Ufuk Lüker
  • Ana Sayfa
  • Şiir
  • Öykü
  • Müzik
  • Sinema
  • Yazın
  • Görsel
  • Kişisel
  • Kitaplık
  • Ara
  • Menu Menu

Şunun için etiket arşivi: Özdemir Asaf

admin

Özdemir Asaf – Müzik

in Şiir

Müzik geceyi geceyi
Geliyor, aç pencereyi.
Sersin odana duyu,
Uğultulu halıyı,
O doğup büyüdüğü
İnansal doğayı.

Yürüsün eleyi eleyi
Seviler, buğu-buğu.
Gönlü, anıyı, belleği,
Oğsun duyuyu.
Ne sıcak anlatır seslenmeyi;
Yumuşacık sen demeyi.

Isıtır yorganı, sözü, perdeyi.
Işıtır en karanlık odayı.
Açar kilidi, açıyı, kapıyı.
Kaynatır donmuş suyu.
Doldurur boş tencereyi
Çeker sürgüyü,
Çözer bir-bir her düğmeyi.

Ballandırır peyniri, ekmeği.
Unutturur tabancayı, bıçağı.
Süsler masayı.
Ölümsüz kılar çerçeveyi.

Açar sevilere yatağı
Yeğ kılar saklamaya söylemeyi
Fısıldar sevmeyi, sevilmeyi
Müzik donatır yeri göğü.

admin

Özdemir Asaf – Sesiniz

in Şiir

Siz gittiniz, gittiniz.
Ben kaldım, kaldım, kaldım,
Sesiniz kaldı, onda kaldım.
Yöneldim yüzünüze baktım,
Yöneldim gözlerinize baktım.
Orada yansıyan bana baktım.
Yalnızlığımı nasıl anlayacaktım.

admin

Özdemir Asaf – Diyalog

in Şiir

Bir gün, bir evde, bir kedi
Vardı.
O gün, bir evde, o kedi
Benden sıcaklığını esirgemedi.

O gün, o evdeki o kedi
Beni bana götürdü getirdi.
Ona şarkılarımı söyledim;
Uyudu, bakıyordum, benimleydi.

Bir ikilem oldu beklenmedik;
Geçmiş günlerin yumaklarını didikledi.
Var mıydı, yok, var gibi
Kucağımdaydı kedi.

Gözlerindeydi gözlerim,
közleri gözIerimdeydi.
Ellerimi tırmalıyordu elleri…
Ürperdim, birden içim titredi.

Bir gün, bir evde, bir kedi
Vardı.
O gün, bir evde, o kedi
Beni taa çocukluğumdan aldı

O gün, o evdeki, o kedi,
Bak-işte, neler olmuş der gibi,
Setirdi beni gençliğime bıraktı.
Anı bahçelerinde üşümek sıcaktı.

Babamın öldüğünde aylardan Hazirandı,
O elli dördündeydi, ben yedi.
Bir ışık söndüğünde yol yandı.
O kedi bunları nasıl da bildi.

Bir gündü, bir evdi, o kedi
Taş attı bütün kuyularıma.
Durup-dururken dikenli uykularıma
Ninniler söyledi.

Bu bir öykü idi;
Ben mi anlattım, o mu dinledi.
Saklamalı mıydı, ya da söylemeli mi;
Ne o ev vardı, ne o gün, ne de o kedi.

admin

Özdemir Asaf – Delisi

in Şiir

Yoğun karanlığa karşı
Darmadağın saçı-başı
Kımıl-kımıI gözü-kaşı
Vurur ışıldanır çarşı
Ki yoğun yanlış içinde

Çizgileri nokta-nokta
Kesip-kesip alıp-satar
Ayırır kuruyu yaşı
Yatar uyur sokaklarda
Panayır, pazar-yeri1 nde
Bir deli, birçok, kör, şaşı

Bağırmak düşer mi, ya da
Yetişir mi, uyuyorlar.
Paylaşmışlar sonu başı
Bir adam, başı elinde
Dönüp-durup bakıyorlar
Bir adam, elinde başı.

admin

Özdemir Asaf – Poetika

in Şiir

Yaşadım da yoruldum, bir ağır-işçi gibi
Uyudum da uyandım, binlerce kişi gibi

Bana düşünmek vardı, payıma onu aldım
İşledim de işledim bir hüner-işi gibi

Horlandı, beğenildi; inandım, alınmadım
Yolun geleceğini çizdim, geçmişi gibi

Zor dönemler olmadı-değil, olsundu, oldu.
Ne koştum ne de durdum, kaçak gidişi gibi

Bu konuyu burada bırakıyorsam birden,
Olmasın diyedir bir şeyin bitişi gibi.

admin

Özdemir Asaf – Mum Alevi İle Oynayan Kedinin Öyküsü

in Şiir

1

bir mum yanıyordu bir evin bir odasında.
o evde bir de kedi vardı
geceler indiğinde kendi havasında
mum yanar, kedi de oynardı.

mumun yandığı gecelerden birinde
kedi oyunlarına daldı.
oyun arayan gözlerinde
mumun alevi yandı,
baktı,
mumun titrek alevinde
oyuna çağıran bir hava vardı.

oyunlarını büyüten kedi büyüdü
kendi türünde çocukçasına,
döndü dolaştı, yavaş yavaş yürüdü
geldi mumun yanına, oyuncakçasına.
bir baktı, bir daha, bir daha baktı
mumun alevinin dalgalanmasına
uzandı bir el attı.
bıyıklarını yaktırmadan anlamayacaktı..
ilk kez gördüğü mumun yakmasına
inanmayacaktı.

kedi oyunlarında büyüyordu,
mum, üşüyordu yanmalarında.
zaman ikili yürüyordu
aralarında.
bir ayrışım görünüyordu
birinin yanmalarında
öbürünün oynamalarında.

kedi oyunlarında büyüyordu,
yitirerek gitgide oyunlarını.
mum küçülüyordu yanmalarında,
yitirerek gitgide yakmalarını.

oynarken büyüyen kedi yanacak,
aydınlatırken küçülen mum yakacaktı.
küçülen yaka-yaka aydınlatacak,
büyüyen yana yana anlayacaktı.

bir mum yanmasından
ve bir kedi oyunundan
kaldı sonunda
bir gecenin tam ortasında
bir evin bir odasında
göz-göze susan
iki insan.

2

mum yandı bitti.
kedi büyüdü gitti.
oyunlar karıştı gecelerde
suskun uykusuzluklara.

o iki insandan, sonunda
birinin anılarında kedi,
birinin dalmalarında mum
kaldı gitti.

nerede bir mum yansa şimdi
nerede oynasa bir kedi,
birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri…
bugün dün gibi oluyor,
dün bugün gibi.
mum ellerimi tırmalıyor,
belleğimi yakıyor kedinin elleri.

admin

Özdemir Asaf – Bekle Dedi

in Şiir

Bekle dedi gitti
Ben beklemedim, o da gelmedi…
Ölüm gibi bir şey oldu
Ama kimse ölmedi…

admin

Özdemir Asaf – Ansızın

in Şiir

Ben sensiz olanlara seni aratıyorum,
Ben sensiz kalanlara seni yaratıyorum,
Seni saklayacağım, seni yazıp-andıkça
Kendimi çoğaltıyor, seni kuşatıyorum.

Unutturmayacağım, seni yaşatacağım,
Kendimi çoğalttıkça seni kuşatacağım,
Her zamanda, her yerde sen bende yaşadıkça
Sen evreninde sana seni aratacağım.

admin

Özdemir Asaf – Lavinia

in Şiir

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia

admin

Özdemir Asaf – Ben Değildim

in Şiir

Bir akşam-üstü pencerenden bakıyordun
Ağır ağır, yollara inen karanlığa.
Bana benzeyen biri geçti evinin önünden.
Kalbin başladı hızlı hızlı çarpmaya…
O geçen ben değildim.

Bir gece, yatağında uyuyordun…
Uyanıverdin birden, sessiz dünyaya.
Bir rüyanın parçasıydı gözlerini açan,
Ve karanlıklar içindeydi odan…
Seni gören ben değildim.

Ben çok uzaktaydım o zaman,
Gözlerin kavuştu ağlamaya, sebepsiz ağlamaya.
Artık beni düşünmeye başladığından
Bıraktın kendini aşk içinde yaşamaya…
Bunu bilen ben değildim.

Bir kitap okuyordun dalgın…
İçinde insanlar seviyor, ya da ölüyorlardı.
Genç bir adamı öldürdüler romanda.
Korktun, bütün yininle ağlamaya başladın..
O ölen ben değildim…

admin

Özdemir Asaf – Akıl Gözü

in Şiir

Seni bulmaktan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
Sana hep hep yeniden başlamak isterim.

admin

Özdemir Asaf – O Işık

in Şiir

Ben yoksam, biliyorum, ben sen de yokuz..
Sen yoksan, biliyorum, sen ben de yokuz..
Ve de gözlerimizde bir o ışık… ki…
O yoksa, biliyorum, biz biz de yokuz.

admin

Özdemir Asaf – Özlem

in Şiir

Bir gece,
Gecede bir uyku..
Uykunun içinde ben…
Uyuyorum,
Uykudayım,
Yanımda sen.

Uykunun içinde bir rüya,
Rüyamda bir gece,
Gecede ben…
Bir yere gidiyorum,
Delice…
aklımda sen.

Ben seni seviyorum,
Gizlice…
El-pençe duruyorum,
Yüzüne bakıyorum,
Söylemeden,
Tek hece.

Seni yitiriyorum
Çok karanlık bir anda…
Birden uyanıyorum,
Bakıyorum aydınlık
Uyuyorsun yanımda…
Güzelce.

admin

Özdemir Asaf – Kalmak Türküsü

in Şiir

Daha gidilecek yerlerimiz var
Şu sohbetini dinler gideriz
Coştukça şarkılar, türküler, sazlar
Rakı mı, şarap mı, içer gideriz

Geçse de umudun baharı yazı
Gözlerde kalıyor yaşanmış izi
Kimseler kınamaz burada bizi
Ne varsa hesabı öder gideriz

Söyleyecek sözü olan anlatsın
İsterse içine yalan da katsın
Yeter ki kendinden, bizden söz etsin
Yalanı doğruyu sezer gideriz

Neler gördük neler bu güne kadar
Daha gidilecek yerlerimiz var
Bizi buralarda unutamazlar
Kalacak bir türkü söyler gideriz

Sevgiye var olduk sevdik sevildik
Kavgalara girdik öldük dirildik
Bir anlam fırını icinde piştik
Anlamlı güzeli sever gideriz.

admin

Özdemir Asaf – Mesaj

in Şiir

Ölebilirim genç yaşımda,
En güzel şiirlerimi götürebilirim.
Şimdi kavakyelleri esiyorken başımda,
Sevgilim,
Seni bir akşam üstü düşündürebilirim.

admin

Özdemir Asaf – Kendisi Unutmuş

in Şiir

Bütün aşkların kitabı elinde
Sevilmemiş yinlerin balosuna gitti.
Öylesine kalabaliktı ki,
Sevdiğini anlamadı.
Bütün kapıların anahtarı elinde
Öpülmemiş dudakların balosuna gitti.
Öyle aydınlıktı ki,
Öptüğünü anlamadı.
Işiklarla örtünmüştü çıplaklık,
Renklere uzandı susamış,
Beyazlıklar arasında kayboldu bakışları.
Gözleri yaşamıyordu artık.
Şekilleri çağırmaya gitti, kandıracak.
Elleri aranıyor tutamıyordu.
Elleri, elleriydi kurtaracak,
Artık yaşamıyordu.

Bir yanda gelen o dinmeyen aydınlık,
Aldıkça alan.
Bir yanda giden bir noktaydı karanlık,
Ellerinde başlayan, gözlerinde biten.
Bağırdı, kan gibi aktı sesi,
Aşamadı dişinin duvarından.
Elinde bütün aşkların kitabı,
Anlatıyordu aldanan aydınlıklarından.
Elinde bütün kapıların anahtarı,
Ve unutulmuş bir duvarda, kendi kapısı…
Varamadı.
Ora öyle karanlıktı ki.
Öldüğünü anlamadı.

admin

Özdemir Asaf – Kelimeler

in Şiir

Yarıda kalmış aşklarının hesapları içinde
Denizlere açıldı içimizden biri
Niçin gittiğini söylemeden.
Doyulmamış arzularla doluydu yelkenleri.
Yıpranmış kelimelerin verdiği güvenden.
Bulacak sanıyordu yenilikleri.
Her an bir yeni su vardı,
Her yeni suda bir yeni an.
Deniz, dalgalarıyla gösteriyordu dışından
Yaşananla düşünülenler arasındaki farkı.
Bitmiyordu köpüklerle renkler
Bir başka damlada, bir başka ışıkta başlamadan.
Gözlerinin önünde bir oyun, ardında bir oyun.
Dışında ne varsa yeni, ne varsa gerçek.
Yeni manzaralarla gelen yeni duygular
Hani, eski kelimelerle olmasa
İnsanın ömrünce devam edecek.
Gözlerinin önünde bir oyun, ardında bir oyun.
Anladı,ölmekle yaşamanın birleştiği noktada
Yeni rüzgarlarla esen yeni korkulara
Yeniliklerini bağışlamayan kelimelerin
Nasıl düşman sığınaklar halinde direndiğini.
Anladı, bütün olmuşlarla olanların
Ve bütün olacakların
O kelimelerin içinde
Kendisine varmadan eskidiğini.

admin

Özdemir Asaf – Biri

in Şiir

Ona seni anlattı, sana onu anlattı..
Başı ona anlattı, sana sonu anlattı..
Yarım yarım yaşayan darmadağın evlere
Birin ne kadar bütün olduğunu anlattı.

admin

Özdemir Asaf – Düello

in Şiir

Her tomurcuk bir çiçeğin uykusuna,
Her çiçek bir yemişin kuşkusuna,
Her yemiş bir böceğin korkusuna,
Uykusuzca, kuşkusuzca, korkusuzca yürür.

admin

Özdemir Asaf – Jüri

in Şiir

Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu
Birinciliği beyaza verdiler

admin

Özdemir Asaf – Kocaman

in Şiir

Şimdi kocaman denizlerde, kocaman gemilerde
Neden yok küçüklüğümüzdeki büyüklüğümüz;
Çocukluğumuzun bahçelerinde, o evlerde
Kağıttan gemilerimizi yüzdürdüğümüz.
Bir şeyler mi kalmış çocukluğumuzda,
Çocukluğumuzla çözdüğümüz…

admin

Özdemir Asaf – Geldim

in Şiir

Beni çağırmadınız, kalkıp ben kendim geldim.
Uzaklardan size bir haber getirdim geldim.

Bıraktıklarınızdan, unuttuklarınızdan,
Sımsıcak-anılası günler getirdim geldim.

Gömütleri andıran yapılarınızdaki
Yaşantılarınıza evler getirdim geldim.

Tek tek, ayrık-soluyan bitkiseller yerine
Yüzyüze dönük, gülen sizler getirdim geldim.

Solarken suladığım, koparken bağladığım,
Ölürken canlandığım sözler getirdim geldim.

admin

Özdemir Asaf – Yuvarlağın Köşeleri

in Şiir

Aşka gönül ile düşersen yanarsın.
Zeka ile düşersen kavrulursun.
Akıl ile düşersen çıldırırsın.
Duygu ile düşersen gülünç olursun.
Aşka düşmezsen kalabalığa karışırsın, ezilirsin.
Sersem sersem bakınıp durma bir yol seç.

admin

Özdemir Asaf – Sana

in Şiir

Küçük çocuklar yapıp geceleri kendimden,
Seni öpsünler diye getiriyorum sana.
Bana, kucaklarında seni getiriyorlar;
Ben de sonra o seni getiriyorum sana.

admin

Özdemir Asaf – Noktasız

in Şiir

Biri gelir sorarsa
Sana beni sorarsa
Gitti der misin
Gittiğimi söyler misin
Gidiyorum ben sana
Benimle gider misin.

admin

Özdemir Asaf – Kolay

in Şiir

Farkında mısın,
Değilsin kendi bahçende.
Kendinden değil,
Kendini bu kendin sanışın.

admin

Özdemir Asaf – Çırılçıplak

in Şiir

Küstahlığımı nezaketim götürdü
Sadece kendime bakakaldım.
Kararsızlık bir an sürdü.
Gizlenen insanların ortasında ben kaldım,
Çırılçıplak.

Selamımı tanıdıklar götürdü.
Saygı bekleyince alçaldım.
Kararsızlık bir an sürdü.
Kendinibeğenmişlerin ortasında ben kaldım,
Çırılçıplak.

Ağlamayı ölenler götürdü.
Kendimi ölmez sanınca ufaldım,
Kararsızlık bir an sürdü.
Ölülerle dirilerin ortasında ben kaldım,
Çırılçıplak.

Sonsuzluğu ufuklar götürdü.
Yarattığım dünyaların içinde daraldım.
Kararsızlık bir an sürdü.
Başlangıçla bitiş ortasında ben kaldım,
Çırılçıplak.

Aydınlığı bulutlar götürdü.
Yıldızlara doğru yol aldım.
Kararsızlık bir an sürdü.
Varanlarla duranların ortasında ben kaldım,
Çırılçıplak.

admin

Özdemir Asaf – Kalan

in Şiir

Bir şey kaldı gecelerden birinde
Senden.
Öncesinde bilinmemiş birşey,
Silinmez bir ses gibi giden..
Kelimelerden büyük, kelimelerin içinde,
Bir şey kaldı senden
Yaşamalar’ın arasında kaçamaklı.

Veriliş rengi başka, alınış rengi başka..
Söylemeye vakit kalmadan
Dudakların altına bırakılmış bir şey.
Karanlıkların tam ortasında bir kırmızı nokta..
Gözlerce pırıl pırıl, ellerce saklı.

Bir şey kaldı, bir denizin kıyısında senden,
Bakışlarla yüklü, söylemelerle sessiz..
Seninle dolu, seninle sensiz bir şey..
Arandıkça bulunmamış yıllar yılı,
Bulundukça aramaklı.

admin

Özdemir Asaf – Bir Şeyin Adı

in Şiir

Önce, büyük büyük düşündüm;
Sonra büyük büyük yaşadım.
Ne varsa, onlar aldı.
Şimdi bana küçük bir ölüm kaldı.

admin

Özdemir Asaf – Şiir

in Şiir

Sana bu güzellikler bizden kalsın,
Bugünlerden bir şeyler bizden kalsın.
Senden almak isterler, bizi söyle
Geleni bize gönder, bizden alsın

admin

Özdemir Asaf – Yalın

in Şiir

Her seven
Sevilenin boy aynasıdır.
Sevmek
Sevilenin o aynaya bakmasıdır.

admin

Özdemir Asaf – Öğüt

in Şiir

Okulda, anladıkça başaracaksın.
Yaşamda, başardıkça anlayacaksın.
Gelecek mutlu-mutsuz, inanmasan da;
Gözlerin yaşardıkça anlayacaksın.

admin

Özdemir Asaf – Ağlamak

in Şiir

Ağlamak
Bazı acılarda yetmez
Bazı ölümlere

Örtüsüdür bazı acıların
Örter, örtülmez
Savunur bir süre

Ağlayanlar sevinmeli
Sevin ağlıyabiliyorsan
Acılar art arda dinmeli

Durur bir nöbetçi gibi
Durur bir bekçi gibi
Zamana gülmeli-gülmeli.

Sevin ağlıyabiliyorsan
Unutmanın kardeşidir ağlamak
Uyur uyanır yatağında duyguların
Düşüncenin kucağında hep çocuktur
Ağlamak.

admin

Özdemir Asaf – Yalnızın Durumları

in Şiir

Sen herşeyi süpürebilirsin sonbaharı süpüremezsin,
Yalnızsa, sürekli bir sonbaharı süpürür hep…
Düşünemezsin.
Yanar sobasında yalnız’ın üşüyen bakışları.

Lambasında karanlığa dönük bir ışık titrer sönük-sönük.
Penceresi dışına kapanmıştır, kapısı içine örtük.

Yalnız, bin yıl yaşar kendini bir an’da.

Yalnız’ın nesi var, nesi yoksa tümü birdenbire’dir.

Yalnız, bir ordudur kendi çölünde..
Sonsuz savaşlarında hep yener, kendi ordusunu.

Yalnız’ın sakladığı bir şey vardır
Boyuna yerini değiştirir, boyuna onu arar… Biri bulsa diye.

Yalnız, hem bilgesi, hem delisidir kendi dünyasının.
Ayrıca hem efendisi, hem kölesidir kendisinin.
Tadını çıkaramaz görece’siz dünyasında hiçbirisinin.

Yalnız, sürekli dinleyendir söylenmemiş bir sözü.

Sözünde durması yalnız’ın yalancılığıdır kendisine..
Hep yüzüne vurur utancı. O yüzden gözlerini kaçırır gözlerinden.

Yalnız’ın odasında ikinci bir yalnızlıktır ayna.

Yalnız, hep uyanır ikinci uykusuna.

Yalnız, kendi ben’inin sen’idir.

Bir sözde saklanmış bir yalanı, bir gözde okuduğundan
bakmaz kendi gözlerine bile.

Her susadığında o, kendi çölündedir.

Kendi öyküsünü ne anlatabilen, ne de dinleyebilen.
Kendi türküsünü ne yazabilen, ne söyleyebilen.

Bir zamanlar güldüğünü anımsar da…
Yoğurur hüzün’ün çamurunu avuçlarında.

Yalnız, aranan tek görgü tanığıdır
yargılanmasında kendi davasının..
Her duruşması ertelenir kavgasının.

Yalnız, hem kaptanı, hem de tek
yolcusudur bakmakta olan gemisinin..
Onun için ne sonuncu ayrılabilir gemisinden, ne de ilkin.

Yalnız’ın adı okunduğunda okulda ya da yaşamda..
Kimse, “burda” deyemez.. Ama yok da..

Uykunun duvarında başladı..
Önceleri bir toz gölgesi sanki sonra bir yumak yün gibi.
Ama şimdi iyice görüyor örümceğin ağını gün gibi.

Yalnız, duymuş olduğunun sağırı, görmüş olduğunun körüdür..
Ölür, ölür öldürür.. Öldürür, öldürür ölür.
Duyduklarını unutur, duyacaklarını düşünür.

Yalnız’ın adına hiç kimse konuşamaz..
O, kendi kendisinin sanığıdır.

Yalnız, önceden sezer sonra olacakları..
Paylaşacak biri vardır anlatır, anlatır ona olanları, olmayacakları.

Her leke kendisiyle çıkar.

YALNIZLIK PAYLAŞILMAZ.
PAYLAŞILSA YALNIZLIK OLMAZ.

admin

Özdemir Asaf – Aşk

in Şiir

Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.

admin

Özdemir Asaf – Seni Saklayacağım

in Şiir

Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.

Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.

Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.

Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.

Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde
Gözlerimde saklayacağım.

Bir gün, tam anlatmaya..
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım..

Anlayacaksın…

admin

Özdemir Asaf – Ardakalan

in Şiir

bana bir dinletim verin,
biraz da zaman.

ben bir deyim çıkarayım,
bir duyuru sesi ondan.

siz bir solukta onu dinleyin.
sizin olsun artakalan zaman.

admin

Özdemir Asaf – Susmak

in Şiir

bir insan olsun
olsun da burada
bir insan olsun
orada

nerede olursa olsun
bir insan
gitse olsun, kalsa olsun
giderse olan, gitmezse duran

aranır bir insan bir insanı
arar bir insanı bir insan

söylenemiyor çok şey
susmadan

admin

Özdemir Asaf – Perspectif

in Şiir

Senin içine girdiğim zaman
Dışımda kalıyorsun.
Senin dışından sana bakınca
İçime sığmıyorsun.

admin

Özdemir Asaf Üzerine

in Yazın

ÖZDEMİR ASAF’ın şiirleri, kendi bastığı biçimleriyle yeniden yayınlandı. Kendi bastığı biçimi sözü, onun için önemlidir, çünkü o bir matbaa sahibi olduğundan, şiirinin içeriği kadar dışına, basımına da özen gösterirdi.
 

Zamanında yayınlandığında, bütün şiir kitaplarından farklıydı.

İyi, has bir şairdir, ölümünden sonraki şiirlerini baskıya hazırladığım için, onun şiir karkasının ne kadar sağlam olduğunu bilenlerdenim. Kolay okunan, zor anlaşılan bir şiir yazdı.

Gerçekte Türk şiirinde şiir mantığını, dile yansıttı.

Şiirinin oluşum formülü böyle özetlenebilir. Şiirin, aza indirgeme sanatı olduğunu bilen ender şairlerden biriydi.

Şiirin nerede başlayıp nerede biteceğini adeta okurla eşgüdüm bir poetika içinde belirlemiştir.

Kimi şairleri okurken, şiir sizde biter, şairde bitmez.

İşte şiirin biçimsel uzunluğunu, etkileyici süresini hesaplayamamıştır şair, sonuçta kötü bir şiir çıkmıştır ortaya.

Divan şiirinin, doğu edebiyatının hikmetle akrabalığının esintileri gözükür şiirinde.

Özdemir Asaf insanını, dünyasını, toplumculuk -bireycilik kolaylığında çözme girişimleri, şiirine çok uzaktır.

Onda, insanın her şeyle, sevgiden, iktidara kadar bir hesaplaşması vardır.

Tam doğru değil bu yargı, şiirce hesaplaşma; bir doktrinin, bir şiir anlayışının, tasarlanmış, şiire uydurulmaya çalışılan bir kalıp değildir.

Dünyayı şiirle algılamanın ustasıdır, yargısı, onu kuşakdaşlarından ve benzetmelerden korur.

Özel imla kullanır, hiç bir şeyin olmadığı gibi, sözlüklerin de esiri değildir.

İstiyorum değil de isteyorum diye yazar:

İkiside uygun yorumdur:

Rüzgar mı dedim..
İsterim ki saçların
dağılsın.
Gece mi dedim..
Hemen düşüncelere
dalmalısın.

Aşk der demez
Kalbin hızlı çarpmalı.
Sabah, dememe kalmadan
Uyanmalısın.’
Ben-sen.

Birlikte şiiri var eden objeleri. Şiirinin pervane gibi dolaştığı eksen. Her türlü dünya ahvalini içerebilen iki kişilik bir zenginlik.

Şiiri felsefeye elverişlidir ama onu anlamak için bir felsefe sözlüğü tavsiye etmem:

Ne kadar hatırlatsan kendini boş. Sensiz de seni sevebiliyorum.’

Çok kullanılmış, havı dökülmüş, eprimiş şiirin elden düşme kavramları, onda birden canlanır, çünkü ince bir ironi, bilineni şiir zekasının bileyinden geçirdikten sonra dizeleştirir:

SAYGI
Sana güzel deyorlar;
Sakın olma.’

Çok beğenilen, antoloji malı olmuş şiirleri bile, şiir borsasında değer kaybetmemiştir.

Hayatın karşıtlıkları, çelişkileri nerede bulur birbirini. Edebiyatta Özdemir Asaf’ın şiirinde.

Şiirin bir işlevi de sizi kendinizle baş başa bırakmaktır. Zoru şiine buna çağırıyor sizi:

‘Bir gün,
Herkes kendi bahçesine derlerse..
Hazır mısınız.’

Şair yazmadan edemez elbette ama onu yok etmek ister mi?

Yazmasam değil,
Yazıp üstünü çizsem..!

Ayrı ayrı kitaplarını okuduğunuzda, iyi bir derinliğine yolculuğuna eşlik edeceksiniz. Üstelik yalnızlık üzerine çok düşüneceksiniz.

(Doğan Hızlan)

admin

Özdemir Asaf Şiirine Bir Bakış

in Yazın

Bugün yaşamış olsaydı 80 yaşında olacaktı. Batı’daki “aforizma” örneklerinin bizdeki karşılığını oluşturmuş olduğunu düşündüğümüz şair; Batı şiirinin olanaklarını kimi kez geleneksel şiir biçimleriyle de bütünleştirerek kendine özgü bir dil kurgusuyla unutulmaz dizeler halinde bize sunar. Onu her yeni okuyuşumuzda taşıdığı bu felsefi derinliği algılarız. Zamanın şaşmaz kantarı onun hak ettiği değeri verecektir.

Farklıydı! Her zaman, her yerde farklıydı! Bakışı, yürüyüşü, duruşu, düşünüşü onun özgür ve bohem kişiliğinin ipuçlarını ele verirdi. Gönlünce yaşar, istediğince çalışır, keyfince yer içerken kimseye zarar vermeden, kimseyi rahatsız etmeden köklü bir İstanbul beyefendisi olduğunu da gösterirdi.

“Bir şair gibi yaşadı. Fransa’nın 19. yüzyıl sonu şairlerinin yaşamından bir parçayı yaşar gibi. Basımevindeyken de şairdi. İçkili lokanta işletirken de… Bir parti gazetesinde gündelik yazılar yazarken de. Kitabevleri açıp kapatırken de… şairdi. Bana sorarsanız “şair kimdir, nasıl bir şeydir diye. Size Özdemir Asaf’ı gösteririm. ” (1)

Yepyeni, cıvıl cıvıl, ışıl ışıl baskıları ile Özdemir Asaf şiirleri yeniden bizimle. İş Bankası Kültür Yayınları arasından çıkan bu şiir kitapları ilk basımları göz önünde tutularak, aslına uygun bir biçimde yeniden okuyucusuyla buluştu.

Cumhuriyetle yaşıt bir şair Özdemir Asaf. Mülkiye Müfettişi olan babası Mehmet Asaf Bey Şura-yı Devlet’in kurulması aşamasında Mustafa Kemal Atatürk tarafından Ankara’ya çağrılır. Bu yüzden 11 Haziran 1923’te Ankara’nın Hacı Bayram semtinde “resimleri eski kitaplarda kalacak kafesli cumbalı evlerinden birinde” dünyaya gelir. Ardından 31 saat sonra ise ikiz kızkardeşi Özgönül.

Geçirdiği rahatsızlıktan ötürü babalarını yitiren aile 1930 yılında İstanbul’a döner. Acıbadem’deki aile yadigarı köşke yerleşirler. Ev anneler,anneanneler,teyzelerden oluşan bir kadınlar cennetidir. Anne Hamdiye Hanım soyadı kanununun çıkmasıyla beraber “temizlik” anlamına gelen “Arun” soyadını alır. Bir biçki-dikiş kursu açar ve evin geçimini böylece sağlar. Bu dönem şöyle yansır şairin şiirine

Yedi yaşımda Ankara’dan geldim.
Babasızlığımı getirdim.
İstanbul’da deniz vardı.
Denize ilk girişim düşmek yoluyla oldu.

….

En büyük anneannem yüz on yaşında öldü.
En büyük dayım doksan dokuz yaşında
Dedem altmış beş yaşında ölmüş
Kadınlar soyadlarını aldılar kocalarından
Bizler de ayrı ayrı adlar aldık otuz beş’te.
Kişiye Özel, Benden

(Sonra Mutluluk s160)

Atatürk’ün emriyle dönemin başbakanı İsmet İnönü bir burs sağlar. Galatasaray Lisesi’nde başlayan öğrenim yaşamını geçirdiği akciğer rahatsızlığının ardından devamsızlık nedeniyle bursu kesilince Kabataş Erkek Lisesi’nde tamamlar. İşte Cağaloğlu yokuşunu ilk kez tırmanmaya başladığı yıllardır bu yıllar. İlk çalışmasını da 1939’da Servet-i Fünun’da yayımlar. Arkasından dergilerde şiirleri, çevirileri ve yazıları yayımlanmaya devam eder.

ÇALKANTILI YAŞAM
“R” leri söyleyemeyen şair için dergilerdeki imzası da bir sorun olur bu dönemde. Gerçek adı Halit Özdemir Arun’dur. Bir süre Özdemir Özdem bir süre de Özdemir Yasaman adlarını kullansa da Oktay Akbal ona “Özdemir Asaf” imzasını kullanmasını önerir.

Yaşamı boyunca hep çalkantıların adamı olacaktır. 1942’de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne 1945’te ise İktisat Fakültesi’ne bir dönem de Gazetecilik Enstitüsü’ne kaydolur. Hiçbirinden mezun olamaz.

1946 yılında evlendiği eşi Sabahat Selma Tezakın’ın desteğiyle askerlik dönüşünde Sanat Basımevi’ni kurar. Bu basımevinde oluşturduğu “Yuvarlak Masa Yayınları” arasından 1955 yılında ilk kitabı “Dünya Kaçtı Gözüme”yi çıkarır. Tertemiz baskısı, hatasız dizgisiyle tam da istediği gibi olmuştur kitabı.

TOHUM
Öyle bir kelime söylesem ki deyorum,
Dışarıda bir başkası kalmasa.

Garip şiirinin etkisinin yoğunlukla hissedildiği ortamda dize sayısını çoğu kez en aza indirerek karşıtların birliği temeline dayandırdığı şiirleri şaşırtmaktadır okuyucuyu. Yalınlık içinde ince duyarlıkları çarpıcı biçimde dile getirme endişesindeki bu kitabında değişen çağa ayak uyduramasını, çıkar savaşımını, güvensizliği ve umutsuzluğu sıklıkla dile getirir.

Şairin özdeyişe benzeyen kısa şiirlerinin yaratıcı bir yönünün olmadığı gerekçesiyle eleştirilmesi de bu döneme denk gelir. Oysa diğer kitaplarının aksine öykü anlatımlı şiirlerine en çok yer verdiği kitaplarından biridir bu kitabı.

1956 yılında “Sen Sen Sen” adlı kitabını yayımlar. Üç bölümden oluşan bu kitabın her bölümündeki ana başlığın “Sen”i farklı büyüklüktedir. Bu üç “Sen” de şairin yaşamına o güne kadar giren üç ayrı kadını simgelemektedir. İlk eşi Sabahat Selma Tezakın, Lavinia, henüz yeni tanıştığı genç fotoğraf sanatçısı Yıldız Moran. Bu kitabın ana ekseni “aşk” olur haliyle. Aşkın hem evrensel hem bireysel boyutlarının yanı sıra nesneye, yere ve zamana göre aldığı biçimler yine karşıtlıklar içinde ancak biribirini tamamlar biçimde ortaya konur. Bu şiirleri de çelişmeli, oyunlu bir düzen içindedir. Tüm şiirler başlıklarından içeriklerine şaşırtmacalı bir kurgu içindedir

ULTRA
Bir kelimeye
Bin anlam yüklediğim zaman
Sana sesleneceğim.

Şiirde II. Yeni akımının rüzgarı eserken o 1957’de “Bir Kapı Önünde” yi yayımlar. Artık kendi rüzgarının peşinden gider şair. Olup bitenden etkilense de yönünü değiştirmez. “İdeal” bir dünya bulamamanın hüznü, insan ilişkilerinde yaşadığı düş kırıklığı ardı sıra gelen yalnızlığı kendine özgü imgelerle anlatır. Bunlardan biri de “bahçe”dir

BAKI
Kendi bahçesinde dal olamayan biri
Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor.
Yalan üstüne kurulu bir dünyanın farkındalığı şiirinin içeriğini de belirler

YALAN
İlkin yalan söylemesini öğrendim
Sonra yalan söylemesini öğrendim
Dışımda ne oluyorsa, içimde ne varsa
Söylemesini öğrendim.

Dönemin önemli kültür merkezleri olan Halkevleri’nde gerçekleştirilen “Edebiyat Matineleri”nin de en renkli simalarından biridir Özdemir Asaf. Teatral tavırlarıyla matinelerin en parlak yıldızıdır. O günleri şöyle anar Oktay Akbal

EDEBİYAT MATİNELERİ
“Evet, matineler, edebiyat matineleri! … 1950’lerin sonlarına doğru tutkulu bir akımdı bu toplantılar. Liselerde, fakültelerde, tiyatrolarda, yurdun her yanında… Giderek bir matineciler takımı oluştu. Matine kralları! Özdemir Asaf bu “Kral”lardan biriydi. Sesi, duruşu, dizeleri ile etkiliydi çok.

“Lavinia” şiiri, “Alfa” şiiri bu matine günlerinin yıldızlı dizeleridir. Bir gün bir okulda tam şiirine başlayacakken bir genç kız kalktı yerinden, kapıya yöneldi. Özdemir “Sana gitme demiyorum” diye bağırdı mikrofondan. Kız durakladı. Hemen oturdu oracığa. “Sana gitme demeyeceğim-Ama gitme Lavinia” dedi Özdemir ardından… Lavinia kimdi?Belki belirli bir kişi. Belki tüm sevilenler, özlenenler…” (2)

O hepimizin onunla özdeşleştirdiğimiz şiiri “Lavinia” da “Sen Sen Sen” adlı kitabındadır. Yıllarca tartışmalara neden olan “Lavinia”nın kimliğini önce Mücap Ofluoğlu’nun “Bir Avuç Alkış” adlı kitabından en son da “Lavinia”nın en yakın arkadaşı Melda Kaptana’nın anı derlemesinden öğreniriz

” (…) O apartmanda tanıdım o güzel insan, dostum Mevhibe’yi. Güzel, güzelliğinden öte sıcacık bir dosttur Mevhibe Beyat. Özdemir Asaf gibi bir şairin “Öldürmekten daha beter anlıyorsun” diye ölümsüzleştirdiği Mevhibe. Lavinya.” (3)

İnsan ilişkilerinin ya da sen-ben karmaşasının serüveni bütün bir yaşama ustaca yansır onun şiirinde. Aşkı sevgiyi bayağılıktan uzak soylu bir duyarlıkla dile getirirken “düşüncenin” sesi olur. Dördüncü kitabı 1961’de yayımladığı “Yuvarlağın Köşeleri”dir. Batı’daki aforizmaların bir tür karşılığını buluruz bu özdeyiş niteliğindeki okundukça yeniden yorumlanabilecek etikalar kitabında.

3. Yaşadığını gör; yaşarsın.

***

135. Geminin burnu, içindeki yolcuların gidecekleri yönü gösterir ilkin, geminin önünü değil.

Coşkulu yaşamının çalkantısında dünya gezisine çıkar, ilk eşinden ayrılır, ikinci eşi ile evlenir. Bu sert dönüşümleri için belki de 1962’de yayımladığı kitabına “Yumuşaklıklar Değil”i ad olarak seçer. “Ben”den başlayarak dünya ve insanlarla bir hesaplaşma içine girer. “Ben”den yola çıkar, yine “ben”e döner. Varoluşunu sorguladığı bu süreçte “aldanma” temeldir yine de

CAN
Bir Türkü Söylediler, duydunuz mu..
Bir kuşu vurdular, gördünüz mü..
Böyle neden susuyorsunuz böyle..
Güzelliğiniz çoğalıyor, öldünüz mü..

Oscar Wilde’dan “Reading Zindanı Baladı”nı 1967’de çevirerek yayımlar. Kitabın arka kapağında onun titizliğinin izlerine rastlarız ” (…) Reading Zindanı Baladı’nın 645 (109 altılık) tutan tamamı, Türkçeye şiir olarak aslındaki değerinin eşitliğinde aktarılmıştır. ”

‘NASILSIN’
Sanat Basımevi’deki son kitabı “Nasılsın”dır. 1970’te işte bu son kitabıyla matbaasının kapısına kilit vurur. “Nasılsın” da özdeyişten şiire geçmişten, şiire yeni bir soluk kazandırmanın çabasını gösterir. Daha keskin ve daha öfkeli bir sesi vardır artık şiirinin artık

BIÇAK
Ben bir bıçakdım,
Hep kestim.
Ama başkalarına
Hep başkalarına.

Basımevi’nin kapanışının ardından Bebek’te açtığı içkievi (Biblio-bar Şimdi) dönemin entelektüellerinin buluşma yeri olur. Onun kendine özgü kişiliği yansır buraya da. Jak Deleon bu içkievini şöyle dile getirir

” (…) Özdemir Asaf’ın Bebek’teki yerine ‘içmeye, müzik dinlemeye, şiir konuşmaya’ giderdik. Şimdi yerinde yeller esen bu ‘odacık’ ağaç duvarlı sıcak bir yüreği andırırdı. Doğru ya, Özdemir’in o eşsiz barı hep taze budanmış çam ve yaşlı şarap tüterdi (…) Yalnız gittiğim bir akşam (O yaşlarda yalnız akşamlar çok olur, akşam erken düşer ve bir türlü bitmek bilmez, ne kadar sağlam olursan ol/ en ‘şişkin’ kas yüreğindir, patladı patlayacak) Özdemir kulağıma eğilip tam orta yerdeki kül rengi saati gösterdi ‘Sayılardan korkuyorum! ‘ Gerçekten de akreple yelkovan dışında zamanı gösteren tek bir iz yoktu saatin üstünde, çok şaşırmıştım; oysa Özdemir Asaf tam bir ‘zamantanımaz’dı, nereden bileceksin ki o yıllarda?” (4)

Farklıydı! Her zaman, her yerde farklıydı! Bakışı, yürüyüşü, duruşu, düşünüşü onun özgür ve bohem kişiliğinin ipuçlarını ele verirdi. Gönlünce yaşar, istediğince çalışır, keyfince yer içerken kimseye zarar vermeden, kimseyi rahatsız etmeden köklü bir İstanbul beyefendisi olduğunu da gösterirdi. Son kitapları 1975’te “Çiçekleri Yemeyin” ve 1978’de “Yalnızlık Paylaşılmaz” Bilgi Yayınevi’nden çıkar. Artık zıtlıkların, “var”la “yok”un, içle dışın şiirini söylemektedir. Zihinsel bütün birikimini -yaşamının çelişkilerinden belki de- akla karanın bileşimde ortaya serer. Şiirinin bu dönemdeki karanlığı, ilk anda anlaşılmazlığı da buradan ileri gelir

ÖZDEŞİM
Ah ben hep duyguyla akıl
Kapılarını bunca yıl
Zorladı. Bir düş gerçeği
Topladım gerçek düşümde
Savaştı bu huyla akıl,
Hep kafamda ve gönlümde.
(…)

Dilimize pelesenk ettiğimiz “Yalnızlık Paylaşılmaz”da gerek biçim gerekse öz açısından yalnız insanın dramını anlatmaya çabalar

YALNIZLIĞA ÖVGÜ
Mutluluğun gözü kördür,
Yalnızlık sağır.
Ondandır biri tökezleyerek yürür,
Öbürü uykusunda bile bağırır.
(…)

Yirminci yüzyılda mutluluğun nereden ve nasıl geleceğini bulamamış olanlar için şairin şu sözleri düşündürücü olabilir

“Diyelim ki mutluluk gökteki ay’dır. Varılmadıkça mutluluk motifli ay edebiyatı akla gelmeli burada. Şimdi varıldı. Ve ay edebiyatı mutluluktan yana düştü. Demek ki mutluluğu başka bir şey ya da başka, öte bir yer sanmak onu, o şeyin ya da yerin, o ötenin kaderine bağlamakta. Mutluluk gelen bir şey midir, yoksa giden bir şey mi? Nasreddin Hoca misali ona yok diyeceğim ama dilim varmıyor. ” (5)

SON ŞİİR…
1981 yılının 28 Ocak’ında 57 yaşında geçirdiği bir akciğer rahatsızlığı sonunda aramızdan ayrılır. En son şiirini hastanede bir röntgen kağıdının köşesine iliştirir

“Hastanede
Veya
Hapishanede
Hayatını yazma.
Sonunu bir merak eden
Çıkabilir.
Hastanede her gece insan
Birkaç yaşam yitirebilir
Ya da yaşayabilir.
Hapishanede ise her sabah.”

Bugün yaşamış olsaydı 80 yaşında olacaktı. Batı’daki “aforizma” örneklerinin bizdeki karşılığını oluşturmuş olduğunu düşündüğümüz şair; Batı şiirinin olanaklarını kimi kez geleneksel şiir biçimleriyle de bütünleştirerek kendine özgü bir dil kurgusuyla unutulmaz dizeler halinde bize sunar. Onu her yeni okuyuşumuzda taşıdığı bu felsefi derinliği algılarız. Zamanın şaşmaz kantarı onun hak ettiği değeri verecektir.

Hoş geldin Özdemir Asaf…

(Pınar Ekinci, Cumhuriyet Kitap, 12 Şubat 2004)

admin

Özdemir Asaf – Sisyphe

in Şiir
Seni öylesine düşündüm ki,
Öylesine, yaşama’dan önce.
Senden başka bir şey yok sanki.
Ama nasıl da varsın derim sana,
Düşüncelerimce.

Seni öylesine, buldum ki,
Öylesine, kendimden fazla.
Yalnız sensin gölgesiz,
Ayrılmamacasına, yanımda..
Akların arasında karan,
Karaların ortasında akınla.

Öylesine istedim ki seni,
Senden önce..
Öylesine, her şeyin içinde,
Öylesine dışında,
Gün, gece.

Seni öylesine yaşadım ki,
İnan..
Artık nereye baktığım belli değil,
Ne yaptığım belli değil,
Vardığım sonrasızlıktan.

admin

Özdemir Asaf – Yön

in Şiir
sen bana bakma
ben senin baktığın yönde olurum

admin

Özdemir Asaf – Can

in Şiir
bir türkü söylediler, duydunuz mu
bir kuşu virdular gördünüz mü
böyle neden susuyorsunuz böyle
güzelliğiniz çoğalıyor, öldünüz mü

Page 1 of 212

Site içerisinde ara

@ufukluker'i takip et

RSS Son okuduklarım

  • Küskün Kahvenin Türküsü
  • Basit Bir Olay
  • Dördüncü Protokol
  • Kırmızı Han (La Comédie Humaine #82)
  • Şeytan
  • The Death of Ivan Ilyich

Site istatistikleri

  • 0
  • 131
  • 121
  • 7.741.445
  • 3.070.828

Etiketler

Turgay Fişekçi Müştak Erenus Nikola Vaptsarov Sezai Karakoç Kenneth Rexroth Gülseli İnal Vedat Türkali Cahit Külebi Nicolae Dragos Philippe Soupault İsmail Uyaroğlu Yorgo Seferis Mehmet Yaşin Nihat Behram Cahit Sıtkı Tarancı Oruç Aruoba Miguel Hernandez Gülten Akın Tove Ditlevsen Hasan İzzettin Dinamo Louis Macneice Suat Taşer Kutsiye Bozoklar Rıfat Ilgaz Sabahattin Ali İlhan Berk Oğuz Atay Cengiz Bektaş Suat Vardal Abdülkadir Bulut Bertolt Brecht Füruğ Ferruhzad Aziz Nesin A. Kadir Federico Garcia Lorca Cahit Zarifoğlu Kahraman Altun Oktay Taftalı Fethi Giray İbrahim Karaca Lale Müldür Sabri Altınel Kostas Kleanthis Metin Demirtaş Enis Batur Yaşar Miraç Ahmet Ada Vyaçeslav Ivanov Cevat Şakir Kabaağaçlı Vladimir Mayakovsky Ömer Bedrettin Uşaklı Heinz Kahlau Oktay Rifat Yılmaz Güney Kemal Burkay Altay Öktem Akgün Akova Yi Men Günter Kunert Hasan Hüseyin Korkmazgil Goethe Ümit Yaşar Oğuzcan Şükrü Erbaş Tevfik El Zeyyad Ataol Behramoğlu Ahmet Muhip Dranas Hasan Basri Alp Nahit Ulvi Akgün Louise Gareau Des Bois Blas De Otero Asım Bezirci Behçet Aysan Ahmed Arif Talip Apaydın Orhan Murat Arıburnu Fakir Baykurt Türkan İldeniz Pablo Neruda Berin Taşan İsmet Özel Fang Vei Teh Hasan Biber Ozan Telli Behçet Kemal Çağlar Conrad Aiken Süleyman Nesip Fazıl Hüsnü Dağlarca Adnan Yücel Sait Faik Abasıyanık Ahmet Oktay Bilgin Adalı Şükran Kurdakul Erdal Öz Sandor Petöfi Bekir Yıldız Turgut Uyar Adnan Özer Feyzi Halıcı Sandor Forbath Cahit Irgat Yannis Ritsos Ahmet Necdet Özdemir Asaf Salah Birsel Afşar Timuçin Eugene Guillevic Halim Şefik Güzelson Orhan Veli Kanık Sabahattin Kudret Aksal Bedri Rahmi Eyüboğlu Sinan Kukul Murathan Mungan Özkan Mert Yaşar Kemal Konstantin Simanov Asaf Halet Çelebi Faruk Nafiz Çamlıbel Seyhan Erözçelik Orhan Kemal Dido Sotiriou Mehmed Kemal Paul Eluard Vasko Popa Süleyman Çobanoğlu Can Yücel Konstantinos Kavafis Gabriel Celaya E. E. Cummings Attila İlhan Erdal Alova Cemal Süreya Ziya Osman Saba Kemal Özer Liana Daskalova Edip Cansever Hilmi Yavuz Nazım Hikmet Jesus Lopez Pacheco Neşe Yaşın Abdülkadir Budak Ahmet Erhan Sun Yu-T'ang Adalet Ağaoğlu Ercüment Behzat Lav Sennur Sezer Yaşar Nabi Nayır Cevdet Kudret Metin Altıok Jose Marti Peter Abrahams A. Hicri İzgören Melih Cevdet Anday İlhami Bekir Tez Resul Rıza Özdemir İnce Kerim Korcan Arkadaş Z. Özger Memet Fuat Ece Ayhan Zafer Ekin Karabay Ahmet Telli Necati Cumalı Ülkü Tamer Özge Dirik Arif Damar Vecihi Timuroğlu Suat Derviş Ingeborg Bachmann Metin Eloğlu Haydar Ergülen Yılmaz Odabaşı Mehmet Başaran Behçet Necatigil Refik Durbaş Kemalettin Kamu Enver Gökçe Barış Pirhasan Birhan Keskin Celal Sılay Bejan Matur
by Ufuk Lüker
  • 500px
  • LinkedIn
  • Youtube
Sayfanın başına dön