Nihat Behram – Yaşadığımız Şehir
İrin dolu bir günü
en geniş caddelerden
böğrümde taşıyıp geldim..
Yazık ki
saranı yok gönlümün
işte yine bu gece..
Ne kadar süslense de
ışıltılarıyla denizin
yine de boğuktur mavileri
gökyüzünde bu şehrin..
Yanıktır, dinleyin, sesim yanıktır
işte yine bu gece;
kırağıda uçuklaşan
daldan dahi yanıktır..
Nasıl da bulanıyor içimde
o tacir gülüşmeler;
öyle ya
noterler müfettişler veznedarlar bonolar
masmavi bir sabaha
kirden başka ne verir?
Bir günü böyle geçtim
iğrenerek bir günü
en geniş caddelerden..
Tam da derdimi yanmak için
huysuzlandığım anda
yazık ki gönlümün yalnızıyım
şurada, dağlara kadar..
Oysa geçerken sokaklardan
düş verip kendi ruhumda
narince gözlediğim
ne kibir, ne ödül gerektiren
sıradan şeylerdi
koşarak aşabilmek için zamanı
rüzgarlı öfkeler tasarlayan
ya da derdini özlemini çektiğim
güzelimi beklerken
kalbimde filizlenen
tasalarla sevinçlerle ilgili
sıradan, insani şeyler..
Yürüyordum
çınlayan duygularla
bomboş fundalıklarda gibi
oysa nasıl da kalabalıktı yollar..
Biraz da gecenin loşluğundan
afyonlanarak
karartıp benliğini
ve karardıkça daralıp
başıboş bir duyguyla
hayatın küskünleri olarak
ve hayattan öylesine habersiz
akıyordu caddeden
sıra sıra insanlar..
Kimisi korkuyordu belli ki
o büyük fırtınadan
kimisi çoktan unutmuştu
ruhunu körelten kiri
kimisi kirle uyuşturulmuş
kimisi duygular alıp satıyor
kimisi sızlanıyor kederden
kimisi gülüyor sinsi sinsi
kimisi soludukça soluyor
kimisi ise
lekeler sıçratarak en uysal yerlerime
sadece susuyordu..
Islaktır, evet, eğilip bakın
kandan ve yaralardan
hem de sırılsıklam ıslaktır
her gün geçtiğimiz sokaklar..
Kurtulabilinir oysa
o kara çukurlardan
hem ince hem sahtekar
bir kadın gibi yaşamaktan
iğrenmeye başlansa..
Yoksa nasıl başkaldırır
bir şehirde çalkanan
sefalete yoksullar?
Geçiyor dalga dalga
gözlerimin önünden
bir günün köpükleri
en hazin görüntüler..
Doludur, dinleyin, sesim nefret doludur
işte yine bu gece.
Azan, bozaran bir sürü polisin arasında
yurdu azad olsun diye çırpınan
hem yorgun hem yaralı
bir gencin bakışlarından
izlediğim bu şehri
küflerin, irinlerin içinde
en geniş caddelerden
böğrümde taşıyıp geldim..
Bulabilmek için o mahşeri rüzgarı
bırak yüreğim bırak
çiselesin bu yağmur
içimde bulanan duygulara..
Bir de sen varsın
bir de sen güzelim, o derin inceliğinle
yazık ki saçlarını
küçücük bir dünyaya oynaş kılan
bir de sen..
Korkuyorsun
oysa korkular
sinsice katlediyor her şeyi..
Artık aşk denince herkes kederden sözediyor..
Ah, bu şehirde kuduran
sadece keder değil,
cançekişen şu deniz
şu isli yakınlıklar
kuşlar ve ışıklar da kudurmaktadır
Manavlar dahi erken topluyor
duvarlardan renkleri;
ses geliyor çünkü uzaktan, dinleyin
duyulan çürümenin sesidir
arbede sesi..
Kimisi kan içinde koşuyor
kırmak için bileğinde zinciri
kimisi karanlık pusulardan dişbiliyor koşana
kimisi hala sessiz, habersiz
ya da sinmiş bir köşeye..
Artık bu şehrin bütün bankalarında
bütün kasaplarında ve bütün gecelerinde
çocuklar kırbaçlanıyor;
artık bu şehirde analar
dizdövüp kan ağlıyor;
sararıyor artık bu şehirde duygular;
güzelim, sığmıyor artık bu şehrin ölçüsüne yüreğim;
bana yalnız hınç veriyor ne duysam
örselenen sevişlerle, ucuzlayan bakışlarla ilgili..
Öyleyse, koşacaksan ellerimi daha sıkı tut
saçlarını ışıldatıp saçlarıma kavuştur;
güzelim, seveceksen eğer unutma:
bağrımda isyankar şarkılar uğuldanır
isyankar şarkılar ve ayrılık
ayrılık ve ırmaklar
ırmaklar ve kuşların o narin uçuşları..
Doludur, dinleyin, sesim acı doludur
işte yine bu gece
en derin özlemlerin bile yazık ki
kusarak dolaşılan sokakları var çünkü..
Adan yüreğim adan
hayatı anlamanın yolunda
burkuluşlar ağlayışlar da olsa
güzelliğin uğruna
daha çok adan..
Yoksa nasıl sıyrılabilir
bu şehir, kirden ve yaralardan?
Adan yüreğim adan
yaşamanın sevinci heder olmasın sakın..
Bir şehir ki zehirdir incecik gülüşlerin
bir şehir ki çevrilmiş sokakları süngülerle zırhlarla
bir şehir ki her sabah vurguna hazırlanır
bir şehir ki
pelte pelte çocuklar dökülür sinemalardan
tokatlanıp genç kızlar alınıp götürülür
bir şehir ki yollarında aç insanlar sürünür
solgunlaşır bakışlar, sabahlar kabalaşır
bir şehir ki aşk denince sadece acılar paylaşılır
öyleyse:
dayan yüreğim dayan
gerekirse katlanır geçeriz güzelin hasretinden;
davran yüreğim davran
kurmak için yeniden
günü gelir yıkarız bu şehri temelinden