Ufuk Lüker
  • Ana Sayfa
  • Şiir
  • Öykü
  • Müzik
  • Sinema
  • Yazın
  • Görsel
  • Kişisel
  • Kitaplık
  • Ara
  • Menu Menu

Can Yücel’in Şiir Çevirileri

in Yazın

Şiir başka dile çevrilebilir mi, çevrilmez mi? Bu soruyu ortaya atanların çoğu çevrilemez deyip keserler. Şiir sanatı üstüne eğilmiş en keskin zekalardan biri, Paul Valery, daha da ileri gidip şiiri çevrilmeyen, başka türlü söylenemeyen şey olarak tanımlar. Bir şiirin güzelliği söylediği kadar belki ondan da çok söyleyişinde, seslerin, seslere bağlı anlam ve çağrışımların belli bir düzene sokulmasından olduğuna göre onu bozup bir başka dilde yeniden kurmak olacak iş değildir. Bir insanı yeniden yaratmak gibi bir şey bu. Kendi dilinde bile kılına dokundunuz mu bozulan, şiirken nesir oluveren bir büyülü sözü bambaşka sesler ve kelimelerle nasıl verebilirsiniz? Bütün bunlar doğru, doğru ama insanoğlu şiiri öteden beri dilden dile çeviregelmiş, nice şairleri yalnız çevirilerden tanımış, sevmiş, Homeros, Vergilius, Hayyam, Hafız, Shakespeare gibi şairlerin kaba yanlışlarla dolu çevirileri bile nice insanları büyülemiş. Demek şiirin kendinde olduğu gibi çevirisinde de aklımızı, gündelik mantığımızı aşan bir taraf var. Demek şiirde seslerin, kelimelerin ötesinde öyle bir anlam var ki kolu kanadı kırılsa da insandan insana, dilden dile geçebiliyor. Tanrının sözü bile yetmiş iki dile çevrile çevrile yayılıyor. İncil’in Latince’den Fransızca’ya aktarılmış sözleriyle bir Fransız şairi beslenir, Yahudi bile İncil’deki şiirin tadına o şairin dilinden varabiliyor.
 

Bir garip gerçek de şu ki milletlerin şiir tarihlerinde en verimli devirler şiir çevirilerinin en çok yapıldığı devirler oluyor. Sözü uzatmamak için hemen kendi edebiyatımıza geçip yeni şiirimizin en bereketli yıllarına bakarsak çevirilerin ne büyük bir yer tuttuğunu görürürüz. Kalburüstü şairlerimizin hemen hepsi, hatta Cahit Sıtkı gibi şiirin çevrilmezliğine inananlar bile sevdikleri şiirleri Türkçeye çevirmezlik edemediler. Son yirmi yıl içinde Türkçe konuşmadık hangi dünya şairi kaldı? Aynı şiiri beş altı şairin çevirdiği bile oldu. Bu çevirilerin yeni şiir anlayışımızı ve zevkimizi yoğurmada ne büyük etkileri olduğunu da zamanla daha iyi göreceğiz. O kadar ki yeni şiir akımının kaynağında şiir çevirilerini görenler bile olacak. Ben şu kadarını söylemeye kalkışıyorum: 1957 yılında Türk şiirinin en önemli olaylarından biri, belki de en önemlisi Can Yücel’in “Her Boydan” adı altında toplayıp yayımladığı şiir çevirileridir. Bu yayım Türkçe’de şiir çevirisinin ulaşabildiği son basamağı gösterdiği kadar Yeni Türk şiirinin hangi sularda olduğunu da belirtecek değerdedir bence. Türk şiirinin bir yandan dünyaya açılırken bir yandan da ne kadar öz benliğine, gün görmedik iç değerlerine gittiğini en iyi bu kitapta görebilirsiniz. Şiir bir bakıma en yaygın düşüncelerin en mahrem, en kendince söylenişi değil midir? Can Yücel’in çeviride yaptığı da bu işte: Dünya insanına seslenen şiirleri bizim Ali Veli’lerin diliyle söylüyor. Bir ucu Eluard’ın yüreğinde olan şiir kuşağının öbür ucunu Mehmetçik’in diline dayıyor. Mehmetçik ne anlar Eluard’dan diyecek şimdi bana bir mutlu aydın; sanki Mehmetçik anlamaz diye şairin Hacivat’ın diliyle konuşması gerekirmiş gibi. Herhangi bir Fransız Eluard’ı, herhangi bir İngiliz Shakespeare’i anlamaz ona bakarsanız, ama bu şairler yine de herhangilerin diliyle söylemişler bütün düşündüklerini, hem en çapraşıklarını. Şair çoğunluğun anlamadığını söyleyen kişi de olsa, çoğunluğun diliyle, yani asıl dille konuşmadan kendini de anlatamaz, insanca konuşamaz, parlak söz kalıpları döktürür olsa olsa, koşacak yerde şitaban, ağlayacak yerde giriban, gülecek yerde handan olur. Nice sapıtmalardan sonra nihayet Cumhuriyetle erdiğimiz bu gerçeği öylesine oturtmuş ki kitabına,bir daha zor sapıtır artık Türk şairi. Şiirde sokak sarayın hakkından geldi gayrı. Başladığımız yere, Yunus Emre’ye döndük şiir dilinde. Merhaba memleket ve merhaba dünya!

Can Yücel pek mi kendinden yana çekmiş çevirdiği şairleri? Hep bir ağızdan mı konuşturmuş değişik şairleri? Kaldırım, meyhane Türkçesi -ki tadına doyamaz oluşumuzun bir hikmeti vardır elbet bu yıllarda- fazla mı ağır basıyor yer yer? Kalem efendilerinin inadınalık, meleğe karşı çöpçüden, öğretmene karşı öğrenciden, padişaha karşı Keloğlan’dan, kasabın kendine karşı sokak kedisinden yanalık, sözün biberlisini, küfürün sunturlusunu tutarlık tutamıyor mu kendini bazı şiirlerde? Olabilir, olabilir ama bir başkasını ezecek olan bu aşırılılklar Can Yücel’de uçurtmayı havalandıran rüzgar oluyor; dili varmıyor insanın bunlara dokunmaya. Neden derseniz Can Yücel en aşırı duygularını en soğukkanlı düzene sokmasını biliyor, düşünce coşkunluğunu biçimle, biçim düşkünüğünü cana sesleniş, ciğere gidişle, dil sarkıntılığını kafa olgunluğuyla gideriveriyor. O kadar ki insan sonunda Can Yücel’in biçim ustalığını mı yoksa gönül cömertliğini, doğrudan yana dolu dizgin gidişini mi öveceğini şaşırıyor. Merhaba biçim ve merhaba düşünce!

Can Yücel, kendi şiirini söyler gibi çevirmiş bu “Her Boydan” şiirleri. Cömertçe canını komuş başkalarının söylediklerine.Ha sen söylemişsin ha ben der gibi. İnsanın insanla kaynaşması her zaman güzeldir, şairin şairle kaynaşmasında bir başka sıcaklık, bir başka aydınlık oluyor: bir dille iki dilin tadını almak, bir canla iki canın sevincini duymak gibi bir şey. Bu cömert kaynaşma, bu dünyanın türküsünü benimseme gücü yok mu -ki Can Yücel’de var o- şairi şair eden tılsımı onda aramalı. Dylan Thomas’ın demek istediği de bu belki Can Yücel’in Türkçesiyle:

“Didiniyorsam ben türkülerin ışığında
Be ne ikbal, ne ekmek parası için
Ne fildişi sahnelerde keramet tellallığı
Ne işin cakası için filan
Didindiğim hep gönüllerin en kapalı kapısından
Verilesi hayrata.”
(Ozanlık Üstüne)

Bu hayrat gönül, bu pir aşkına didinme olmadı mı harika çocuk da olsan boşuna. Bezirganların enayilik saydığı, ya da arkasından kimbilir ne türlü çıkar gördüğü şair cömertliği yok mu -ki Can Yücel’de var o- şu bizim topraklar onu bekliyor Yunus Emre’den, Kaygusuz Abdal’dan,Nesimi’den beri. Harika çocuk da olsan kırk yıl odun taşıyacaksın tekkeye, burnunu kırıp gözünü dört açacaksın dünyaya, şu bu beğendi diye asıl beğenmesi gerekene boş vermeyeceksin. Arapçaya Arapça, Latinceye Latince, İngilizceye İngilizce, adam olman için ne gerekse hepsini yeniden çocuk olasıya öğreneceksin ve… ve… dayatacaksın arsa al, bankaya para koy, kim kime dum duma, kim öle kim kala diyen dostlara uymak şöyle dursun, onları kendi yoluna imrendireceksin. Bütün bunları da niçin yapacaksın? Bir üstün güce yaranmak, bir başka dünyayı kazanmak için değil; sırf sahici insan olmak, küflenip paslanmadan yaşamak, dünyanın sabahlarına yakışmak için. Bir de tabii köyün kemençecisi olmanın tadı var: bir vuruşta köy halkını horona kaldıran kemençeci. Merhaba Can Yücel ve merhaba Her Boydan kemençecileri dünyamızın.

(Sabahattin Eyüboğlu)

Etiketler: Can Yücel
Bu gönderiyi paylaş
  • Share on Facebook
  • Share on Twitter
  • Share on Tumblr
  • Mail üzerinden paylaş
Beğenebilecekleriniz:
Can Yücel – Hayal Oyunu
Can Yücel – Baharla Ölüm Konuşmaları
Can Yücel – Hayır
Can Yücel – Al Bir Uzun Hava
Can Yücel – Yapraktı
Can Yücel – Bi Sen Eksiktin Ayışığı
Can Yücel – Ferayi
Can Yücel – Çaya Kaç Şeker

Site içerisinde ara

@ufukluker'i takip et

RSS Son okuduklarım

  • Küskün Kahvenin Türküsü
  • Basit Bir Olay
  • Dördüncü Protokol
  • Kırmızı Han (La Comédie Humaine #82)
  • Şeytan
  • The Death of Ivan Ilyich

Site istatistikleri

  • 0
  • 352
  • 286
  • 7.742.637
  • 3.071.752

Etiketler

Konstantinos Kavafis Metin Demirtaş Ziya Osman Saba Cahit Külebi Pablo Neruda Suat Derviş Ataol Behramoğlu Gülseli İnal Süleyman Nesip Fakir Baykurt Zafer Ekin Karabay Metin Altıok İsmet Özel Cahit Irgat İlhan Berk Resul Rıza Ülkü Tamer Birhan Keskin Özge Dirik Türkan İldeniz Suat Taşer Turgut Uyar Erdal Alova Refik Durbaş Yaşar Miraç Özdemir Asaf Ahmet Muhip Dranas Abdülkadir Budak Louis Macneice Ahmet Oktay Ümit Yaşar Oğuzcan Jose Marti İlhami Bekir Tez Berin Taşan Yaşar Kemal Konstantin Simanov Nihat Behram Salah Birsel Liana Daskalova Yaşar Nabi Nayır Özdemir İnce Kemal Özer Adalet Ağaoğlu Heinz Kahlau Sabahattin Ali Tevfik El Zeyyad Müştak Erenus Blas De Otero Gülten Akın Kostas Kleanthis Arif Damar Ahmet Erhan Attila İlhan Mehmed Kemal Abdülkadir Bulut Hasan İzzettin Dinamo Sun Yu-T'ang Bekir Yıldız Eugene Guillevic Metin Eloğlu Bilgin Adalı Fang Vei Teh Memet Fuat Peter Abrahams Oktay Taftalı Seyhan Erözçelik Nahit Ulvi Akgün Ahmet Ada Nazım Hikmet Cengiz Bektaş Cemal Süreya Yılmaz Odabaşı Cahit Zarifoğlu Afşar Timuçin Vedat Türkali Oktay Rifat Sennur Sezer Erdal Öz Sabahattin Kudret Aksal Federico Garcia Lorca Oğuz Atay Nikola Vaptsarov Kemalettin Kamu Lale Müldür Kenneth Rexroth Conrad Aiken Goethe Neşe Yaşın Necati Cumalı Dido Sotiriou Füruğ Ferruhzad Cahit Sıtkı Tarancı Celal Sılay Cevdet Kudret Vecihi Timuroğlu Oruç Aruoba Ahmet Necdet Sandor Petöfi Behçet Kemal Çağlar İbrahim Karaca Rıfat Ilgaz Suat Vardal Behçet Aysan Behçet Necatigil Enis Batur Haydar Ergülen Mehmet Yaşin Özkan Mert Ahmed Arif Hasan Basri Alp Kemal Burkay Kahraman Altun Melih Cevdet Anday Bedri Rahmi Eyüboğlu Cevat Şakir Kabaağaçlı Murathan Mungan Ozan Telli Orhan Kemal Yi Men Jesus Lopez Pacheco Sait Faik Abasıyanık Bertolt Brecht Akgün Akova Talip Apaydın Louise Gareau Des Bois Kutsiye Bozoklar Sabri Altınel Faruk Nafiz Çamlıbel Fazıl Hüsnü Dağlarca Hasan Biber Halim Şefik Güzelson Enver Gökçe A. Kadir Turgay Fişekçi Barış Pirhasan Fethi Giray Altay Öktem Miguel Hernandez Orhan Murat Arıburnu Bejan Matur Sandor Forbath Sezai Karakoç İsmail Uyaroğlu A. Hicri İzgören Ece Ayhan Nicolae Dragos Günter Kunert Vladimir Mayakovsky Adnan Yücel Hasan Hüseyin Korkmazgil Philippe Soupault Gabriel Celaya Asım Bezirci Şükrü Erbaş Kerim Korcan Arkadaş Z. Özger Şükran Kurdakul Asaf Halet Çelebi Ercüment Behzat Lav Süleyman Çobanoğlu Yılmaz Güney Aziz Nesin Orhan Veli Kanık Ömer Bedrettin Uşaklı Vasko Popa Adnan Özer Vyaçeslav Ivanov Ahmet Telli Edip Cansever Can Yücel Ingeborg Bachmann Sinan Kukul Yannis Ritsos E. E. Cummings Mehmet Başaran Yorgo Seferis Hilmi Yavuz Tove Ditlevsen Feyzi Halıcı Paul Eluard
by Ufuk Lüker
  • 500px
  • LinkedIn
  • Youtube
Çağlar GeçiyorÇağdaş Türk Şiiri
Sayfanın başına dön