Oruç Aruoba – Renklerim
Aklaşan grilikte duruyorum — yeşilleşen mavilik kararan saydamlık azalan tirşe: o mor hiç olmadı mı? O tek renk bulunmadı mı? Kızıltılı kahve rengi * Siyah Beyaz. Ah, az — hiç olmadım mı? Bulunamadım mı?
Aşağıdaki sonuçlardan memnun değilseniz lütfen başka bir arama yapın.
Aklaşan grilikte duruyorum — yeşilleşen mavilik kararan saydamlık azalan tirşe: o mor hiç olmadı mı? O tek renk bulunmadı mı? Kızıltılı kahve rengi * Siyah Beyaz. Ah, az — hiç olmadım mı? Bulunamadım mı?
Bütün ışıklara karşı geldi yaktığın bu mum Neyin nereden nereye geçişiydi aktığım o mum Bir aydınlık geçit, bir kedi sakladığım o kurum Zamanın ötesinde bir şimdi sakındığım bu durum
Burada duvar ile direk arasında asılı sallanıyorum. Kenarlarım yırtık parçalarım sarkık içim patlak. Burada geçmiş ile gelecek arasında gerili sallanıyorum. Saatlerim çarpık günlerim çatlak yılım yitik. Sözcükler gelip geçiyor içimden anlamsızlığa doğru eylemler geçip gidiyor elimden çaresizliğe doğru. Boşalıyorum burada hiçlik ile yokluk arasında.
Buradayım: Uyurum belki bir gün. Belki bitiririm bir gün delik deşik kozamı dökülüp gitmeden bütün dut yaprakları bir gün bir güç bulur içimde son bir gayretle son salgılarımı gezdirir deliklerimde tırtılım tıkar gediklerimi. O zaman büzülür, dalarım uykuya – eski beni yok edecek yeni beni var edecek: Bomboş, dopdolu seslerden, esintilerden uzak içinde gittiğim oluştuğum. […]
Buradayım: Yüzyıl oldu. Önümden geçen yol tıkandı çevremdeki bahçeler daraldı içimde yaşan insanlar azaldı: Yalnızlaştım. Buradayım: Yüzyıl önce başladım beklemeye. Yavaş geçip gitme zamanı: Dumanlar isler, puslar yağmurlar sıcaklar, soğuklar rüzgarlar kemirdi her yanımı. Tahtalarım birer birer çürüdü boyalarım parça parça döküldü payandalarım teker teker çöktü: Yüzyıl oldu. Yüzyıl önce: Pırıl pırıl, yemyeşil bahçem bembeyaz, […]
Yarımsın; ama tam karşımdasın Tam karşımdasın; ve yarımsın…
Herşeyi yazarım da zamanı yazamam – o yazar çünkü beni. Yazar beni yavaş yavaş özenli – azalta azalta görkemli – sanki dolduracakmış olduracakmış gibi. Halbuki sıyırıp düşürmüştür tırnağımdaki çürüğü parmağımdaki yarayı kabuk kabuk geçirmiştir – geçerken, sanki çoğalta çoğalta yazarak beni: özenli görkemli.
I. neyiz ki biz? ilk ışınları görününce güneşin, kaparız tepenin gözkapaklarını– çam değiliz ki, kollarımız açık ürpererek karşılayalım donuk ışığı. gölgeler kısalınca çıkarız ortaya, açıklıktır, aydınlıktır aradığımız, parlaklıkta bulur gücünü görüşümüz. tanımayız alacakaranlığı delen, tepelerin arasından seçen bakışı.– kör olmuş ışıktan gözlerimiz. gündüz yarasalarıyız biz. II. geceyi düşleriz gündüzken, geceyken de gündüzü– yitirebileceklerimiz yitiktir onlardan […]
Gidiyorsun: Bütün ışıklarımı göndersem seninle Aydınlanır mısın? Gidiyorsun: Bütün sevinçlerimi göndersem seninle Mutlanır mısın? Gidiyorsun: Bütün hüzünlerimi göndersem seninle Üzülür müsün? Gidiyorsun: Bütün acılarımı göndersem seninle Yıkılır mısın? Ben Üzüntülü ve yıkık Kalırken Sen Aydınlık ve mutlu Git Işıklarımla ve sevinçlerimle: Üzülme Yıkılma Aydınlan Mutlu ol. Bırak bana, Hüzünleri, üzüntüleri Acıları, yıkımı? Al götür Işıkları, […]
Özlediğin, gidip göremediğindir; ama, gidip görmek istediğin Özlem, gidip görememendir; ama gidip görmek istemen Özlediğin, gidip görmek istediğin- ama gidip göremediğin Özlem, gidip görmek istemen- ama, gidememen, görememen; gene de, istemen
Oraya geldim – oradan gittim: Öylesine yakındık ki. Dalından kopardığım yeşil elmanın iki yarısı değil hepsini yediğin kendisi gibi. İçinden geçtiğimiz kokulu karanlığı delip geçen parlak ışığım gibi. Koyu yeşillikler içindeki evin gözümüze çarpıveren sarı sıcak penceresi gibi. Ayaklarımızın altında kıpırdanan serin denizin parıltıları gibi. Öylesine yakınız ki oraya geldim – orada olacağım. Yorgun musun? […]
Aldanma orada yağmur bekliyor seni: şimşek, yıldırım, fırtına soğuk. Burada ılık güneş, dingin deniz, serin rüzgar aldatmasın seni: Tufan bekliyor orada seni. Aldatma kendini: olmayacak Nuh’un gemisi kurtaracak seni – uçacak güvercini getirecek yaprağı olmayacak. Sular akacak çağlayacak, kabaracak dolduracak her yerini sürükleyip götürecek seni Aldanma orada yıkım bekliyor seni gürültü, çöküntü, göçük deprem. Burada […]
“Şimdi buradayım biraz önce yoktum” hiç bir şey yok Önce, oldu: kıpırdandı belirsiz – bir şiddetli boşluktan tatlı bir özleme doğru. Belirsiz. Sonra, oluştu: devindi kesik kesik sabırsız – bir sevinçli duyumdan ılık bir beklentiye doğru. Kesik kesik sabırsız. Derken, doldu: yayıldı güçlü güçlü kocaman aldırmasız – bir gerilimli doygunluktan dingin bir sancıya doğru. Güçlü […]
Kendi olarak, sana gelen- sana gereksinimi olmadan, seni isteyen- sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen- kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan- – O, işte…