• Kişisel
  • Kitaplık
Ufuk Lüker
  • Ana Sayfa
  • Şiir
  • Öykü
  • Müzik
  • Sinema
  • Yazın
  • Görsel
  • Ara
  • Menu Menu
Sinema

2046

İKSV’den gelen bir telefonla başladı her şey; telefondaki tanıdık ses diyordu ki, ‘Wong Kar-Wai ile elektronik posta yoluyla bir söyleşi yapmak ister misin?’ Ne yalan söyleyeyim; önce biraz tereddüt ettim, zira yüzünü görmediğim, sesini duymadığım ve cevaplarının arasına sorular sıkıştıramadığım bir söyleşi konuğum olsun istemedim. Ama isim o kadar cazip, hayranlığımın üst sınırlarda gezindiği bir ustaya aitti ki, kısa süren tereddüt evresinin ardından ‘Evet, yaparım’ demek pek de zor olmadı benim için. Özellikle ‘festivalin filmi’ ‘2046’nın üzerine yoğunlaşan sorularımı hazırladım, gönderdim, beklemeye geçtim. Ve birkaç gün önce Wong Kar- Wai’den gelen cevaplarla heyecanlandım yeniden. İşte, ‘usta’ demekte hiçbir sakınca görmediğim Hong Konglu ünlü sinemacıyla elektronik posta meselesi nedeniyle ara sıra birbirimizi ‘anlama’ sıkıntıları yaşadığımızı hissetsem de yapma şansına eriştiğim söyleşi!

Öncelikle ‘2046’ya bayıldığımı söylemeliyim, ‘Aşk Zamanı’ (In the Mood for Love) kadar değilse de bayıldım. Bu film, benim için çok şey ifade ediyor; aşk, anılar, ihtiras, acı, zaman, insan… Ve ben… Anılar ve arzular ya da geçmişle gelecek arasına sıkışmış insanların dünyalarına karşı ‘özel’ bir ilginiz mi var?

(Üstat bu soruya biraz kaçamak bir cevap veriyor.) Sanıyorum filmin kendisi başlı başına sorunuzun cevabını oluşturuyor. (Söyleşiyi elektronik postayla yapınca açıklayamıyorsunuz ki, ama ben ‘özel’ bir ilgiden bahsetmiştim diye.)

Filmin öyküsünü ‘varoluşçu’ olarak tanımlayabilir misiniz? Ve neden?

Kişisel olarak ‘varoluşçu’ kavramının fazlasıyla 1960’ları çağrıştırdığını düşünüyorum. Eğer kavramı bu mantıkla kullanırsak, evet, ‘2046’nın alabildiğine varoluşçu bir film olduğunu söyleyebilirim.

Bir sırrınızı verseniz… Kimseye söyleyemediğiniz sırlarınız var mı?

Herkesin vardır. (Belki anlatır bir sırrını diye düşünmüştüm ama…)

Filmdeki Bay Chow karakterini neden bir ‘kadın avcısı’na dönüştürdünüz? (‘Aşk Zamanı’nda tam bir beyefendiydi kendileri.)

Chow’un hiçbir zaman bir kadın avcısı olduğunu düşünmedim, filmin bazı bölümlerinde kadınlar ona geliyor. Bu durumun nedeni, onun cazibesi ya da yakışıklılığı değil bence, tamamıyla zamanlamayla ilgili bir şey. Filmdeki kadınların yaslanacak bir omuz aradıkları zamanlarda orada oluyor ya da tam tersi, onun yaslanacak bir omuz aradığı zamanlarda kadınlar çıkıyor karşısına.

Bu ‘seçim’ için ‘masumiyetin kayboluşu’ diyebilir miyiz?

Onun herhangi bir seçimi yoktu ki… (Ben aslında biraz da Wong Kar – Wai’nin seçiminden bahsetmiştim.)

Öyküye neden fütüristik unsurlar koydunuz; bu sizin için ve tabii film için bir ‘olmazsa olmaz’ mıydı?

1997’de Hong Kong’un Çin’e devrinden sonra, Çin hükümeti 50 yıl boyunca Hong Kong’un değiştirilmeden korunacağına dair bir söz vermişti. Ve 2046, verilen bu sözün biteceği yıl. Zamana karşı değişmeden kalma fikri, bizim de fazlasıyla ilgimizi çekti. Böylece 2046 fikrine bir şekilde bağlanan bir film yapmaya karar verdik. Buradan yola çıkarak öyküyü geliştirdik. Bir başka deyişle, daha öykü aşamasına gelmeden buradaki fütüristik unsurlar vardı.

Senaryoyu çekimler sırasında değiştirdiniz mi?

Aslında senaryoyu çekimler sırasında yazdım diyebilirim…

Çekilmiş ama filme dahil olamamış sahneler vardır mutlaka. Bunlar, ‘Aşk Zamanı’ndakiler kadar önemli miydi? (‘Aşk Zamanı’nın DVD’sinde filmin ruhunu tümüyle değiştiren bir silinmiş sahne vardı.)

Bu sahneler önemliydi, zira onlar da işleyişin bir parçasıydı ve çoğu da gerçekten iyi sahnelerdi. Ama aynı zamanda önemsizdiler, çünkü filmin kalanına uyum sağlamıyorlardı.

Lineer olmayan bir anlatım modeline sahipsiniz. Bu şekilde mi devam edeceksiniz?

Bir öyküyü lineer ya da lineer olmayan bir yolla anlatmak, yalnızca bir ifade etme şeklini işaret eder. Sonuçta önemli olan ne anlatmak istediğinizdir. (Dersimi aldım.)

‘2046’da Uzakdoğu’nun en güçlü oyuncularının da içinde olduğu bir kadroyla çalıştınız. Neler hissettiniz ve nasıl başa çıktınız böylesi bir durumla?

Fazlasıyla heyecan verici bir deneyimdi bu benim için. Nasıl mı başa çıktım? Sabırla…

Muhteşem Gong Li’yi çok özlemiştik, binlerce teşekkür bunun için öncelikle… Onun hakkında neler düşünüyorsunuz, özellikle de oyunculuğu hakkında tabii?

Gong Li çok özel bir oyuncu, baskı altındayken daha da büyüyor. Aslına bakarsanız, şimdiye kadar karşılaştığım en çalışkan oyuncu o. Hem ‘2046’da hem de ‘Eros’ta harika vakit geçirdik onunla…

‘2046’nın mükemmele yakın görüntüleri hakkında bir şeyler söyler misiniz?

Filmin ‘mükemmele yakın’ (Mükemmel mi demeliydim acaba, zira soruda ben bunu tırnak içine almamıştım; kızdırdık galiba ustadı!) görüntüleri üç görüntü yönetmeni tarafından 40 yaşında bir kamerayla üç farklı ülkede çekildi ve üç farklı laboratuvarda işlem gördü. Beş yıllık bir dönemin ardından yapılan dijital renk ayarı da cabası…

Neden bir ‘filmler filmi’ çektiniz? ‘Aşk Zamanı’nın devamı gibi görünmesine karşın, diğer çalışmalarınızdan bazı görüntüler, fikirler ve karakterler de var filmde.

‘2046’, ‘Aşk Zamanı’nın devamı olsun niyetiyle yapılmış bir film değil. Çok daha büyük bir konuyu işaret ediyor, o da aşkın tarihi… (Bence biraz da tarifi!)

Antonioni ve Soderbergh’le çalıştığınız ‘Eros’ projesine nasıl dahil oldunuz ve neler hissettiniz böylesi bir projede olmaktan?

Bay Antonioni’nin yapımcısı bana geldi ve hemen bu projeye katılmaya karar verdim. Bunun en büyük nedeni, Üstat’a duyduğum büyük saygıydı. Üç tenorla şarkı söylemek gibi son derece özel bir deneyimdi ‘Eros’ta yaşadığım. (Soruları gönderdiğimde ‘Eros’u izlememiştim. Şimdiyse şunu söyleyebilirim; Wong Kar-Wai’nin bölümü ‘El’ olmasa yerlerde sürünebilecek bir projeymiş.)

Aşk her daim can mı yakar? (Bir iki ‘damar’ soru sorma hakkımı da kullanarak…)

Eğer aşk bir yolculuksa, incinmiş duygular da onun duraklarıdır. Bazen yolculuk orada bitiverir; öte yandan burası yakıt almak için bir yer de olabilir. (Bu yerin üçüncü bir işlevi de olmalıydı bence!)

Ve son olarak, hala aşk mood’unda mısınız?

(Başyapıtı olduğunu düşündüğüm ‘In the Mood for Love’a göndermeden edemedim.) Evet kesinlikle! (Bence de kesinlikle!)

Yönetmen: Kar Wai Wong
Ülke: Çin, Fransa, Almanya
Süre: 129 dk.
Oyuncular: Tony Leung Chiu Wai, Li Gong, Ziyi Zhang

(Murat Özer, Radikal, 15 Nisan 2005)

Bu gönderiyi paylaş
  • Share on Facebook
  • Share on Twitter
  • Share on Tumblr
  • Mail üzerinden paylaş

Site içerisinde ara

Son Eklenenler

  • Deniz Durukan – Refik Durbaş İle
  • Ahmed Arif – Basübadelmevt
  • Ahmed Arif – Tutuklu
  • Ahmed Arif – Yurdum Benim Şahdamarım
  • Cemal Süreya – Bir Şair: Ahmed Arif

Site istatistikleri

  • 0
  • 210
  • 176
  • 8.972.116
  • 3.936.867

RSS [Kişisel] Son okuduklarım

  • Dünya Bu Kadar
  • Sapiens: a Graphic History, Volume 1 - The Birth of Humankind
  • Kara Yarısı
  • Atta
  • Gaip
  • Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde...
@ufukluker'i takip et

Etiketler

Adnan Yücel Bejan Matur Gabriel Celaya Heinz Kahlau Oruç Aruoba Ece Ayhan Kahraman Altun Talip Apaydın Haydar Ergülen Vasko Popa Nicolae Dragos Resul Rıza Yılmaz Güney Jesus Lopez Pacheco Cahit Külebi A. Kadir Abdülkadir Budak Melih Cevdet Anday Sennur Sezer İlhan Berk Özkan Mert Ahmet Oktay Cemal Süreya Murathan Mungan Ozan Telli Memet Fuat Eugene Guillevic Ahmet Ada Ahmet Necdet İbrahim Karaca Ülkü Tamer Conrad Aiken Orhan Murat Arıburnu Oğuz Atay Bedri Rahmi Eyüboğlu Blas De Otero Konstantinos Kavafis Yaşar Miraç Necati Cumalı Nikola Vaptsarov Behçet Necatigil Kostas Kleanthis Enver Gökçe Yorgo Seferis Kemalettin Kamu Bekir Yıldız Refik Durbaş İsmet Özel Turgay Fişekçi Kemal Özer Mehmet Yaşin Vedat Türkali Akgün Akova Veysel Öngören Erdal Alova Lale Müldür Sandor Petöfi Cevdet Kudret Feyzi Halıcı Asaf Halet Çelebi Arif Damar Federico Garcia Lorca Sinan Kukul Sezai Karakoç Özdemir Asaf Celal Sılay Mehmet Başaran Metin Eloğlu Can Yücel Nahit Ulvi Akgün Müştak Erenus Orhan Kemal Hasan Biber Sabri Altınel Sabahattin Kudret Aksal Jose Marti Vecihi Timuroğlu Oktay Taftalı Altay Öktem Sait Faik Abasıyanık Faruk Nafiz Çamlıbel İsmail Uyaroğlu Suat Taşer Suat Vardal Louise Gareau Des Bois Fethi Giray Rıfat Ilgaz Seyhan Erözçelik Salah Birsel Philippe Soupault Arkadaş Z. Özger Adnan Binyazar A. Hicri İzgören E. E. Cummings Birhan Keskin Goethe Füruğ Ferruhzad Bertolt Brecht Afşar Timuçin Özdemir İnce Dido Sotiriou Liana Daskalova Nihat Behram Ziya Osman Saba Ataol Behramoğlu Attila İlhan Peter Abrahams Barış Pirhasan Ahmet Muhip Dranas Paul Eluard Sun Yu-T'ang Sandor Forbath Nazım Hikmet Ömer Bedrettin Uşaklı Hilmi Yavuz Yi Men Cevat Şakir Kabaağaçlı Vyaçeslav Ivanov Türkan İldeniz Kerim Korcan İlhami Bekir Tez Hasan Basri Alp Hasan İzzettin Dinamo Yaşar Nabi Nayır Kenneth Rexroth Ahmet Erhan Pablo Neruda Süleyman Nesip Zafer Ekin Karabay Ahmed Arif Guy de Maupassant Ingeborg Bachmann Vladimir Mayakovsky Günter Kunert Abdülkadir Bulut Gülten Akın Ümit Yaşar Oğuzcan Konstantin Simanov Neşe Yaşın Tove Ditlevsen Enis Batur Özge Dirik Berin Taşan Aziz Nesin Ahmet Telli Edip Cansever Behçet Kemal Çağlar Halim Şefik Güzelson Kemal Burkay Miguel Hernandez Süleyman Çobanoğlu Cahit Irgat Adnan Özer Yılmaz Odabaşı Metin Altıok Sabahattin Ali Cahit Zarifoğlu Metin Demirtaş Ercüment Behzat Lav Fakir Baykurt Kutsiye Bozoklar Fazıl Hüsnü Dağlarca Yaşar Kemal Bilgin Adalı Suat Derviş Hasan Hüseyin Korkmazgil Şükrü Erbaş Adalet Ağaoğlu Louis Macneice Mehmed Kemal Turgut Uyar Behçet Aysan Fang Vei Teh Orhan Veli Kanık Tevfik El Zeyyad Gülseli İnal Erdal Öz Yannis Ritsos Oktay Rifat Cahit Sıtkı Tarancı Cengiz Bektaş Şükran Kurdakul Asım Bezirci
by Ufuk Lüker
  • 500px
  • LinkedIn
  • Youtube
9 (Dokuz)Diarios De Motocicleta (Motosiklet Günlüğü)
Sayfanın başına dön