Ufuk Lüker
  • Ana Sayfa
  • Şiir
  • Öykü
  • Müzik
  • Sinema
  • Yazın
  • Görsel
  • Kişisel
  • Kitaplık
  • Ara
  • Menu Menu

Şunun için etiket arşivi: Aziz Nesin

admin

Aziz Nesin – Boşuna

in Şiir

Sen yoksun…
Boşuna yağıyor yağmur…
Birlikte ıslanmayacağız ki…
Boşuna bu nehir…
Çırpınıp pırpırlanması…
Kıyısında oturup göremeyeceğiz ki…

Uzar uzar gider…
Boşuna yorulur yollar…
Birlikte yürüyemiyeceğiz ki…
Özlemlerde ayrılıklar da boşuna
Öyle uzaklardayız…
Birlikte ağlayamayacağız ki
Seviyorum seni boşuna…
Boşuna yaşıyorum
Yaşamı bölüşemiyeceğiz ki…

admin

Aziz Nesin – Daha Ne

in Şiir

Verebileceğinin hepsini verdi
Yaşattı sana yaşanmamışlarını
Ama sen sonsuz sınırsız doyumsuz

Hiçbir sevi sürgit değil
Cennet bir tadımlık
Mutluluk bir şimşek parıltısınca
Zaman nasıl donmuşsa bir resimde
Donmuşluğudur zamanın mutluluk
Ölümsüz olan bir anmalık
Yaşattı seni yaşayamadıklarında
Hem de ölesiye
Daha ne

admin

Aziz Nesin – En Güzel

in Şiir

Bu müze var ya bu müze
Seninle gezerken güzel
Kimseler yoksa salonda
Seni öpmek en güzel

Bu rakı var ya bu rakı
Seninle içerken güzel
Kimler olursa olsun varsın
Rakılı ağzından öpmek en güzel

İşte bu dünya var ya bu dünya
Seninle yaşarken güzel
Sen varsın ya sen
Ancak benimleysen güzel

admin

Aziz Nesin – Bağışla

in Şiir

Ya zamanından çok erken gelirim
Dünyaya geldiğim gibi
Ya zamanından çok geç
Seni bu yaşta sevdiğim gibi

Mutluluğa hep geç kalırım
Hep erken giderim mutsuzluğa
Ya herşey bitmiştir çoktan
Ya hiçbir şey başlamamış

Öyle bir zamanına geldim ki yaşamın
Ölüme erken seviye geç
Yine gecikmişim bağışla sevgilim
Seviye on kala ölüme beş

admin

Aziz Nesin – Özlem

in Şiir

O denli o denli çok beklettin
Alıştırdın bekletmeye kendini

admin

Aziz Nesin Üzerine

in Yazın

Ağlatacak olayların gülünen öyküleri, irkilten oyunları

Aziz Nesin geniş kitlelerce tanınan bir yazardır, adı pek çok okur için gülmecenin simgesidir. Pek çok kişinin kimi olayların gülünçlüğünü, anlamsızlığını, saçmalığını ‘Tam Aziz Nesinlik’ diye tanımlaması onun yurdumuzun çelişkilerini ne kadar iyi özümsediğini ve bu özelliğinin iyi bilindiğini gösterir. Masalları, okurlarının daha azının tanıdığı oyunları, şiirleri onun yazarlıktaki bakış açısının daha çok drama yatkın olduğunu kanıtlar. Ama dünyada halkın güldüğü olayların aslında bir dram ya da trajedi olduğunu unutmamak gerekli.

Aziz Nesin, yaşamını yazarak kazanan yazarlarda görülen tür çeşitliliği ve ürün bereketini yaşattı okurlara. Bu bereketin, onun edebiyattaki yerini gölgelediği de var sayılabilir. Oysa roman ve öykülerinde de, oyunlarında ve anılarında da usta bir kurgucudur. Adnan Özyalçıner’in ‘olgunluk dönemi öyküleri’ diye tanımladığı Yetmiş Yaşım Merhaba (1984), Maçinli Kız İçin Ev (1987), Rüyalarım Ziyan Olmasın (1990) adlı kitaplarından örneklediği ‘gülmece öyküleri dışındaki’ öyküler de onun gözden kaçan usta öykücülüğünün kanıtıdır.

Kaynağı yaşamöyküsü

Adnan Özyalçıner, hüznün ağır bastığı bu öyküleri şöyle tanımlar: “Aziz Nesin’in gülmece öykülerinin dışındaki öykülerinin kaynağı, kendi yaşamöyküsüdür çoğunca. Bu öykülerde, genellikle gülmece öykülerinin tersine, yaşananlarla yaşanılanların acısı yansır. Bu öyküler belli bir üzünç havası da taşırlar. Sevda öyküleri olsalar bile. Onun için bunları Aziz Nesin’in şiirleriyle birlikte incelemek gerekir belki de. Şiirlerden öykülere, öykülerden şiirlere bir yol vardır. Daha doğrusu bu öykülerde Aziz Nesin’in şiirinin damarı atar.

İnsanın iç dünyasıyla dış dünyasının iç içe anlatıldığı, günlük yaşamımızın ortaya konulduğu bu öyküler, masal öğelerinin ağır bastığı bir kurgu içinde anlatılır. Bazen kişi adları, yer adları bile bu dünyanın dışındadır. Aziz Nesin, aynı yöntemi oyunlarında da kullanmıştır”. (Aziz Nesin Günleri, 29-30 Haziran 1996, Edebiyatçılar Derneği, s. 55)

Özyalçıner, Aziz Nesin’in Rüyalarım Ziyan Olmasın adlı kitabından “İnsan, üzerinde yaşadığı dünyayı, ondan uzaklaştıkça daha iyi anlıyor. (…) Üzerinde yaşadığımız dünya, aynı zamanda kendi dünyamız da olmuşsa, yani dış dünyamızla iç dünyamız özdeşleşmişse ondan uzaklaştıkça onu daha iyi anlayıp duyumsadığımız gibi, daha da çok seviyoruz” bölümünü alıntılayarak şu yorumu yapar: “(…) bu yabancılaştırma yöntemiyle yaşanan gerçeklerdeki, çekilen acılardaki, üzünçlerdeki bütün öznellikleri genelleştiriyor, bireyi insanlaştırarak toplumsal bir tabana oturtuyor. Buradan evrensel bir bildirim çıkarmak istiyor. Bu öykülerin, Aziz Nesin’in oyunlarıyla hemen hemen bütünleştiği, biri anılırken ötekinin de anılması gerektiği noktalar bunlar.”

Aziz Nesin’in şiirleri, oyunları ve ‘gülmece öyküleri dışındaki öyküleri’nden yoğun bir sevgiyle birlikte bir yalnızlık duygusu sızar. ‘Bir Şey Yap Met’te bir bölük seçkine, yaptıkları olağanüstü işlere göre ömür verilir. ‘Biraz Gelir misiniz’de Mateh Usta hep meşgul olduğu için Azrail’in çağrısına yanıt veremez. Her iki oyunda da yaşamanın üretmeye/yaratmaya bağlı olduğunu fark etmeyenler kısa ömürlüdür. Bu iki oyun, sanatçının ve aydının halkla arasındaki çelişkiyi, halkla bütünleşmeyi denediğinde göğüslemesi gereken zorlukları ve uğraşlarına yabancı aile üyeleriyle çelişkilerini simgelenmektedir de diyebiliriz. Özellikle Mateh Usta’nın sesini kimselerin duymadığı çalgısı önemli bir simgedir. Bu çalgının sesini duyanın ölümsüzlüğe erişme şansı vardır oysa.

Ben, yazarın ‘Anıtı Dikilen Sinek’ adlı öyküsünü bu öykülerin devamı sayarım. Camı geçmek için ışık hızına ulaşmayı denerken ölen sinek için dikildiği varsayılan anıt. Anısının sonsuza kadar korunacağı nutukları. Ve bir dakika süren ‘sonsuzluk’. Aziz Nesin’in ‘bir dakika sinekler için sonsuzluktur’a benzer bir yorumla attığı gizli kahkaha.(Yoksa hıçkırık mı?)

‘Çiçu’ plastik bir kadın mankenle yaşayan bir adamın öyküsüdür. ‘Tut Elimden Rovni’ birlikte trapez numaraları yapan bir karı-kocanın öyküsüdür. Her numarada, yaşaması, eşinin elini tutup tutmasına bağlı olanların, karşısındakinin sevgisinden duyduğu kuşkunun, sevginin bitmesinden duyulan korkunun yer aldığı bir ilişki. Aziz Nesin’in sevginin yalnızlıktan daha uzun ömürlü olduğuna inanan şiirsel oyunları.

Bu iki oyun, Özyalçıner’i doğrulayacak bir netlikle gülmece dışı öykülerle akrabadır. Tülsü’yü Sevmek, Kan Yüzüğü, Uçun Kuşlar Uçun, Albenekli Alsarım sevgiyle ölümün ve yalnızlığın yenilebileceği inancını içerse de, insanların birbirlerini çıkarsız sevmelerinin olanaksızlığına yakılmış ağıtları anımsatırlar. Özellikle Kan Yüzüğü, sevdiği kadına kanından süzdüğü demirle bir yüzük yapan simyacının, bu demir yüzük yüzünden geri çevrilişi. Yaşamını bir insana vermek ve değeri bilinmemek, başka bir anlatımla arabesk olabilecek temadır. Nesin’in öyküsünü arabeskten koruyan anlatım ustalığı kadar, anlatımdaki gizli mizah öğeleridir. Okur, Aziz Nesin’in simyacıya “Oh olsun, yaşamının özünü senin için değerini kimsenin anlayamayacağı bir yüzük için tüketeceğine kara kalabalığın beğeneceği bir armağan üretseydin” dediğini duyar sanki. Bu sesteki gizli titreyişin tutulan bir kahkaha mı yoksa bir hıçkırık mı olduğunu kavrar mı? Bilinmez…

Aziz Nesin’in bütün öykülerinin akrabası olan oyunu bence ‘Hadi Öldürsene Canikom’dur. Yalnız kadınları tecavüz ettikten sonra öldüren bir sapığın yolunu bekleyen iki yalnız, yaşlıca kadın. İnsanın sevgisizliğinin, yalnızlığının çaresiz bir biçimde gülünçleşmesi. Aziz Nesin’in öykülerinin yarattığı kahkahaların toplumsal kökleri.

Aziz Nesin’in oyunlarının bütünü için Sevda Şener’in yorumu önemli ipuçları taşır: “Aziz Nesin’in oyunlarında ana tema, yanlış anlamayı meydan vermeyecek biçimde, açık ve seçik olarak sunulur. Yazar bildirisinin doğru anlaşılmasından emin olmak için, kişilerin özel durumunu açıklayıcı konuşmalar örüntülemiş, oyun kişilerine durum saptaması yaptırmış ve bu durumun nasıl bir sorun taşıdığını söyletmiştir. Böylece tema hem iyice açıklanmış, hem de seyirciye oyun kişilerinin içinde bulundukları tepki bağlamında sergilenerek sunulmuş olur. Ayrıca konuşmalarda yapılan tekrarlarla düşünce pekiştirilir. Aziz Nesin’in bildiri ağırlıklı olan oyunlarını doğrudan didaktik olmaktan koruyan, fakat bildirinin yalnızca yazarın istediği gibi anlaşılmasına, başka yorumlara kapalı olmasına neden olan bu yöntem olmuştur. Bununla beraber, oyunlar derinlemesine incelendiğinde ana temanın açık anlamı ile çelişen örtük anlamlara ulaşılabildiği görülür.” (Aziz Nesin Günleri, 29-30 Haziran 1996, Edebiyatçılar Derneği, s. 88)

Bozuk düzenin aynası

Aziz Nesin’in yaygın ününü sağlayan, gülmece öyküleri ve romanlarıdır. Bu öykülerin ve romanların en çok tanınanları, ünü en yaygın olanları, bürokrasinin, toplum düzeninin çarpıklıklarını yansıtanlardır: Fil Hamdi, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, Yeşil Renkli Namus Gazı, Damda Deli Var, Kazan Töreni, Kör Döğüşü, Zübük, Gol Kralı. Belki bu yüzden Aziz Nesin için anlatılan bir anekdot vardır. Bir Batı ülkesinde öykülerin çevirmeni bir başka çevirmene demiş ki “Aziz Nesin, aslında bu öyküleri çok kolay yazıyor. Ülkesine gittim. Onun ülkesinde her gün onun yazdığı öykülere benzer yüzlerce olay yaşanıyor. O da oturup yazıyor.” Bu sözleri dinleyen öteki çevirmen gülmüş: “Ben de öyle sanıyordum” demiş. “O ülkede her gün böyle yüzlerce olay yaşanıyor ama, bu olayları yazanlar da hapse giriyor. Kısacası o ülkede yazmak cesaret istiyor.”

Ben, Aziz Nesin’i roman tefrikalarıyla tanıdım, Kadın Olan Erkeğin Hatıraları, Saçkıran, Tek Delik (Daha sonra Tek Yol adıyla yayımlandı). Romanlarından sonra oyunlarıyla tanıştım. Oyunlarının metin olarak okunmasının öykülerinden farklı bir tad verdiğini de fark ettim. Ama Memleketin Birinde’nin, Hop Trinam’ın bir başka deyişle siyasal masallarının eşi olmadığına inanırım.

Türkiye’deki değişimin kitapları

Aziz Nesin’in çocuk kitapları, şiirleri, denemeleri üstünde durulması gereken özellikleri olan çalışmalardır. Ancak bitirmediği için üzüldüğümüz çalışmaların en önemlileri ‘Böyle Gelmiş Böyle Gitmez’ üst başlığını taşıyan otobiyografik notlardır: Yol, Yokuşun Başı. Yalnız iki cildi yayımlanabilen bu kitaplar, Türkiye’deki değişimin de bir aynasıdır. Bir tür kişisel tarih eşliğinde Türkiye tarihi. “İçimizden herhangi birinin yaşamı olarak yaşadığımız toplumu ve çağı yansıtan” notlar. Bu kitaplarda onun çocukluğu, ailesi, yaşadıkları kadar yazmasıyla ilgili ayrıntılar da yer alır:

“Sık sık sorarlar:
– Nasıl bu kadar yazabiliyorsun?
Derler ki, kimi sanatçıların esin perileri varmış da, bu periler onların ruhuna sanatı üflermiş. (…) Esin perim yok ama, benim de esin cinim, esin cadım, esin devanam var. Benimkilerin yarısı kuş, yarısı kız değil olsa olsa onda biri insan da geri yanı canavar. Omuzuma tünememiş, sırtıma binmiş, ben altta iki büklüm, kan ter içinde, yorgun bitkin… Hem benim esin cinim, esin cadım bir tane değil sürü sürü… İkisi inse üçü biniyor sırtıma.(…) Esin perisi omuzuna tünediği sanatçının ruhuna üflüyor ne üflüyorsa, kulağına fısıldıyor, onu esinliyor. Benim sırtıma binmiş, üstüme çullanmış olan esin cadıları, esin cinleri, esin canavarları durmadan buyuruyor, zorluyor azarlıyor:
– Yaz! Hadi yazsana! Durma yaz! Ne duruyorsun? Uyumaya hakkın var mı senin… Uyan! Oturma öyle… Kalk çabuk… Hasta da olamazsın… Şişşşt, kalk bakalım… Yaz!
Benim esin cinlerim, cadılarım, canavarlarım: Kira isteyenlerim, para isteyenlerim, alacaklılarım, bitürlü tükenmeyen gereksinimler…
Yazmam da ne yaparım?”

Aziz Nesin çok çeşitli türde yazışını da geçmişine bağlar: “Çok değişik türde, değişik biçimde yazıyor, değişik konular işliyorsam, bunun nedeni, sanırım, toplumumuzun değişik katlarından, değişik çevrelerinden karışık insanlarla düşüp kalkmış olmamdır. İşte şimdiye dek yaptığım işlerden bikaçı: Ayaksatıcılığı, çobanlık, askerlik, muhasebecilik, ressamlık, gazete satıcılığı, kitapçı dükkanı işletmek, özel öğretmenlik, fotoğrafçılık, yazarlık, gazetecilik, bakkallık, mapusanecilik -bu da bir meslektir, hem de zor mesleklerdendir-, işsizlik bu mesleklerin en zorudur-, kundura boyacılığı, berber dükkanı işletmek, daha da başka işler.”

Aziz Nesin kırk yıl önce anılarının başında. “Hiç inanmadığım bişey olsa da bir daha doğsam, yeniden gelsem bu yeryüzüne, seçeceğim başka yol yok, yine böyle, yine böyle çalışmanın mutlu yorgunluğu içinde tükenip gitmek isterim” demişti. O zaman ellisindeydi. Bugün doksan yaşında. Okurlarına bir vasiyet gibi fısıldıyor:

Yazılarda yaşadım
Yazılarda ölüyorum
Beni yazılara koyun
Sevmeler için yazdım
Sevmeler için okuyun

(Sennur Sezer)

Site içerisinde ara

@ufukluker'i takip et

RSS Son okuduklarım

  • Gemiler de Ağlarmış
  • Bir Köy Hekimi
  • Açlık Sanatçısı
  • Unutamayan Adam (Amos Decker, #1)
  • Bir Havva Kızı
  • Her Şeye Rağmen Sevgi

Site istatistikleri

  • 0
  • 88
  • 82
  • 7.671.283
  • 3.016.058

Etiketler

Tevfik El Zeyyad Haydar Ergülen Asım Bezirci Şükrü Erbaş Fakir Baykurt Abdülkadir Bulut Kenneth Rexroth Kostas Kleanthis Miguel Hernandez Melih Cevdet Anday A. Hicri İzgören Fang Vei Teh Blas De Otero Attila İlhan Sun Yu-T'ang Heinz Kahlau Ahmet Ada Konstantinos Kavafis Conrad Aiken Erdal Alova Edip Cansever Türkan İldeniz Vecihi Timuroğlu Abdülkadir Budak Resul Rıza Cevat Şakir Kabaağaçlı Altay Öktem Adnan Yücel İsmail Uyaroğlu Yannis Ritsos Hilmi Yavuz Mehmet Başaran Metin Altıok Aziz Nesin Cevdet Kudret Vladimir Mayakovsky Ercüment Behzat Lav Bedri Rahmi Eyüboğlu Sait Faik Abasıyanık Adnan Özer Ahmed Arif Ümit Yaşar Oğuzcan Nicolae Dragos Fethi Giray Philippe Soupault Asaf Halet Çelebi Hasan Basri Alp Kemal Özer Pablo Neruda Sezai Karakoç Enis Batur Süleyman Nesip Hasan İzzettin Dinamo Kutsiye Bozoklar Nazım Hikmet Rıfat Ilgaz Ataol Behramoğlu E. E. Cummings Jesus Lopez Pacheco Faruk Nafiz Çamlıbel İlhami Bekir Tez Vasko Popa Nikola Vaptsarov Behçet Kemal Çağlar İbrahim Karaca Sabahattin Kudret Aksal Ahmet Oktay Talip Apaydın Jose Marti Özdemir İnce Turgut Uyar Neşe Yaşın Afşar Timuçin Nahit Ulvi Akgün Kemalettin Kamu Konstantin Simanov Bekir Yıldız Arkadaş Z. Özger Füruğ Ferruhzad Louise Gareau Des Bois Şükran Kurdakul Behçet Aysan Sabri Altınel Suat Taşer Tove Ditlevsen Ahmet Muhip Dranas Ziya Osman Saba Metin Demirtaş Nihat Behram Bilgin Adalı Kerim Korcan Hasan Biber Liana Daskalova Cahit Külebi Ahmet Telli Müştak Erenus Akgün Akova Sabahattin Ali Ece Ayhan Murathan Mungan Yi Men Dido Sotiriou Berin Taşan Zafer Ekin Karabay Lale Müldür İlhan Berk Gülseli İnal İsmet Özel Oktay Rifat Halim Şefik Güzelson Ozan Telli Yaşar Miraç Seyhan Erözçelik Behçet Necatigil Yaşar Kemal Eugene Guillevic Oktay Taftalı Cahit Irgat Gabriel Celaya Orhan Kemal Bejan Matur Ahmet Necdet Vedat Türkali Cahit Sıtkı Tarancı Sennur Sezer Can Yücel Ömer Bedrettin Uşaklı Mehmed Kemal Celal Sılay Orhan Murat Arıburnu Peter Abrahams Yorgo Seferis Louis Macneice Feyzi Halıcı Goethe Ahmet Erhan Yaşar Nabi Nayır Ülkü Tamer Özge Dirik Vyaçeslav Ivanov Sandor Petöfi Turgay Fişekçi Enver Gökçe A. Kadir Ingeborg Bachmann Fazıl Hüsnü Dağlarca Kahraman Altun Suat Vardal Suat Derviş Orhan Veli Kanık Yılmaz Güney Cemal Süreya Mehmet Yaşin Metin Eloğlu Günter Kunert Oruç Aruoba Hasan Hüseyin Korkmazgil Cengiz Bektaş Cahit Zarifoğlu Bertolt Brecht Salah Birsel Adalet Ağaoğlu Federico Garcia Lorca Memet Fuat Özkan Mert Necati Cumalı Özdemir Asaf Süleyman Çobanoğlu Barış Pirhasan Gülten Akın Oğuz Atay Arif Damar Sandor Forbath Paul Eluard Birhan Keskin Sinan Kukul Refik Durbaş Erdal Öz Yılmaz Odabaşı Kemal Burkay
by Ufuk Lüker
  • 500px
  • LinkedIn
  • Youtube
Sayfanın başına dön