• Kişisel
  • Kitaplık
Ufuk Lüker
  • Ana Sayfa
  • Şiir
  • Öykü
  • Müzik
  • Sinema
  • Yazın
  • Görsel
  • Ara
  • Menu Menu
Yazın

Soyut Somut

Şiirin soyutluğu somutluğu sorunu çok tartışıldı. Gene de belli bir sonuca varılamadı. Kapalı şiir için soyut, “anlamsız şiir” için soyut, toplumcu olmayan şiir için soyut, hatta yeni şiirlerin tümü için soyut denildi. Gerçi soyut şiirle, somut şiir arasındaki ayrım kesin olarak belirlenmiş değil. Değil ama, işe bu yönden bakanlar da yok denecek kadar az. Soyut kavramı, giderek, sanatta, felsefede kullanılan anlamından da soyutlanarak, konuşma dilimize yerleşen bir basitlik simgesi oluverdi. Yergiler, suçlamalar bile hep aynı kavrama başvurularak yapılıyor.
Bir şiirin “nedir”liği, “nasıl”lığı kadar, o şiire bakan kişinin şiir ekini, algısı, deneyleri, yorum gücü de önemlidir. Yani şiirin soyut ya da somut bir izlenim bırakması, yazarı kadar okuyucuyu da ilgilendirir. Ama ben bu konuyu ters yönden, yalnızca ozanın tutumu bakımından incelem istiyorum. Yapacağım iş (ama doğru, ama yanlış) soyut-somut ikilemesini kaldırmayı denemek…

İlkin şöyle bir soru soralım kendimize : Şiiri şiirden soyutlamak mümkün müdür? Yani ilk günden bugüne dek yazılmış şiirlerle ortak bir düzen kurulmuştur da, bu düzenin dışında kalabilen şiirler olmuş mudur? Olmuşsa, bunlar canlılıklarını, etkinliklerini, işlevlerini sürdürebilmişler midir? Hiç sanmıyorum. Yıkıcı bir şiir akımı bile yıktığı değerlerle beslenmek, geride bıraktığı dil, biçim, yapı özelliklerini kaynak yaparak güçlenmek zorundadır. Bırakalım dünya şiirini, kendi ozanlarımızı, örneğin bir A.Haşim’i, Y.Kemal’i yadsıyarak, onlarla ilgimizi büsbütün keserek ozanlık katına erişebilirmiyiz? Şiir tarihi içinde yer alan, çağdan çağa uygulanabilen, kendi öz gerçeğini yitirmeden değişebilen bütün şiirler, canlı, yaşaması olan örgensel (organik) bir bütünlük kurarlar. Şiirin somutluğu da önce bu örgensel bütünlüğe bağlılığıyla oranlıdır. İşte şiirin şiirden soyutlanması, ozanın bu bütünlüğe boşvermesi; şaşırtıcılıkla, dayalı bir gösteriyle yetinmesi demektir.

Ayrıca şiirler şiirlere eklenerek, dil, yapı v.b. bakımından nasıl bir düzen yaratılıyorsa; çeşitli şiirlerdeki çeşitli öğeler de, duygular, düşünüler de birbirleriyle kaynaşıp çözülerek bu düzenle çakışırlar. Örneğin daha önceki dönemlerde yazılmış bir şiirin anlamını, bugün için küçümseyebiliriz ama, o anlamdan koptuğumuzu, hiç mi hiç etkilenmediğimizi söyleyemeyiz kolayca. Çünkü ozanlar salt yeni duygular, yeni heyecanlar peşinde değillerdir. Onların gerçek çabaları, kamusal duyguya, kamusal isterlere bir yön vermek, buna bir çeşitlilik, yeni bir biçim, en önemlisi de yeni bir kişilik kazandırmaktır. Diyeceğim, örgensel bütünlük adına yapılan ya da yapılacak her türlü işlem, kendiliğinden bir somutlama eylemine geçiştir.

Şiir, insani değerlerden, ölümsüz özlerden, yaşam koşullarından, çağını yansıtmaktan kopmazlığıyla da somut bir olgudur. Ama kimi dönemlerde şiirin bu niteliği farkedilmeyebilir. Dil zorluğu, soyut araçlar, yeni şiir öğeleri bir engel olarak dikilebilir karşımıza. Soyut araçlar dedik; evet, bu bizim çelişmeye düştüğümüz sanısını uyandırmamalı. Bilimler bile, insanın salt bir yanıyla ilgilenmekte , insanı insandan soyutlayarak, gerçekte ona somut bir nitelik kazandırmıyorlar mı? Felsefe için de durum aynı : o da yaşamımıza yepyeni anlamlar katmakla kalmıyor, ortaya attığı düşünce biçimlerinin dizgelerinin birbirlerini etkileyip değerlendirmesiyle somut bir görünüme kavuşuyor. Soyut araçlardan yararlanması bakımından şiir de, bu mantık kurgusunun dışında kalamaz. İşte şiirin şiiri, düşüncenin düşünceyi somutlaması da budur, bence.

“Örgensel bütünlük” diye betimlediğimiz bu şiir ortamı, dural bir durum da değildir. Çünkü sürekli olarak şiirler arası bir savaştan söz açılabilir; tıpkı canlı varlıklarda olduğu gibi, şiirler de zamanla ya birbirlerini yok ederler, ya düzeltip değerlendirirler. Başka şiirlerin hışmına uğramış bir şiir ya tükenip yerini boşaltır, ya da yıllar sonra ötekilere baskın çıkabilir. Bu aynı zamanda bir somutlaşma savaşıdır – kimi dönemlerde soyut diye nitelendirdiğimiz şiirlerin, sonradan somut bir nitelik kazanması gibi -. Bu işlem, bu arınma bir ozanın kendi şiirleri arasında da olabilir.

Öyleyse soyut dediğimiz şiirler ne kapalı, ne anlamsız, ne de toplumcu olan şiirlerdir. Soyut şiir olsa olsa daha yazılmamış bir şiirdir; bir de dediğimiz gibi yazılmış görünüp de, belli bir şiir düzeninde yer almamış, geleneğinden kopuk, geleceğe yönelmemiş, salt ozanını ilgilendiren her türlü şiir soyuttur.

(Edip Cansever)

Bu gönderiyi paylaş
  • Share on Facebook
  • Share on Twitter
  • Share on Tumblr
  • Mail üzerinden paylaş

Site içerisinde ara

Son Eklenenler

  • Deniz Durukan – Refik Durbaş İle
  • Ahmed Arif – Basübadelmevt
  • Ahmed Arif – Tutuklu
  • Ahmed Arif – Yurdum Benim Şahdamarım
  • Cemal Süreya – Bir Şair: Ahmed Arif

Site istatistikleri

  • 5
  • 1.296
  • 991
  • 8.973.202
  • 3.937.682

RSS [Kişisel] Son okuduklarım

  • Dünya Bu Kadar
  • Sapiens: a Graphic History, Volume 1 - The Birth of Humankind
  • Kara Yarısı
  • Atta
  • Gaip
  • Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde...
@ufukluker'i takip et

Etiketler

Konstantin Simanov Melih Cevdet Anday Sinan Kukul İsmet Özel Fang Vei Teh Refik Durbaş Fazıl Hüsnü Dağlarca Adnan Özer Ahmet Necdet Aziz Nesin Ümit Yaşar Oğuzcan Peter Abrahams Nahit Ulvi Akgün Eugene Guillevic Behçet Necatigil Edip Cansever Ataol Behramoğlu Hasan İzzettin Dinamo Metin Altıok Sun Yu-T'ang Hasan Biber Nicolae Dragos Gülten Akın Louis Macneice Afşar Timuçin Miguel Hernandez Dido Sotiriou Oktay Rifat Asım Bezirci Abdülkadir Budak Jose Marti Altay Öktem Ahmet Ada Goethe Abdülkadir Bulut Yaşar Miraç Cemal Süreya Ömer Bedrettin Uşaklı Enver Gökçe Vladimir Mayakovsky Zafer Ekin Karabay Ercüment Behzat Lav Yannis Ritsos Behçet Aysan Memet Fuat A. Hicri İzgören Sandor Forbath Bekir Yıldız Celal Sılay Yi Men Louise Gareau Des Bois Cahit Külebi Suat Vardal Ziya Osman Saba Can Yücel Yaşar Kemal Suat Taşer Hasan Basri Alp Kemalettin Kamu İbrahim Karaca Cahit Irgat Cevdet Kudret Heinz Kahlau Arif Damar Cevat Şakir Kabaağaçlı Ülkü Tamer Paul Eluard Gülseli İnal Erdal Öz Konstantinos Kavafis Vyaçeslav Ivanov Sandor Petöfi Bedri Rahmi Eyüboğlu Sait Faik Abasıyanık İlhami Bekir Tez Süleyman Çobanoğlu Bilgin Adalı Guy de Maupassant İsmail Uyaroğlu Haydar Ergülen Ahmet Oktay Kostas Kleanthis Mehmed Kemal Ahmet Erhan Kerim Korcan Sabri Altınel Adnan Binyazar Necati Cumalı Behçet Kemal Çağlar Ece Ayhan Oğuz Atay Kenneth Rexroth Müştak Erenus Suat Derviş Türkan İldeniz Faruk Nafiz Çamlıbel Özkan Mert Ahmet Telli Tevfik El Zeyyad Adalet Ağaoğlu Süleyman Nesip Talip Apaydın Rıfat Ilgaz Akgün Akova Sabahattin Ali Halim Şefik Güzelson Philippe Soupault Seyhan Erözçelik E. E. Cummings Lale Müldür Oktay Taftalı Özdemir Asaf Adnan Yücel Mehmet Yaşin Ahmet Muhip Dranas Cahit Sıtkı Tarancı Gabriel Celaya Kemal Burkay Hilmi Yavuz Özge Dirik Asaf Halet Çelebi Sabahattin Kudret Aksal Feyzi Halıcı Kahraman Altun Yorgo Seferis Orhan Veli Kanık Vasko Popa Ingeborg Bachmann Cengiz Bektaş Salah Birsel Jesus Lopez Pacheco Arkadaş Z. Özger Blas De Otero Orhan Kemal Orhan Murat Arıburnu Yılmaz Odabaşı Vedat Türkali Oruç Aruoba Günter Kunert Neşe Yaşın Vecihi Timuroğlu A. Kadir Pablo Neruda Veysel Öngören Federico Garcia Lorca Berin Taşan Erdal Alova Şükran Kurdakul Metin Demirtaş Şükrü Erbaş İlhan Berk Barış Pirhasan Sennur Sezer Kemal Özer Metin Eloğlu Özdemir İnce Sezai Karakoç Nikola Vaptsarov Liana Daskalova Fakir Baykurt Enis Batur Fethi Giray Bejan Matur Conrad Aiken Yaşar Nabi Nayır Birhan Keskin Ahmed Arif Nazım Hikmet Resul Rıza Füruğ Ferruhzad Murathan Mungan Turgay Fişekçi Cahit Zarifoğlu Nihat Behram Ozan Telli Hasan Hüseyin Korkmazgil Tove Ditlevsen Mehmet Başaran Turgut Uyar Yılmaz Güney Attila İlhan Bertolt Brecht Kutsiye Bozoklar
by Ufuk Lüker
  • 500px
  • LinkedIn
  • Youtube
Şair DuyarlılığıMetin Eloğlu Üzerine
Sayfanın başına dön