Potemkin
Yaz aylarında bir tane dahi yerli film gösterime girmiyor ve sinema salonlarımız Hollywood’un insafına kalıyor. Hasbelkader birkaç Avrupa filmi ve Uzakdoğu orijinli yapımlar ise, ABD’nin dev stüdyolarından çıkma gişe canavarlarına karşı beyazperdeye tutunmaya çabalıyorlar. Örneğin bu hafta vizyona giren üç film var. İlki “Devlet Sırrı”; 11 Eylül saldırılarının ardından Fransız ajanlarının 15 terörist baskını büyük bir özveriyle önlediğini savunan “Kutsal Fransa” başlıklı hayli ırkçı bir seyirlik. İkincisi “Hayalet Sevgililerim”; çapkın bir adamın geçmişteki hatalarından ders çıkarmasını derleyen vasat bir yapım. Sonuncusu ise “Dehşetin Soluğu”… Üç Avrupa ülkesinin ortak mamulü bu filmi zaten direk es geçiyorum. Şayet tavsiye edilebilecek bir film yoksa neden geçmişe uzanmıyoruz. Artık kısır filmlerin vizyona çıktığı haftalarda kült ve klasik filmlerden bahsedelim. Ne dersiniz?
Modern sinemanın öncüsü
İlk durağımız ise efsanevi “Potemkin Zırhlısı” (Bronenosets Potyomkin / Battleship Potemkin) olsun. İhtilalın ardından Lenin, sinemayı devletleştirme kararı aldı (1919) ve akabinde Devlet Yüksek Sinema Teknik Okulu’nu kurdurdu (1922). Stalin ise Lenin’in bıraktığı yerden devam etti. Büyük Ekim Devrimi’nin tüm sinemaseverlere hediyesi olan dahi yönetmen Sergei M. Eisenstein, bu başyapıtı tam 84 yıl önce çekti. İşte Stalin’in direktifiyle kotarılan Potemkin Zırhlısı, 1905’te içten içe çürümekte olan çarlık rejimine karşı ayaklanan kahraman denizcilerin öyküsünü anlatır. Film, devrimci propagandayı (Bolşeviklerin ayaklanmanın 20. yıldönümüne saygı ve selam duruşudur) esas almasının yanı sıra modern sinemaya giden yolun ilk adımlarından biridir. O tarihte henüz 27 yaşında olan ve “Grev”den sonra ikinci filmini yönetmenin büyük heyecanını yaşayan Eisenstein, Potemkin Zırhlısı’nın senaryosunu Nina Agadjanova, Nikolay Aseyev ve Sergey Tretyakov ile ortaklaşa yazar. Filmin öne çıkan oyuncuları ise Aleksandr Antonov, Vladimir Barskiy, Grigoriy Aleksandrov ve Ivan Bobrov’dur. Eisenstein, filmin kolektif bir yapıma dönüşebilmesi için kimsenin öne çıkmasına izin vermez, tam da bu yüzden Potemkin Zırhlısı’nın başrol yerine gönüllü binlerce oyuncusu vardır. Yaratılmak istenen epik bir destandır ve Eisenstein bunu sinemada başaran ilk yönetmendir.
Pek çok otoriteye göre; teknik açıdan devrim niteliği -çağına göre- taşıyan Potemkin Zırhlısı, dünyanın en iyi filmidir. Kimi sinemacılar ise Potemkin Zırhlısı ile ondan 16 yıl sonra çevrilen “Yurttaş Kane”i (Citizen Kane / Orson Welles) önemlilik ve ölümsüzlük konusunda yarıştırlar. Sinema derslerinde de bu “öncü”yü irdelemek mutlak bir zorunluluk gibidir. Potemkin Zırhlısı ne yazık ki; Hitler’in sağ kolu, Nazi’lerin Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Paul Joseph Goebbels’i de derinden etkilemiştir; “Eşi benzeri olmayan şaheser. Bu filmi izleyen insan bir Bolşevik olabilir.” Filmin ana eksenini tamamlayan beş parça şunlardır; “İnsanlar ve solucanlar”, “Limandaki drama”, “Ölümün çekişi”, “Odessa merdivenleri” ve “Filoyla randevu”… Özellikle Odessa merdivenlerinde yaşanan katliam bölümü, sinema tarihinin unutulmazları arasına adını çoktan yazdırmıştır. Ve hatta birçok yönetmen hala ünlü merdiven sahnesine göndermeler yapıp durur.
Potemkin Zırhlısı, öte yandan şanssız da bir filmdi. Rusya dâhil pek çok ülkede yasaklandı, sansüre uğradı. Ve bundan beş yıl önce film, hummalı bir çalışmayla yeniden yapılandırıldı.
Baskı, kurtlanmış et ve kızıl sancak
Potemkin Zırhlısı; Lenin tarafından çekilen 1905 tarihli telgraf ile açılır; “Devrim için savaşmalıyız!”… Ancak biz biraz başa dönelim. Çarlık ordusu, hem Japonlarla yapılan savaşı yitirmiş hem de ülkenin dört bir yanında patlak veren ayaklanmalarla uğraşmaktan bitap düşmüştür. Madden ve manen eriyen ordunun askerleri, mutsuz ve hoşnutsuzdur. Karadeniz donanmasının üyesi Potemkin Zırhlısı’nın denizcileri için de mevcut durum içinden çıkılamaz bir hal almıştır. İsyanın kokusunu alan savaş gemisinin subayları ise, askerlerini tekrar disiplin altına sokmak için baskı uygulamaktadır. En korkusuz tayfa Vakulinhucku, kurtlanmış etin kendilerine zorla yedirilmeye çalışılmasına daha fazla dayanamaz ve ayaklanmayı tetikler. Tarih 27 Haziran 1905’dir ve artık Potemkin Zırhlısı kızıl sancaklıdır. İşçi grevlerinin yaşandığı Odessa’ya demirleyen zırhlı, kısa sürede yoksul halkın da dikkatini çeker. Odessa halkı ve isyancı denizciler, kahraman Vakulinhucku’nun katafalkı önünde sarmaş dolaş olurlar.
Sonuçta; Potemkin Zırhlısı, gerçek bir olaydan esinlenen bir filmdir. Bu meşhur geminin asi denizcileri, bir süre sonra yalnız kaldılar ve ayaklanmaları başarısız oldu ancak devrime yürüyenlerin yaktığı bu kıvılcım, tam 12 yıl (1917) sonra yangına dönüşecekti.
(Alper Turgut, Cumhuriyet Hafta Sonu / 25 Temmuz 2009)