Ufuk Lüker
  • Ana Sayfa
  • Şiir
  • Öykü
  • Müzik
  • Sinema
  • Yazın
  • Görsel
  • Kişisel
  • Kitaplık
  • Ara
  • Menu Menu

Bekir Yıldız – Kara Çarşaflı Gelin

in Öykü

Dışarıya baktı Şara. Gece, ön akşamdan daha aydınlıktı. Aya, güneş vurduğunda hep böyle olurdu bozkırda gece ve geceler.

Ansızın pencerenin az ötesindeki lekeyi gördü. Kocasının öldürdüğü adamın kanıydı bu. Karanlığın süpürüldüğü gecede, sanki kanatılmış gibiydi toprak.

“Ah!” dedi Şara, yüreğine. “Ah!”

Cılızdı ama, umutlanacağı güçler, Tanrısı, sırtını dönmüştür dünden beri kendisine. Can almıştı kocası çünkü, canı yaradandan tez.

Kocasının günahına ortaklaşan başını, pencerenin demirine dayadı Şara. Gözleri, kanlı toprağa bağlıydı gene. Önce bir gölge gibi dikeldi kan. Sonra, gölgenin içi, can doldu sanki. Kocası belli belirsiz çıkageldi ardından. Eli tabancalı, aklı kindar… Birşeyler konuştular komşusu adamla, tez ve ateşli. Ateş açtı kocası.

Bozkırın tepesinde, yürüyen lamba gibiydi ay. Gelip geçti damların üzerinden. Yel esti bu sıra. Önce, canı söndürdü. Cansız gölge, yeniden serildi yere. Şara, kırmızılanmış toprakla yalnız başına kalınca, “Ah!” dedi, yeni baştan, “Komşu adamın kanı bu.”

Yürek, korkuyla tıka-basa dolunca, pencereyi kapattı Şara. Bir süre akılsız kaldı başı. Deli gibi dolandı odanın içinde. Yerde yatan çocuklarına çarptı. Düştüğünde kızının ayakları ucundaydı.

Kara bir ağıt tutturdu; bozkıra hiç ayışığı uğramamışçasına.

“Desene aney,” dedi Genzua. “Ben kurbanlık kuzu olmuşam.”

Eşiklikte oturuyorlardı. Sabah, nerdeyse köyden tarlalara taşınacaktı. Şara, kızının saçlarında el gezdirdi.

“Kardaşını vursalar, daha mı iyi yavrum?” dedi.

“Ama o küçük,” dedi Genzua. “El kadar uşağa silah atılır mıymış?”

“Beklerler kurban olduğum. Obalı, kan alacağını unutmaz.”

“Çileli başım,” dedi Genzua, on üçe yeni ulaşan sesiyle. “Ben de ufağım. Heder etmen beni. Başka mümkünü yok mu?”

“Ya da toprak ister ölü evi,” dedi Şara. “Baban mapusta olmasa, toprak yere girsin.”

Genzua, göz düşürdü, yukarıdan aşağıya. Önü ardı, boşluğa geldi ansızın. Soluk aldı, soluk verdi.

“Canım iğneli beşik olduktan sonra,” dedi. “İster alın, ister satın.”

Şara, dudak ısırdı. Sevgi yeşertti.

“Anan,” dedi. “Soyumuza kalkan olan canına kurban olsun. Di kalk esvabın yenilensin.”
Genzua büzüldü.

“Kanım bugün mü bağışlanacak?”

“He,” dedi Şara. “Ölüevi akıtılmamış kana razı. Ve sabırsız.”

Genzua, on üçlük bedenini ayağa kaldırdı. Boy atacaktı daha yıllarca. İliği kemiği dolacak, babaocağında mutlu ya da mutsuz günler yaşayacaktı. Böyle düşünmüştür az öncesine kadar. Ama, babasının akıttığı kana karşılık, kendi kanı bağışlanınca, bu kadarcık kalacağına, ömür yolunun dar ve karanlık olduğuna akıl yürüttü. Anasına sarılıp ağlayamadı. Unutmuştu belki, hakkı olan ağlamayı da.

Şara, kızının elinden tuttu. Hafif beden, ağrıdı şimdi. Bıçağı görünce meliyen, huysuzlaşan kurban gibi direndi Genzua.

“Yarın Sal beni aney,” dedi. “Bu akşam, bir yanıma sen, öbür yanıma kardaşım yatsın.”

“Gözünün yağına kurban.” Dedi Şara, umutsuz bir sesle. “Ölüevi kanını soğutmak istemez. Hemin de boklarını balta kesmez böylesi günde. Bugün isterler seni. Dedikleri olmalı.”
Odaya girdiler. Yüklükten yorganları, döşekleri indirdi Şara. Açmak istediği, Genzua’nın ceviz sandığıydı. Yeşildi rengi. Kenarları çember kaplı…

“Soyun,” dedi Şara.

Genzua, kapağı açılmış sandığa baktı. Nenesinden kalma, anasından armağan, iğne oynatmıya başlıyalı beri; kendi eliyle işlediği tek-tük çeyizlerine gönül tazeledi.

“Ya bunlar?” diye sordu Genzua. Halep ibrişimiyle işlenmiş yastık örtüsünü gösterirken.

“Hepsi burda kalacak,” dedi Şara. “Düğün olmayacaktı ya!”

Genzua, anasının bacaklarına sarıldı. Ağlamak baldan tatlı geldi.

“Kime varacağım aney?” dedi sonunda. “Düğünsüz, derneksiz.”

Şara, bir tutamı kınalanmış kızının saçlarına yüzünü gömdü. Ona da ağlamak, gülmekten hoş geldi.

“Ne bilem Genzuam,” dedi. “Ya oğullarından biri alır seni, ya da başkasına satarlar. Elleri dardaymış da.”

Güneş tepeye çıktıkça gölgeler ufalıyor, serin yerler azalıyordu. Evlerde kalanlar, çoğunlukla elden ayaktan düşmüş ihtiyarlardı.

Şara, sokak kapısını açtı. Kimsecikler yoktu dışarıda. Ölüeviyle karşı karşıyaydılar. Derinden ağıt sesleri geliyordu. Yaşlı bir kadın ağlarken, güzel sözlerin tümünü öldürülmüş oğluna adıyan…

Genzua, anasının ardına sinmişti. Az sonra gidecekti, duvarlarına bile ağıt sinmiş bu eve.

“Korkma,” dedi Şara. “Allah büyüktür. Biz usulde kusur etmiyelim de…”

“He,” dedi Genzua. “Şimdi daha iyi anlamışam, ölüevine, ak gelinlik yerine kara çarşafla gitmenin şart olduğunu. Viş…”

Sustu Genzua. Aklına kardeşi gelmişti ansızın. Ana-kız açık kapının ağzında durdular uzun bir süre.

“Ya kardaşım,” dedi Genzua sonunda. “Onu nasıl görmeli? Bugün davara gitmeseydi ya.”

“Kısmette varsa, günün birinde görürsün,” dedi Şara.

Umut, dağdan büyük geldi Genzua’ya.

“He,” dedi. “Kardaşımın gözlerinden öperim. Babama da haber sal, kızın ellerinden öper gitti de…”

Ana-kız daha birbirlerini hiç görmeyecekmiş gibi sarıldılar. İki beden birden düştü.

Çözüldüklerinde, Şara eğilip bir taş aldı yerden. Ölüevinin kapısına doğru nişanladı taşı. Ama atmadı, atamadı. Döndü kızına.

“Bak yavrum,” dedi “Seni ırak bir yere satarlarsa, dama çıkasan. Taş at penceremize. Yüzünü, gitmeden görmek ister canım.”

“He,” dedi Genzua, anasına acımış bir sesle. “Söz olsun görünmeden gitmem, ıraklara.”

İnceden bir yel esti gene. Tozlar havalanıp şuraya buraya gitmeye koyuldu. Ölüevindeki ağıt da gökyüzüne doğru, kara yıldızlar gibi akıp dağıldı.

Şara, kaldırdığı taşı, ölüevinin kapısına attı bu sıra. Açılmadı ama. Şara birkaç kez daha taşladı kapıyı. Ölüevinde ağıt durdu sonra. Kapı yavaşça açıldı. Görünürde kimse yoktu. Sanki büyülü bir açılıştı bu. Genzua kıpırdandı. On üçlük bedenini, yaşlandıkça küçülen ama bebeleşmeden ölen nenesinin çarşafı örtüyordu. Babaocağına, daha pek çok adım hakkını bağışlayarak, ölüevine doğru yürümeye başladı.

(Bekir Yıldız)

Etiketler: Bekir Yıldız
Bu gönderiyi paylaş
  • Share on Facebook
  • Share on Twitter
  • Share on Tumblr
  • Mail üzerinden paylaş

Site içerisinde ara

@ufukluker'i takip et

RSS Son okuduklarım

  • Yanlışlıklar Komedyası
  • Gemiler de Ağlarmış
  • Bir Köy Hekimi
  • Açlık Sanatçısı
  • Unutamayan Adam (Amos Decker, #1)
  • Bir Havva Kızı

Site istatistikleri

  • 0
  • 74
  • 60
  • 7.681.094
  • 3.023.546

Etiketler

Ahmet Telli Liana Daskalova Blas De Otero Kemalettin Kamu Conrad Aiken Bejan Matur Neşe Yaşın Ahmet Oktay Enis Batur Melih Cevdet Anday Miguel Hernandez Sandor Forbath Federico Garcia Lorca Refik Durbaş Metin Altıok Ahmed Arif Jose Marti Cevat Şakir Kabaağaçlı Yorgo Seferis Mehmet Başaran Enver Gökçe Kahraman Altun Ahmet Erhan Sinan Kukul Sandor Petöfi Bedri Rahmi Eyüboğlu Paul Eluard Sun Yu-T'ang Hasan Hüseyin Korkmazgil Adalet Ağaoğlu Adnan Yücel Sabahattin Kudret Aksal Abdülkadir Bulut Goethe Ece Ayhan Suat Vardal Metin Demirtaş Yaşar Nabi Nayır Oğuz Atay Cahit Sıtkı Tarancı Vecihi Timuroğlu Zafer Ekin Karabay Cemal Süreya Hasan Biber Kemal Özer Altay Öktem Günter Kunert Dido Sotiriou Gülten Akın Can Yücel Tove Ditlevsen Özdemir İnce Cengiz Bektaş Feyzi Halıcı Yi Men İbrahim Karaca Nikola Vaptsarov Arkadaş Z. Özger E. E. Cummings Özdemir Asaf Ingeborg Bachmann Fazıl Hüsnü Dağlarca A. Kadir Nahit Ulvi Akgün Talip Apaydın Memet Fuat Vedat Türkali Eugene Guillevic Sabri Altınel Abdülkadir Budak Şükran Kurdakul Gabriel Celaya Faruk Nafiz Çamlıbel Bekir Yıldız Cahit Zarifoğlu Kenneth Rexroth İsmail Uyaroğlu Philippe Soupault Süleyman Çobanoğlu Özge Dirik Cahit Irgat Ahmet Muhip Dranas Hilmi Yavuz Ataol Behramoğlu Jesus Lopez Pacheco Fethi Giray Rıfat Ilgaz Vyaçeslav Ivanov Cahit Külebi Behçet Kemal Çağlar Yaşar Kemal Füruğ Ferruhzad Suat Taşer Adnan Özer Fang Vei Teh Erdal Alova Ümit Yaşar Oğuzcan Edip Cansever Pablo Neruda Behçet Necatigil Yannis Ritsos Birhan Keskin Suat Derviş Bertolt Brecht Seyhan Erözçelik Haydar Ergülen Sennur Sezer Afşar Timuçin Kerim Korcan Tevfik El Zeyyad Süleyman Nesip Yılmaz Güney Vasko Popa Asım Bezirci Gülseli İnal Louis Macneice Türkan İldeniz Turgut Uyar Orhan Kemal Attila İlhan Ozan Telli İlhami Bekir Tez Halim Şefik Güzelson Ahmet Ada Erdal Öz Arif Damar Özkan Mert Akgün Akova Hasan Basri Alp Mehmed Kemal Konstantin Simanov Kemal Burkay Hasan İzzettin Dinamo Bilgin Adalı Ziya Osman Saba Celal Sılay Sait Faik Abasıyanık Ercüment Behzat Lav Oktay Rifat Metin Eloğlu Sabahattin Ali Resul Rıza Behçet Aysan Şükrü Erbaş Turgay Fişekçi Orhan Murat Arıburnu Salah Birsel Lale Müldür Oruç Aruoba Kostas Kleanthis Orhan Veli Kanık Murathan Mungan A. Hicri İzgören Ömer Bedrettin Uşaklı İsmet Özel Nihat Behram Kutsiye Bozoklar Asaf Halet Çelebi Heinz Kahlau Yaşar Miraç Aziz Nesin Yılmaz Odabaşı Berin Taşan Sezai Karakoç Peter Abrahams Necati Cumalı İlhan Berk Cevdet Kudret Louise Gareau Des Bois Vladimir Mayakovsky Oktay Taftalı Nicolae Dragos Nazım Hikmet Müştak Erenus Mehmet Yaşin Fakir Baykurt Ülkü Tamer Ahmet Necdet Konstantinos Kavafis Barış Pirhasan
by Ufuk Lüker
  • 500px
  • LinkedIn
  • Youtube
Rock TarihiSabahattin Ali – Portakal
Sayfanın başına dön