Ufuk Lüker
  • Ana Sayfa
  • Şiir
  • Öykü
  • Müzik
  • Sinema
  • Yazın
  • Görsel
  • Kişisel
  • Kitaplık
  • Ara
  • Menu Menu

Ahmet Telli – Soluk Soluğa

in Şiir

I.

Hep yanıldı ve yenilgilere uğradı
ama atıldı yine de yeni serüvenlere
Vakti olmadı acıların hesabını tutmaya
durup beklemeye, geri dönmelere vakti olmadı

Yangınlarla geçti ömrü ve hep yalnızdı
– ki onlar daima birer yalnızdırlar
Nerde doğmuştu ve ne zaman kopup
gitmişti o kentten anımsamıyor artık
Hangi sokaktaydı ilk sevgili ve hala
sürüp gider mi ilk öpüşmenin esrikliği
Gizlice buluşmaya gelen ve ölürcesine
korkular geçiren o kız nerdedir şimdi
Sensiz olursam yaşayamam diyen
o liseli kız hangi kentte kaldı
ve o sarışın
o afeti devran bekler mi hala
atlas yataklara sererek yaşamanın anlamını

Üşüten bir acıydı belki her ayrılık
her yolculuk yangınların başladığı yereydi
ama vakti olmadı hesabını tutmaya
aşkların, ayrılıkların ve anıların

İstese de kalamazdı vakti gelince
geyik sesleri yankılanınca yamaçlarda
yürek burkulması ve hüzün ve keder
aralıksız doldururdu acıların bohçasını
Dudaklarında öpüşlerin gül esmerliği
içinde kıpırdanıp durur ufuk çizgisi
Ay bile soğuktur o zaman
bir buz parçasıdır
Çaresiz çıkılacaktır o yolculuklara
ki bir ömrün karşılığıdır serüvenler

Biraz da serüvendi yaşamak
belki yatkındı büyük yolculuklara
ki serüvenler daima büyük aşklar
ve büyük yolculuklarla başlar

Anıları, aşkları ve bir kenti
bırakıp gidebilirdi apansız
Apansız başlardı yolculuklar
hangi saatinde olursa olsun günün
ve hep kar yağardı nedense
durmadan kar yağardı yol boyunca
ve nasılsa yok olup giderdi hüzün
kent görünmez olunca arkada
Ne bir veda sözcüğü dökülürdü dudaklarından
ne de dönüp bakardı geriye bir kez olsun

Ne zaman yollara düşse biterdi acılar
gül yüzlü sular fışkırırdı toprağın karnından
kavaklarsa oynak bir çingene kızı
her kıpırdanışında açılıverir uzun ince bacakları

Mekan tutmak ve her akşam aynı ufukta
güneşin batışını görmek ölümdür biraz
ölümdür biraz hep aynı yatakta
aynı kadınla sevişerek sabaha varmak
Kitapları hep aynı raflara sıralamak
aynı eşyayı kullanmak eskimektir biraz
soluk soluğa yaşamalı insan
her sabah yeni bir şeyler görebilmeli
ve cehenneme dönse de bütün bir ömür
mutlaka bir şeyler değişmeli her/gün

Ey o büyük yolculukların ürperten heyecanı
okyanus dalgalarının sesleriyle dol bu ömre
ölüme ve aşka durmadan kement atan
serüvenlerle geçsin yaşamak

Buz tutmuş bir dünya ortasında
yollara düşerdi o hep aynı ıslıkla
önünde dağlar, uçurumlar
ve günlerce süren okyanus fırtınaları
sarsılan gök, yarılan toprak
çelik uğultularla burgaçlanırken
yaşamak işte öylesine kucaklardı onu
ve her nasılsa keklik sekişli
bir aşkın sevinci dolardı yüreğine
çıkarıp atardı o zaman deli bir ırmağa
ne kalmışsa bir önceki serüvenden

Soluk soluğa yaşadı kentleri, aşkları
bağlanacak kadar kalmadı hiçbirinde
pervasız bir acemi, bir çılgın
soyu tükenen bir bilgeydi belki

O yalnız kaybetmesini öğrendi ömründe
avucundan dökülen kum taneleriydi her şey
ne bir serseriydi ne de yılgın bir savaşçı
ama kendi kafasıyla düşünen ve hakkında
ölüm fermanları çıkarılan biriydi belki
Sevince deli gibi severdi
pervasız severdi sevince
dövüşmek ancak ona yakışırdı
ona yakışırdı aşklar ve yolculuklar
yoktu bağlandığı herhangi bir şey
bulutlar gibi çekilip giderdi seslerin arasından

Ne bilir ömrün değerini bir çılgın
yalnızca kendini yaşamayı nerden bilebilir
ve başarısız eylemler çağında o
kaçabilir mi binlerce kez ölmekten

Yerleşik yargıları olmadı hiç
kurmadı güzel gelecek düşleri
nerde bir yangın, nerde tehlike
o mutlaka ordaydı birdenbire
Dinsizdi, özgür sayılırdı belki
ama bağlanmadı özgürlüğe de
Hiçbir yerde yeterinden çok kalmadı
beklemedi anılar sarnıcının dolmasını
şikayetsiz yaşadı yaşadığı her günü
yoktu yüreğinde pişmanlıkların izi

Ayrıntıların izi kalmamış artık
üst üste yaşanmakta ayrılıklar
ve bir bulut gibi sıyrılıp gidilmiştir
dağların, denizlerin üzerinden

Geride kalan ne varsa soluktur şimdi
titreyen kandiller gibi sönmek üzeredir
(ve her yıl biraz daha harabeye dönen
o eski konaklar gibidir anılar
gül bahçeleri, sessiz koru ve orman
yabanıl otlar içinde kaybolur gider)
Belki bir sağanak boşanır apansız
yüzyıllık bir yağmur başlar
ve sinsi bir hastalığa dönmeden alışkanlıklar
yok olup gider her şey, belki kül olur

Hırçın bir okyanustur yürek
dar gelir ufuk ve mutluluklar çevreni
anılarsa birer çıban izidir
yaşanmaz onların ölgün gölgesinde

Durgun bir su gibi aktı mı yaşamak
ve zaman uysal bir kısrak gibi dinginleşti mi
anısız kalınmıyor artık ne yapılsa
kuşatıyor yolları, aşkı ve ömrü
bekleyişleri kemiren çakal sesleri
Oysa bütün köprüler yakılmalı ayrılıklar vakti
ve herhangi bir şeyle eşit olmaksızın
yollara düşmeli habersiz ve sessiz
Çürük bir diş gibi kanırtıp kentleri
dünyanın ağzını kanlar içinde bırakmalı

Bir ömrün olgunlaştıramayacağı
acemilikler toplamı ve bir çılgın
boyun eğmedi kendine bile
seçme zorunda kalmadı yaşamayı

Nasıl bağlanmadıysa yere ve zamana
bağlanmadı kendine de ömür boyu
dağlara tırmanan atlar gibi
soluk soluğa yaşamak istedi dünyayı
bir şahan gibi bulutlara kurdu
dumanlı sevdaların yörük çadırını
sıradan bir gezgin değildi hiç
dövüşür gibi yaşadı yolculukları
belki korkusuz sayılmazdı büsbütün
korkardı korkulara düşmekten zaman zaman

Ve bütün gemileri yakıp
yollara düşerdi o hep aynı ıslıkla
mutlu muydu, hiç düşünmedi böyle şeyleri
umutlardansa nefret etti daima

Hep yanıldı ve yenilgilere uğradı
ama atıldı yine de yeni serüvenlere

Pervasız bir acemi, bir çılgın
soyu tükenen bir bilgeydi belki

Ama bir şey vardı yine de
başarısız ihtilallerden kendine kalan

II.
Büyük aşklar yolculuklarla başlar
ve serüvenciler düşer bu yollara ancak

Onlar ki dünyanın son umudu
soyları tükenen birer çılgındırlar

Ne bir adresleri vardı onların yeryüzünde
ne de aşktan başka bir sığınakları

Ama yaşarlar dünyanın dört bir yanında
ölümle alay ederler sanki

Nerde beklenirse ordaydılar
bir kez bile gecikmediler ömür boyu

Neydi onları ordan oraya
savurup duran şey

Onları daima yalnız kılan
neydi bu yaşam denilen gürültüde

Her dilden bir adları vardı onların
ama hiçbir ülkenin kimliğini taşımadılar

Sarışındılar belki de esmer
yani birçok yüzün bileşkesi

Ne altın arayıcısıydılar
ne de aylak bir gezgin

Vurulup düşseler de her kuşatmada
serüvencidir onlar ve hiç ölmezler

Ki onlar hep yalnızdır ve her nasılsa
bulurlar heder olmanın bir yolunu

Onlar ki bu dünyada
kahraman olmaya mahkumdurlar

Sislenen anılar kaldı bize onlardan
renkleri bozulup duran solgun anılar

Nasıl yazılmalı ki silinip gitmesin
bulutlar gibi çekilmesin gök boşluğuna

Bileği güçlü ve gözüpek avcılar mıydı
onları kuşatıp yeryüzü cennetinden atan

Yoksa kendini tüketen hüzünler miydi
vurulup düştükçe ışığını karartan

O serüvenlerin günlüğü tutulmadı
yazılmadı o insanların destan şiiri

Parça parça ettirilseler bir kartala
(ki sanırım böyle oldu sonları)

Fışkırır yüreklerinden
başarısız ihtilallerin yangınları

Dünyanın cesur ulusları yoktu, cesur insanları vardı.
Onlar, aşkın ve hayatın havarileri, büyük serüvencilerdi.
Onlar, bu ihtiyar cadının maskesini parçalamak ve yeryüzü denilen cenneti bize sunmak istediler. Bütün ömürleri bu kavgayla geçti. Ne adları vardı onların, ne ulusları, ne dinleri ne de anıtları.

Ama biz onlar için ölüm fermanları hazırlayıp görkemli mangalar kurduk. Savaşlar açtık peşpeşe. Kentleri ele geçirip vahşi bir hayvan gibi avladık onları. Nerde görülseler kurşuna dizdik ve süslü kemerler yaptık onların kafa derilerinden. Biz cellattık ve tarih suratımıza tükürürken, bir kez bile bağışlanmayı istemedi onlar..

Derler ki, son büyük serüvenci yaralıdır hala…

Etiketler: Ahmet Telli
Bu gönderiyi paylaş
  • Share on Facebook
  • Share on Twitter
  • Share on Tumblr
  • Mail üzerinden paylaş
Beğenebilecekleriniz:
Ahmet Telli – Anısı Biz Olalım Bu Sokakların
Ahmet Telli – Kuş Ölümleri
Ahmet Telli – Akbabalar ve Kelebekler
Ahmet Telli – Dağ Kadar Yürek
Ahmet Telli – Kahvede
Ahmet Telli – Asmin
Ahmet Telli – Savrulan Külleri Ömrümüzün
Ahmet Telli – Acının Miladıyla

Site içerisinde ara

@ufukluker'i takip et

RSS Son okuduklarım

  • Çeviri Hikâyeler (Masallar, Hikâyeler 2)
  • Bay Düdük
  • Dipten Gelen Dalga — 2. Cilt
  • Dipten Gelen Dalga — 1. Cilt
  • The Complete Grimm's Fairy Tales
  • George Dandin veya Bir Koca Nasıl Rezil Edilir?

Site istatistikleri

  • 1
  • 132
  • 103
  • 7.838.987
  • 3.144.635

Etiketler

Ahmed Arif Erdal Alova Hasan Biber Peter Abrahams Behçet Aysan Gülseli İnal Adnan Yücel Afşar Timuçin Rıfat Ilgaz E. E. Cummings Lale Müldür Akgün Akova Füruğ Ferruhzad Murathan Mungan Fethi Giray Özdemir İnce Celal Sılay Ataol Behramoğlu Behçet Kemal Çağlar Sinan Kukul Konstantinos Kavafis Ahmet Erhan Barış Pirhasan Louis Macneice Mehmet Başaran Gülten Akın Goethe Ahmet Ada Necati Cumalı Neşe Yaşın Hasan Basri Alp Yannis Ritsos Nikola Vaptsarov Jose Marti Ingeborg Bachmann Orhan Murat Arıburnu Süleyman Çobanoğlu Birhan Keskin Kostas Kleanthis Adnan Özer Şükrü Erbaş Cemal Süreya Melih Cevdet Anday Vedat Türkali Sabahattin Ali Oktay Taftalı İbrahim Karaca Suat Taşer Halim Şefik Güzelson Arkadaş Z. Özger Dido Sotiriou Konstantin Simanov Sun Yu-T'ang Ozan Telli Sandor Petöfi Ahmet Telli Attila İlhan İlhami Bekir Tez Gabriel Celaya Ziya Osman Saba Eugene Guillevic Sabri Altınel Enis Batur Şükran Kurdakul Liana Daskalova Memet Fuat Philippe Soupault Bedri Rahmi Eyüboğlu Sait Faik Abasıyanık Kahraman Altun Bilgin Adalı Süleyman Nesip Fazıl Hüsnü Dağlarca Nicolae Dragos Günter Kunert Nahit Ulvi Akgün Zafer Ekin Karabay Özge Dirik Fang Vei Teh Arif Damar Suat Vardal Kutsiye Bozoklar Yorgo Seferis Yaşar Kemal Asım Bezirci Yaşar Nabi Nayır Feyzi Halıcı Turgut Uyar Sennur Sezer Enver Gökçe Hilmi Yavuz Fakir Baykurt A. Kadir Conrad Aiken Mehmed Kemal Orhan Kemal Oktay Rifat Cengiz Bektaş Asaf Halet Çelebi Nazım Hikmet Ahmet Necdet Cahit Külebi A. Hicri İzgören Kerim Korcan Ercüment Behzat Lav Blas De Otero Louise Gareau Des Bois Ömer Bedrettin Uşaklı Mehmet Yaşin Cevat Şakir Kabaağaçlı Cevdet Kudret Vyaçeslav Ivanov Erdal Öz Miguel Hernandez Nihat Behram Ahmet Muhip Dranas Metin Altıok Yi Men Vladimir Mayakovsky Behçet Necatigil Özdemir Asaf Adalet Ağaoğlu Yaşar Miraç Abdülkadir Bulut Ülkü Tamer Seyhan Erözçelik Vecihi Timuroğlu Salah Birsel Tevfik El Zeyyad Ahmet Oktay Faruk Nafiz Çamlıbel Federico Garcia Lorca Edip Cansever Bekir Yıldız Kemal Özer Bertolt Brecht Paul Eluard Turgay Fişekçi Heinz Kahlau Ece Ayhan Hasan Hüseyin Korkmazgil Vasko Popa Kenneth Rexroth Jesus Lopez Pacheco Altay Öktem Sezai Karakoç Aziz Nesin Yılmaz Odabaşı Haydar Ergülen Resul Rıza Müştak Erenus İlhan Berk Cahit Zarifoğlu Sabahattin Kudret Aksal Talip Apaydın İsmail Uyaroğlu Berin Taşan Bejan Matur Cahit Sıtkı Tarancı Refik Durbaş Oğuz Atay Cahit Irgat Suat Derviş Kemalettin Kamu Türkan İldeniz Oruç Aruoba Pablo Neruda Can Yücel Ümit Yaşar Oğuzcan Orhan Veli Kanık Kemal Burkay Sandor Forbath Metin Eloğlu Metin Demirtaş Abdülkadir Budak Yılmaz Güney Tove Ditlevsen İsmet Özel Hasan İzzettin Dinamo Özkan Mert
by Ufuk Lüker
  • 500px
  • LinkedIn
  • Youtube
Özdemir Asaf – ÖzlemCemal Süreya – Aşk
Sayfanın başına dön