Eternal Sunshine Of The Spotless Mind (Sil Baştan)
Bazı filmler vardır anlattığı şeyle değil ama onu anlatma biçimiyle sizi büyüler. Film bittikten sonra bir süre yalnız kalmak az önce karşılaştığınız şeydeki, zekanın ve yaratıcılığın yaşattığı şaşkınlıkla kendi kendinize düşünmek, sadece gerçek sanat eserlerinin verebileceği aşkınlık duygusunu kendi başınıza yaşamak istersiniz. İşte ‘Eternal Sunshine of the Spotless Mind / Sil Baştan’ tam olarak böyle bir film.
Ne yazık ki, 2004 yapımı bu filmin Türkiye’ye gelişi epey gecikmeli oldu. Tüm dünyada aldığı olumlu eleştiriler ve kazandığı 30 kadar ödülün ardından ‘Eternal Sunshine’ Türkiye’deki izleyiciler için de büyük bir merak kaynağı olmuştu. Aslında bu süre zarfında filmi izlemeyen sinemasever kaldığını da pek sanmıyorum. Yine de, bu ilginç deneyimi, bir kez de beyazperdede yaşama fırsatının geç de olsa elimize geçmesi sevindirici. Filmi ilk kez duyanlar için de uyarımızı en baştan yapalım, ‘Sil Baştan’ gibi sıradan bir romantik komediyi çağrıştıran Türkçe ismi ya da afişte Jim Carrey ve Kate Winslet gibi oyuncuları yan yana görmek sakın sizi yanıltmasın. Karşınızda her yönüyle çok özel, çok başka bir film duruyor.
Aşkın ‘temizlik’ aşaması
Filmin çok katmanlı öyküsünü bir-iki cümleyle özetlemeyi denersek şunları söyleyebiliriz: Acı veren ilişkilerini bitirmekte ya da bitirdikten sonra unutmakta zorlananlar için bir çeşit beyin yıkama hizmeti sunan Lacuna isimli bir şirket var. Kalbi kırık insanlar, bu şirkete başvurarak unutmak istedikleri insanla ilgili zihinlerde var olan bütün anıları sildiriyor ve bu işlemden sonra yeni bir hayata uyanıyorlar.
İşte ‘Sil Baştan’ bu işlemden geçen iki eski sevgili olan Joel (Jim Carrey) ve Clementine’in (Kate Winslet) öyküsünü anlatıyor. Arızalı ilişkilerinden sonra birbirlerini zihinlerinden sildiren ikili, ‘temizlik’ten sonra birbirleriyle iki yabancı olarak tekrar karşılaşıyor ve yeniden sevgili oluyorlar.
Bu özete bakıldığında karşımızda çok da aman aman bir öykünün olmadığı düşünülebilir. Ancak, senaryoyu yazanlar arasındaki Charlie Kaufman ismini görenler, bu öykünün hiç de sıradan şekilde senaryolaştırılmadığını tahmin edecektir. Daha önceki senaryoları ‘John Malkovich Olmak’ ve ‘TersYüz’de, ele aldığı öyküleri nasıl da ‘ters yüz’ edip izleyiciyi şaşırtabildiğini ortaya koyan Kaufman, yine çarpıcı bir işe imza atmış. ‘John Malkovich Olmak’taki, ünlü aktörün zihnine açılan tünelin, ‘psychedelic’ yaratıcılığın sinemada ulaştığı son nokta olduğunu düşünenlerin bir de bu filmi görmesi lazım. ‘Sil Baştan’da Kaufman, insan bilinci (altı ve üstü dahil), belleği, zekası üzerine öylesine şaşırtıcı bir yolculuk tasvir etmiş ki, önceki senaryoları bunların yanında epey sade kalıyor.< /br>< /br>Yönetmenlik koltuğunda ise daha önce gerçekleştirdiği akıl almaz müzik klipleriyle dikkatleri çeken Michel Gondry oturuyor. Gondry’nin Björk, Massive Attack, Kylie Minoque gibi isimlere çektiği akıllara zarar videolar, matematiksel paradoksları tuvale yansıtmayı başaran Ecsher tablolarının sinemasal karşılığıydı sanki.
Kısa zamanda bir dahi olarak görülmeye başlanan Gondry, bu videolarda, sonraları ‘Matrix’te görüp hayran kaldığımız, ‘flow motion’ (görüntünün donduğu sahnede kameranın hareket etmesi) gibi birçok yeni tekniği de icat etmişti.
Hollywood’un bu görüntü sihirbazının farkına varması uzun sürmedi ve Gondry, 2001’de ‘Human Nature’ isimli filmle ilk uzun metrajlı kurmacasını yönetti. ‘Sil Baştan’ ise onun ikinci sinema filmi.
Carrey’de sıfır şaklabanlık
Gondry, senaryodaki geri dönüş (flash back) ve ileri sıçramaları (flash forward), başarıyla ele alarak senaryonun çok boyutluluğunu beyazperdeye taşımayı beceriyor. Üstelik bunu kliplerinde kullandığı türden sihirbazlık numaralarından uzak durarak ve filmin melankolik atmosferini bozmadan yapmayı başarıyor.
Gondry’nin yönetmenlik koltuğundaki asıl başarısı ise, kağıt üzerinde gayet sinir bozucu gibi görülebilecek iki isimden (Jim Carrey ve Kate Winslet) inandırıcı bir çift yaratabilmiş olması.
Jim Carrey kendisini ünlü eden o acayip mimiklerini mümkün olduğunca az kullanıyor ve sıfır şaklabanlıkla sahici bir oyunculuk ortaya koyuyor. Winslet ise ondan görmeye alıştığımız baygınlık veren kasıntı tavırlarından uzakta, son derece canlı bir performans sunuyor. Yan rollerde de yabana atılmayacak oyuncular var. Hatta, hafıza silme prosedürünün mucidi Dr. Mierzwiak (Tom Wilkinson) ile sekreteri Mary (Kirsten Dunst) arasındaki buruk aşk öyküsü ana öyküden bile daha dokunaklı.
Bütün bu harika özelliklerine karşın, ‘Sil Baştan’ın anlattığı şeyin, yani temasının çok da matah olmadığı da söylenebilir pekala. Sonuçta karşımızda ana tema olarak ‘Anılarımız en değerli hazinemizdir’ diyen bir film var. Yan temalarda da ‘anı yakalamak’, ‘birbiri için yaratılan insanlar’ gibi, oldukça naif söylemlerle karşılaşıyoruz. Ancak filmin temalarını ele alışı o kadar güçlü ki, bizzat anlatımın kendisi, anlatılanlardan daha güçlü çağrışımlar yaratmayı, daha derin anlamları sezdirmeyi başarıyor.
Yönetmen: Michel Gondry
Yapım: ABD
Süre: 108 dk.
Oyuncular: Jim Carrey, Kate Winslet, Kirsten Dunst
(Ahmet Meriç Şenyüz, Radikal, 27 Mayıs 2006)