Attila İlhan – Başka Adam
yerinden kaldırmasalar
tedirgin etmeseler
armonikle ezbere polkalar çalan
alsace’lı kör kadını
türkülerin başladığı bittiği yerdeki kız
raspail bulvarı’ndan
yine gelip yine geçsen her akşam
yalnız
tedirgin etmeseler
armonik çalan bir kadını
ışıklar yola çıkınca herhangi bir akşam
beni alıp duvarların arkasına götürmeseler
seni alıp götürmeseler
zuider-zee körfezi’nin mastor bulutları
bir bir hatırında
hep böyle cam yeşili gökler boyar durur
sabahtan akşamlaradek
hollanda’lı bir ressam
orfevre rıhtımı’nda
demek
bir türkünün kıyısından çocuklar geçer
ellerini tertemiz bir yağmurda yıkamış
yalınayak macera gözlü çocuklar geçer
gülmüş gülmüş
ağlamış ağlamış
ben hızlı yıldızları deniz boylarında gördüm
ateşten oyulmuş çizgiler vardı
gözbebeklerinde
yıldız rüzgârları geçtiler
poyraz rüzgârları geçtiler
üşüdüm
büyük büyük üşüdüm
deniz fenerleri
akşamın içinden öksüz bakarlardı
palermo ve calabria sahillerinde
güvertede serseri ve mahzun gemiciler
ve gemicilerin gözbebeklerinde
bilmediğim
görmediğim
duymadığım
bir melankoli vardı
palermo ve calabria sahillerinde
deniz fenerleri
akşamın içinden öksüz bakarlardı
ben örsün kerpetenin şairi
İstanbul limanından marsilya limanına kadar
kurşun döker gibi döktüm
mısra mısra
bütün namuskâr
bütün insancıl şiirleri
bulvarlarda rüzgâr
luxembourg bahçesi’nde rüzgâr
çoluk çocuk son yaprakları savuruyor
şimdi yerin altında
bir başka dünyanın nabzı gibi vuruyor
maden işçilerinin otomatik çekiçleri
ve köstebek yavrusu metrolar
armonik sesi utangaç
uzaktan
kaldırımlarda paris manzaraları
gökyüzünde bir çabuk
bir açık
bir hızlı mavilik
bir hızlı bulutlar
kırmızı kuşlarla süslenmiş yün eldivenlerin
gökyüzü kaldırımlarken ve paris şehri
sen ve paris şehri sevgilim
ve her biri bir başka türlü çığrışan
yol-cu-luk-lar
ubangi-
şari’-
de
el değmemiş yıldızların altındaki
şehirsiz ve radyosuz dört duvarın
el değmemiş namuslu gözlerinde
ve yabani sarmaşıkları
misli görülmemiş hayranlıklar içinde
yabani yabani aydınlatan
beş alevlik ateşimiz
sonra bir adam
uğultulu ormanı
küstah çakal seslerini
ve bizzat çakalları
omuzlarına almış
yağlı simsiyah bir adam
yağlı ve kıvırcık
simsiyah sakalları
ben adam
başka adam
yürük adam
yıkmış sokaklara boylu boyunca gençliğini
ümitlerini güvercinler gibi uçurmuş
binlerce defa kaybetmiş ümitlerini
gemilerin kayboldukları yerde kaybetmiş
hain şiirlerde hain türkülerde kaybetmiş
binlerce defa yeniden bulmuş
ümitlerini
sonra fecir çığlıklarının saçlarından tutmuş
deniz gider o gider
bulut gider o gider
ben adam
başka adam
yürük adam