Özkan Mert – Allah ve Tango
I.
Işıklı bir sürgünüm ben
Dünyanın nişangahı evim
Saçlarımı boz! Arala beni aşka
Dişlerimin arasından geçir bir ırmağı
Beyaz güvercinlerle değiştir
Tüm apoletleri
80’lik moruklar çetesi Çin’de
Haydi! Tarihin çöplüğüne
Kırık ayna parçacıkları gibi
Birbirimizden yansıyarak çoğalacağız
Yeryüzünde güneşi ilk gören
Üzümlerden yaptım bu şarabı
Bu şarapla yıkıyorum sözcüklerimi
Tarih beni arıyor
Nehirler ve Tarih beni çözüyorsa
Hazırım! İşte Allah ve Tango
Ay’da marul yetiştiren
İlk göçmen ben olacağım
Çam kokuları göndereceğim Dünya’ya
Mektupla, olmazsa yıldızlarla
KIRIK BİR ÜÇGENDİR HER SÜRGÜN
ÖZGÜRLÜK AĞZINDAKİ SON KONYAK ÇALKANTISI
II.
Işıklı bir sürgünüm ben
Yalnızlık başöğretmenim
Yüreğimi asmışlar
Türkiye ile Dünya arasına
Kim ısıtabilir? Cemselerle çiğnenen
Soğuk vadilerini gençliğimin
Sarı bir arazi yanıyor içimde
Kimselere gösteremiyorum alevlenen yüzümü
Astor Piazzola bir tek tango’yla
Kaldırıyor Denizi havaya
Astor ve ben kuşatmaktayız zamanı
Kim ütülemiş gömleğimizi hüzünlerle? Bilmiyoruz
Şiir belki bir korsandır…
Bir zaman hırsızı kırmızı sakallı
Kalçaların bir kanarya sevgilim
Bir tedhiş yuvası
Kanaryalar fişkırıyor
Öptüğüm her yerinden
Sessizliğe tırmanan bir saksafon avlıyor bizi
Meteorlar yol alıyor aramızda
IŞIKLI BİR SÜRGÜNÜM BEN, KIRIK BİR ÜÇGEN
ÖZGÜRLÜK AĞZIMDAKİ SON KONYAK ÇALKANTISI