• Kişisel
  • Kitaplık
Ufuk Lüker
  • Ana Sayfa
  • Şiir
  • Öykü
  • Müzik
  • Sinema
  • Yazın
  • Görsel
  • Ara
  • Menu Menu
Şiir

Nazım Hikmet – Kuvayı Milliye Destanı 7. Bap

922 Ağustos Ayı
Ve
Kadınlarımız
Ve
6 Ağustos Emri
Ve
Bir Aletle Bir İnsanın Hikayesi

Ayın altında kağnılar gidiyordu.
Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon’a doğru.
Toprak öyle bitip tükenmez,
dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişmiyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle.
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık, kısacıktılar,
ve pırıltılar vardı hasta, kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizliyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız :
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehribar başaklı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve on beşlik şarapnelin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üstünden Afyon’a doğru.

‘6 Ağustos emri’ verilmiştir.
Birinci ve İkinci ordular, kıt’aları, kağnıları, süvari alaylarıyla
yer değiştiriyordu, yer değiştirecek.
98956 tüfek,
325 top,
5 tayyare,
2800 küsur mitralyöz,
2500 küsur kılıç
ve 186326 tane pırıl pırıl insan yüreği
ve bunun iki misli kulak, kol, ayak ve göz
kımıldanıyordu gecenin içinde.
Gecenin içinde toprak.
Gecenin içinde rüzgar.
Hatıralara bağlı, hatıraların dışında,
gecenin içinde :
insanlar, aletler ve hayvanlar,
demirleri, tahtaları ve etleriyle birbirine sokulup,
korkunç
ve sessiz emniyetlerini
birbirlerine sokulmakta bulup,
kocaman, yorgun ayakları,
topraklı elleriyle yürüyorlardı.
Ve onların arasında
Birinci Ordu İkinci Nakliye Taburu’ndan
İstanbullu şoför Ahmet
ve onun kamyoneti vardı.
Bir acayip mahluktu üç numrolu kamyonet :
İhtiyar,
cesur,
inatçı ve şirret.
Kırılıp dağlarda kalan sol arka makası yerine
şasinin altına, dingilin üzerine
budaklı bir gürgen kütüğü sarmış olmasına rağmen
ve kalb ağrılarıyla
ve on kilometrede bir
karanlığa yaslanıp durduğu halde
ve vantilatöründe dört kanattan ikisi noksan iken
şahsının vekarlı kudretini resmen biliyordu :
‘6 Ağustos emri’nde ondan ve arkadaşlarından
‘… ihzar ve teşkil edilmiş bulunan
ve cem’an 300 ton kabiliyetinde kabul olunan
100 kadar seri otomobil…’ diye bahsediliyordu.
İhzar ve teşkil olunanlar,
bu meyanda Ahmet’in kamyoneti,
insanların, aletlerin ve kağnıların yanından geçip
Afyon – Ahırdağları ve imtidadına doğru iniyorlardı.

Ahmet’in kafasında uzak bir şehir ve bir şarkı vardı.
Bu şarkı nihaventtir
ve beyaz tenteli sandalları,
siyah mavnaları,
güneşli karpuz kabuklarıyla
bir deniz kıyısındadır şehir.

Vantilatörde adedi devir
düşüyor gibi.
Arkadaşlar ileri geçtiler.
Ay battı.
Manzara yıldızlardan ve dağlardan ibaret.

Sen Süleymaniyelisin oğlum Ahmet,
çınar dibinde iki mars bir oyunla yenip Bücür’ü,
kalk,
sıra servilerin önünden yürü,
çeşmeyi geç,
mektep bahçesi, medreseler,
orda, Harbiye Nezareti’nin arka duvarında
siyah çarşaflı bir kadın
çömelip yere
darı serper güvercinlere
ve papelciler
şemsiye üstünde papaz açarlar.

Motor mızıkçılık ediyor,
bizi dağ başlarında bırakacak meret.

Ne diyorduk oğlum Ahmet?
Dökmeciler sağda kalır,
derken, Uzunçarşı’ya saparken,
köşede, sol kolda seyyar kitapçı :
‘Hikayei Billur Köşk’,
altı cilt ‘Tarihi Cevdet’
ve ‘Fenni Tabahat’.
Tabahat, mutfaktan gelirmiş,
yani yemek pişirmek.
Hani, uskumru dolmasına da bayılırım pek.
Yaldızlı kuyruğundan tutup
bir salkım üzüm gibi yersin.
İlerde bir süvari kolu gidiyor,
saptılar sola.

Uzunçarşı’yı dikine inersin.
Sandalyacılar, tavla pulcuları, tesbihçiler.
Ve sen İstanbullu,
sen kendi ellerinin hünerine alışmış olduğundan
şaşarsın İstanbullulara :
ne kadar ince, ne çeşitli hünerleri var, dersin.
Rüstem Paşa Camii.
Urgancılar.
Urgancılarda yüz parça yelkenli gemiyi
ve hesapsız katır kervanlarını donatacak kadar
urgan, halat ve dökme tunçtan çıngıraklar satılır.
Zindankapı, Babacafer.
Uzakta Balıkpazarı.
Kuruyemişçiler.
Yemiş iskelesindeyiz :
sandalları, mavnaları,
güneşli karpuz kabuklarıyla
yüzüne hasret kaldığım deniz.

Sol arka lastik hava mı kaçırıyor ne?
İnip
baksam…

Yemiş iskelesinden dilenci vapuruna binip
Eyüp’te Niyet Kuyusu’na gittikti.
Elleri yumuk yumuk,
bacakları biraz çarpıktı ama,
yeşil zeytin tanesi gibi gözler.
Kaşları da hilal gibi çekikti.
Tam Kasımpaşa’ya yaklaştık, beyaz başörtüsü…

Lastik hava kaçırıyor.
Derdine deva bulmazsak eğer…
Dur bakalım Babacafer…

Üç numrolu kamyonet durdu.
Karanlık.
Kriko.
Pompa.
Eller.
Küfreden ve küfrettiğine kızan elleri
lastikte ve ihtiyar tekerlekte dolaşırken
Ahmet hatırladı :
bir gece nüzüllü babaannesini
sedirden sedire taşırken
kadıncağız…

İç lastik boydan boya patladı.
Yedek?
Yok.
Dağlarda avaz avaz
imdat istemek?

Sen Süleymaniyelisin oğlum Ahmet,
sana tek başına verilmiştir üç numrolu kanyonet.
Hem, hani bir koyun varmış,
kendi bacağından asılan bir koyun.
Süleymaniyeli şoför Ahmet
soyun…

Soyundu.
Ceket, külot, pantol, don, gömlek ve kalpak
ve kırmızı kuşak,
Ahmet’i postallarının üstünde çırılçıplak
bırakarak
dış lastiğin içine girdiler,
şişirdiler.

Bu şarkı nihaventtir.
Deniz kıyısında bir şehir…
Beyaz başörtüsü…

Saatta elli yapıyoruz…
Dayan ömrümün törpüsü,
dayan da dağlar anadan doğma görsün şoför Ahmet’i,
dayan arslan…

Hiçbir zaman
böyle merhametli bir ümitle sevmedi
hiçbir insan
hiçbir aleti…

Etiketler: Nazım Hikmet
Bu gönderiyi paylaş
  • Share on Facebook
  • Share on Twitter
  • Share on Tumblr
  • Mail üzerinden paylaş
Beğenebilecekleriniz:
Nazım Hikmet – Kavak
Nazım Hikmet – Dünyanın En Tuhaf Mahluku
Nazım Hikmet – Ben Senden Önce Ölmek İsterim
Nazım Hikmet – Memleketimi Seviyorum
Nazım Hikmet – Şeytan İle Rahibin Macerası
Nazım Hikmet – Talihsiz Yusuf’un Gemisiyle Barselon’a Seyahat

Site içerisinde ara

Son Eklenenler

  • Deniz Durukan – Refik Durbaş İle
  • Ahmed Arif – Basübadelmevt
  • Ahmed Arif – Tutuklu
  • Ahmed Arif – Yurdum Benim Şahdamarım
  • Cemal Süreya – Bir Şair: Ahmed Arif

Site istatistikleri

  • 11
  • 1.014
  • 720
  • 8.968.430
  • 3.934.040

RSS [Kişisel] Son okuduklarım

  • Dünya Bu Kadar
  • Sapiens: a Graphic History, Volume 1 - The Birth of Humankind
  • Kara Yarısı
  • Atta
  • Gaip
  • Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde...
@ufukluker'i takip et

Etiketler

Sezai Karakoç Vecihi Timuroğlu Kerim Korcan Süleyman Çobanoğlu Behçet Kemal Çağlar Pablo Neruda Yannis Ritsos Ülkü Tamer Ziya Osman Saba Özdemir İnce Aziz Nesin Yılmaz Güney Attila İlhan Şükrü Erbaş Tevfik El Zeyyad Adnan Yücel İlhan Berk Haydar Ergülen Arif Damar Veysel Öngören Orhan Murat Arıburnu Yaşar Nabi Nayır Hasan Basri Alp Orhan Kemal Ahmet Necdet Cahit Irgat Jesus Lopez Pacheco Barış Pirhasan Asım Bezirci A. Hicri İzgören Neşe Yaşın Fang Vei Teh Oğuz Atay Turgut Uyar Behçet Aysan Vedat Türkali Metin Eloğlu Melih Cevdet Anday Sabri Altınel Miguel Hernandez Adalet Ağaoğlu Füruğ Ferruhzad Abdülkadir Budak Berin Taşan Blas De Otero Vasko Popa Refik Durbaş Kemalettin Kamu Gülseli İnal Yi Men Salah Birsel Gülten Akın Nahit Ulvi Akgün Halim Şefik Güzelson Bekir Yıldız Suat Derviş Sandor Forbath Nicolae Dragos Altay Öktem Orhan Veli Kanık Hasan Biber Nazım Hikmet Lale Müldür Ece Ayhan Guy de Maupassant Konstantin Simanov Fethi Giray Enis Batur Sennur Sezer Erdal Öz Cevdet Kudret Dido Sotiriou Ahmet Erhan Afşar Timuçin Akgün Akova Gabriel Celaya Resul Rıza Ahmet Telli Mehmet Yaşin Metin Demirtaş Ercüment Behzat Lav Faruk Nafiz Çamlıbel Ahmet Muhip Dranas Louis Macneice Can Yücel Cahit Sıtkı Tarancı Vladimir Mayakovsky Hasan İzzettin Dinamo Adnan Özer Asaf Halet Çelebi Sabahattin Ali Özkan Mert Adnan Binyazar Cahit Külebi Ahmet Oktay Federico Garcia Lorca Kostas Kleanthis Hasan Hüseyin Korkmazgil Oktay Taftalı Celal Sılay Eugene Guillevic Bejan Matur Bertolt Brecht Bilgin Adalı İsmail Uyaroğlu Seyhan Erözçelik Yaşar Miraç Tove Ditlevsen Ümit Yaşar Oğuzcan Feyzi Halıcı Günter Kunert Ahmed Arif İsmet Özel E. E. Cummings Enver Gökçe Philippe Soupault Arkadaş Z. Özger İbrahim Karaca Kenneth Rexroth Zafer Ekin Karabay Memet Fuat Goethe Bedri Rahmi Eyüboğlu Louise Gareau Des Bois Sun Yu-T'ang Metin Altıok Müştak Erenus Kemal Burkay Conrad Aiken Nihat Behram Jose Marti Ingeborg Bachmann Süleyman Nesip Edip Cansever Mehmed Kemal Ozan Telli Murathan Mungan İlhami Bekir Tez Vyaçeslav Ivanov Türkan İldeniz Erdal Alova Sandor Petöfi Birhan Keskin Oruç Aruoba Sabahattin Kudret Aksal Talip Apaydın Yılmaz Odabaşı Ömer Bedrettin Uşaklı Paul Eluard Sait Faik Abasıyanık Fazıl Hüsnü Dağlarca Suat Vardal Suat Taşer Özge Dirik Nikola Vaptsarov Cahit Zarifoğlu Oktay Rifat A. Kadir Peter Abrahams Özdemir Asaf Ahmet Ada Hilmi Yavuz Cemal Süreya Heinz Kahlau Rıfat Ilgaz Yaşar Kemal Kemal Özer Cevat Şakir Kabaağaçlı Kutsiye Bozoklar Liana Daskalova Necati Cumalı Mehmet Başaran Konstantinos Kavafis Sinan Kukul Turgay Fişekçi Cengiz Bektaş Abdülkadir Bulut Yorgo Seferis Kahraman Altun Behçet Necatigil Şükran Kurdakul Fakir Baykurt Ataol Behramoğlu
by Ufuk Lüker
  • 500px
  • LinkedIn
  • Youtube
Nazım Hikmet – Kuvayı Milliye Destanı 6. BapNazım Hikmet – Kuvayı Milliye Destanı 8. Bap
Sayfanın başına dön