Şiir Antolojilerine Nereden Bakmalı?
Şiir antolojileri, ne zaman okur önüne çıkarılsa, dikkatleri çeker, konuşulur, tartışılır, kimileri kavgalara bile yol açar. Nedenini araştırmak da, varılacak sonuçlar da ilginç olmalı. Son yıllarda bu olgu sık sık yaşanıyor. Belki savları daha köklü, kapsamları daha geniş olanlar daha sık yayınlanıyor da ondan. Bunların yanısıra, eskiden bilinenlere değişik özellikler katılarak hazırlananlar çıkıyor karşımıza. Örneğin temalara göre hazırlananlara rastlanıyor.
Bir şiir antolojisine nereden bakıldığı sorulduğunda, küçük bir araştırma yapsak, birkaç satırbaşına kolayca ulaşabiliriz. Hazırlayan açısından, çeşitli amaçlar gündeme geliyor. ‘Genç kuşaklara şiiri sevdirmek’ de var bu amaçlar arasında, ‘şiir tarihimizdeki en güzel örneklerle şiir eğitimine hazırlamak’ da. ‘Türk şiirinin bir dönemini kucaklamak’ da var, ‘edebiyat tarihine gereç oluşturacak bir belge sağlamak’ da. Eleştirmen açısından, çeşitli beklentiler dile getiriliyor. ‘Akımlar ve dönemler bağlamında düzenlenmeli’ diyenler de var bu beklentiler arasında, ‘yeni bir bakış açısı getirilmeli’ diyenler de. Yapılacak seçimin bir ölçüte dayanmasını ve bu ölçütün açıkça belirtilmesini isteyenler de görülüyor, şiirlerin kalıcı olmasının ve eksilmezliğinin ölçüt alınmasını isteyenler de. Ozan açısından, çeşitli istekler ve yakınmalar ileri sürülüyor. Bunların arasında yer verilip verilmeme de bulunuyor, yer verilen şiirlerin sayısı da. Bir ozanı, kendisine yer verilmemesi de rahatsız edebiliyor, başka bir ozanla aynı oranda yer verilmesi de. En çok tartışılan ise, öznellik/nesnellik oluyor. Öznelliğin bir ucu keyfiliğe açılırken, bir ucu sorumluluğa dayanıyor. ‘Bana göre’ demenin yeterli olması için, ortaya konan bir şiir beğenisi, titizlikle uyulan bir iş saygısı, bir çalışma özeni bulunmalı denebilir. Buna karşılık, nesnelliğin ancak ve ancak edebiyat tarihi çalışmalarının uzantısı içinde gerçekleşebileceği ileri sürülebilir.
Bütün bu satırbaşlarının üzerinde tek tek durmaktan, birtakım sonuçlara varmaktan daha önemlisi, antolojilerin barındırdığı yönlendiricilik olmalı oysa. Bu yönlendiriciliğin ne uğruna ve nasıl kullanıldığı. Tek tek ozanlar, dönemler, akımlar antolojinin merceğiyle elbet küçültülüp büyütülebilir, silinip parlatılabilir, öne/arkaya alınabilir, önemli/önemsiz kılınabilir. Ama bu mercekten geçirilen daha büyük ölçekli sonuçlarla da karşılaşmamız olası. Diyelim ki şiir tarihini kucaklayacak kadar kapsamlı bir antolojide, o tarihi oluşturan koşullar, o koşulların bıraktığı izdüşümler yerli yerine oturtulmamışsa, bir şiir tarihini yanlış okumaya yönlendirebilir okuru da, o tarihe eklemlenmek üzere yola koyulan ozanı da. Yine okurda ve ozanda yanlış bir tasarımın altyapısını oluşturarak, önemli bir antolojiye sorulması düşünülen ‘belli bir kuşağı hazırladı mı?’, ‘belli bir kuşağın bilincini hazırladı mı?’ türünden sorulara verilecek yanıtı da belirleyebilir.
Bunun yanısıra, bir de antolojilerin hangi koşullarda gün ışığına çıkarıldığı göz önünde bulundurulmalı. Paranın daha çok para kazanmasının amaçlandığı, medyanın kamuoyu yaratmakta kullanıldığı bir ortamda üretim, antolojilerdeki bu yönlendiriciliği nelerle donatacak, nerelere sürükleyecektir? Bu noktada göze alınması gereken, yanlış yönlendirilen antolojinin karşısına doğru yönlendirilen antolojiyle çıkmak olmalı.
(Kemal Özer)