Cahit Sıtkı Tarancı – Parmaklığın Ötesinden
İnsanları alabildiğine sevmeyi,
Bırakmazlar yanına.
Böyle çekersin cezasını
Üç duvar, bir kapı arasında
Onlardan ayrı
Böyle onlardan uzak
Yasak sana, boylu boyunca sokaklar,
Bahçeler, yalı kahveleri.
Dostlara şimdi mektup değil,
Bir selam yasak!
Kapılar demir sürgülü, çifte kilitli,
Kapalı, hürriyete giden yollar
İçerdeki içerde mahzun,
Dinardaki dinarda.
Burada her şey sade:
Ekmek ve su, düşünceler…
Emirler çeşitli:
Kapıda kilit, emir,
Uzakta düdük, emir,
Emir, dışarıda dikilen nöbetçi.
Hürriyeti çoktan unuttum,
O yemyeşil masalların kızıdır
Eskiden sevilmiş.
Bir ince hastalıktır olsa.
O simdi ciğerlerimde.
Şu pencereye verdim kendimi,
Bütün üzüntülere karşılık,
Bogazın suları üzerinden
Karşı, sırtlara açılmış pencerelere.
Üsküdar?ı bilmezdim eskiden,
Burada ısınıverdi kanım.
Vurgunum şu Kızkulesi’ne
Ne de şirin görünüyor
Uzaktan Karacaahmet
Hiç de söyledikleri gibi değil,
Bana düşündürmüyor ölümü
Umudumu yitirmedim
Ölüm umutsuzlar için olmalı
Bizim de bir çift sözümüz vardı
Nar çiçeği gül dalı üstüne
Dudaklarımızda kaldı
Göremedik sıkıntısız yaşandığını,
Rahatın şiirini yazamadık,
Ne kadar uzak
Heveslerimle içli dişli yaşamak,
Üzmek hastalıklı şiirlerle
Eşimi, dostumu
Mezar taşları kadar, ölçülü
Beyitler düzmek boy.
İçliyimdir herkes kadar,
Düşündürür beni de şu gökyüzü,
Kuş cıvıltısı, nar çiçeği…
Geçtik bir kalem üzerinden.
Huyumdan ettiniz, Cidali Kızları,
Sekiz düğününden önce
Penceremin altından geçenler,
Saçları dağınık, gözleri uykulu,
Çoraba, tütüne gidenler,
Beni huyumdan ettiniz!
Yorgun gözlerinizdeki acıyı
Dert edindim kendime.
Saçlarını tezgahına yolduranları,
Sıtma gebesi tazeleri görmeseydim,
Boşuna harcayacaktım sevgimi.
Simdi şu parmaklığın ötesinde kaldı
Bütün çalışanlar
Teker teker sökülmüşüz toprağımızdan,
Havamızdan, suyumuzdan olmuşuz.
Yasamaktayız ayni çatının altında
Daha mahzun, daha hesaplı.
Rahat günlerin işçisi olacaktık,
Rahat günlerin şairi:
Bir çift sözümüz vardı
Nar çiçeği, gül dalı üstüne,
Dudaklarımızda kaldı!