Hable Con Ella (Konuş Onunla)
Pekçok sinemasever için Luis Bunuel’den bu yana İspanyol sinemasının yetiştirdiği en önemli sinemacı olan Almodövar, son filmi Konuş Onunla’da yine “aşk, saplantı, geçmiş, dostluk” gibi yaşamın içindeki temaları kendi dünyasından geçirerek sunuyor.
Daha çok kadınların, kadın duyarlılığının yönetmeni olarak bilinen Pedro Almodövar, son filmi ‘Konuş Onunla’da farklı bir dünyaya, erkek dünyasına giriyor. Ama tıpkı önceki filmlerindeki gibi Almodövar girdiği dünyaya kendi algılayışıyla yeni bir biçim vermeyi başarıyor. İki erkek arasında sıradışı koşullarda gelişen ve yoğunluğu en iyi biçimde kendi bağlamı içinde algılanabilecekmiş gibi gözüken dostluk ilişkisi, Almodövar’ın elinde adeta ortak duygulara hitap eder hale geliyor. Dolayısıyla ‘Konuş Onunla’nın yalnızca hikayesindeki farklılık nedeniyle Almodövar’ın filmografisinde farklı bir yerde durduğunu söylemek, pek de doğru bir tespit olmayacaktır. Tıpkı travestilerin, eşcinsellerin, ayrıksı kadınların öykülerini karşımıza çıkardığı filmleri gibi ‘Konuş Onunla’ da her ne kadar kapalı bir çevrede geçiyor, belirli bir coğrafyanın özelliklerini yansıtıyormuş gibi gözükse de, aslında gücünü dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan bir izleyicinin duygularına hitap edebilmesinden alıyor.
1999 yapımı, ‘Annem Hakkında Her Şey’de “anne olma” durumunu filmin ana eksenine oturtan ve bir başyapıta imza atan Almodövar, son filmi ‘Konuş Onunla’da, favori temaları olan “aşk” ve “saplantı”ya geri dönüyor; ama bu dönüşü, “Annem Hakkında Her Şey” ile yakaladığı olgun anlatımını koruyarak gerçekleştiriyor. Matador olan sevgilisi Lydia’nın bir boğa güreşi sırasında feci biçimde yaralanması ve komaya girmesiyle kaldırıldığı hastanede çaresiz bir bekleyiş içine giren Marco’yla, aynı hastanede hastabakıcı olarak çalışan ve geçirdiği trafik kazası sonucu komaya girmiş olan Alicia isimli genç bir balerinin hastabakıcısı olan Beningo arasında oluşan dostluk üzerinden ilerleyen ‘Konuş Onunla’, her Almodövar filmi gibi, yaşamın içinde olanı püf noktasından yakalayıp perdeye taşıyor; hem tutku dolu aşklara ve çıkarla ilgisi olmayan dostluklara özlem duymamızı sağlıyor, hem de tüm bunların hemen yanı başımızda olduğunu görmemizi…
Filmin merkezinde yer alan iki erkek karakterin arasındaki dostluğun gelişimi, filmin ritmini belirlemede bu karakterlerin komadaki sevgililerine duydukları aşk kadar önemli bir yere sahip. İlk tanıştıklarında, Beningo’nun komadaki bir insanla kurabildiği iletişim karşısında, Lydia’yla aralarındaki iletişimsizliği fark eden Marco, yaşamını yatalak annesine ve Alicia’ya bakmak dışında hemen her şeyden soyutlamış olan Beningo’ya göre daha toplumsallaşmış ve saplantısız bir karakter olduğu için daha güçlü bir karakter izlenimi yaratıyor. Ancak zamanla, Marco’nun bu saplantılara özendiğine ve yavaş yavaş Beningo’nun yaşamını sahiplenmeye başladığını görünce, onun Beningo’nun Alicia’ya duyduğu ‘saplantılı’ aşka ne kadar saygı duyduğunu anlıyoruz ve bu sayede filmin göremediğimiz, ama tahmin edebildiğimiz alanında, Marco’yla Alicia arasındaki ilişkinin çizeceği rota hakkında bir fikir sahibi olabiliyoruz.
Filmin en çarpıcı yanı, Almodövar’ın hikayesini anlatırken sık sık ‘flashback’lerden faydalanması. Bu sayede ‘geçmiş’, karakterlerin hemen yanı başında duran bir olgu olarak filme dahil oluyor. Özellikle Marco karakterinin bugünü geçmişle birlikte yaşaması, izlediği bir dans gösterisi ya da dinlediği bir şarkıyla onu hüzünlendiren anılar üzerinden, daha zihni bir düzeyde olduğu kadar; eski aşkının düğününe gidebilmesi gibi gündelik yaşam pratikleri düzeyinde de gerçekleşiyor. Böylece Almodövar, saplantıya dönüşmüş olsa da tutkulu aşklara duyduğumuz hasret kadar; geçmişe duyduğum bitmez tükenmez özlemi ve geçmişin bugünümüzü etkilemesinden bir türlü kurtulamayışımızı da Marco karakteri üzerinden anlatmış oluyor.
Yönetmen: Pedro Almodövar
Yapım: İspanya 2002
Süre: 112 dk.
Oyuncular: Javier Camara, Leonor Watling, Leonor Watling, Rosario Flores, Mariola Fuentes
(Nadir Öperli, Sinema, 20 Kasım 2002)