Ufuk Lüker
  • Ana Sayfa
  • Şiir
  • Öykü
  • Müzik
  • Sinema
  • Yazın
  • Görsel
  • Kişisel
  • Kitaplık
  • Ara
  • Menu Menu

Cahit Sıtkı Tarancı Üzerine

in Yazın

Diyarbakır’da doğdu (1910-13 Ekim 1956). Ortaöğrenimini Sait Joseph ve Galatasaray Lisesi’nde tamamladı (1931). Mülkiye Mektebi’nde ve Paris Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okudu. Memurluk, çevirmenlik yaptı. Cahit Sıtkı, kimileri ‘Muhit’ ve ‘Servet-i Fünun/Uyanış’ dergilerinde yayımlanan ilk şiirlerini topladığı Ömrümde Sükut’ta (1933), deney evresinin olağan sayılacak acemiliklerini en aza indirebilen bir şair kimliği kazanmıştı. Zaman, ölüm, aynalar gibi Ahmet Hamdi’nin, Necip Fazıl’ın sevdiği temaları işlerken hecenin değişik kalıplarını deniyordu. Yetiştiği yıllar, Nazım Hikmet’in özgür kuruluşlar içinde coşku çağıltıları haline gelen şiirlerindeki yeni ses, yeni kavramlar ve insanı bulunduğu her yerde arama kaygısı ilgisini çekmedi pek. Ahmet Hamdi gibi erken yaşlanmışlara özgü bir dünyada benmerkezli duyarlıkların ağırlığı altında kaldıkça, ‘Semada yıldızlardan,yerde kurtlardan başka öldüğümü kimseler bilmeyecek’ (Ömrümde Sükut) dizelerinde gördüğümüz genç insan gerçeğinin taşıdığı doğallıklara uymayan acılara düştü.
 

Ölçüye egemenliği vardı; beğenisi, sesi vardı, ama bu yetenekleri, içerik yönünden kendi kendisini sınırlama tehlikesi taşıyan bir ortamda sergilendiği için yeni bir şiir kurma olanağını vermediler.

Varlık dergisinin ilk yılında çıkan dokuz şiirinin adları bile* Cahit Sıtkı’nın işlediği temalarda, 1920 kuşağının izleyicisi olduğunu gösterir sanıyoruz. Şiirine hareket noktası olan kimi sözcüklerle de saptayabiliriz bu durumu:

Sonbaharı duyar da ağaç
Gündüzleri çeker işkence
Bir hülyada dalar da her gece

Başında gök ürperen bir taç.
Göz kırparken ona yıldızlar
Baharında sanıp kendini
Çağırır da bülbüllerini
Ağaç pırıl pırıl sayıklar.

‘Sayıklayan Ağaç’ (Varlık, 15 Haziran 1934) adını taşıyan bu şiiri oluşturan 30’a yakın sözcükten sonbahar, ağaç, hülya, gece, yıldızlar, gök, ürperme, bülbül… Ahmet Hamdi; sayıklama, işkence, pırıl pırıl… Necip Fazıl’ın pek çok kullandıkları sözcükler arasındadır.

‘Eşya’ (İlkin Varlık, 15 Temmuz 1934) adlı şiir ise hem içerik, hem biçim yönünden Necip Fazıl yörüngesinde görünür.

Gece oldu mu korkunç
Şekiller alan eşya
İçime ürpermeler
Korkular salan eşya.

………

Ben sizi var sanırım
Sahiden var mısınız?

Cahit Sıtkı’nın dünyasına egemen olan- yer yer idealizme dönük- bireysellik, şiirinin daha sonraki aşamalarında da sürdüğü için temaları ve sözcük dünyası sınırlıdır.

Bilmem ki hatıralar
Ne istersiniz benden
Gelir gelmez sonbahar,
Bu kanat çırpış neden
Cama vuracak ne var
Ey eski hatıralar
Sanmayın güller açar
Bülbül değildir öten
Bu rüzgar başka rüzgar…

Şairin Otuz Beş Yaş kitabına da aldığı bu şiirin hatıra, sonbahar, gül, bülbül gibi şiirimizin esmişi sözcüklerinin en yüzeysel anlamlarına dayanarak kurulduğunu görüyoruz. Daha değişik kavramlara açılmak istediği zaman Necip Fazıl’ın şiir dünyasına kapılıyor. ‘Gündüz’ (Otuz Beş Yaş, 12. bas., sf. 9) adlı şiirin ilk dörtlüğünü Kültür Haftası’ndaki (6 Mayıs 1936) biçiminden okuyarak saptayabiliriz bu savı.

Ey sakin suları karıştıran el
Balıklara huzur vermeyen dalgıç
Gündüz cüceyle dev, çirkinle güzel
Arkasında keskin parlayan kılıç.

Bu geçiş dönemi, Orhan Burian’ın da belirttiği gibi, geceden ve ölümden duyduğu ürküntünün yerini, hayata ve insanoğluna duyduğu sevgi alıncaya kadar sürer Cahit Sıtkı’da. Sonra ‘Bahar Sarhoşluğu’ gibi, ‘Abbas’ gibi dünyalı şiirler görünmeye başlar. Garipçilerin orta tabaka insanının günlük yaşama bağlı duyarlıklarını ortaya koyuş biçimlerini benimsediğini gösteren örneklerin (Şaşırtmaca, Bir Saadet, Su Sesi, Dalgın Ölü, Uçtu Uçtu) yanı sıra, Rıfat Ilgaz gibi ince yergiyi toplumsal taşlama düzeyine çıkaran şiirler de yazar.

Bu konak eski paşalardan birinin
Bu arsa bir mebusundur
Bir doktorun bu apartman
Bu dükkan benim değil
Bu çarşıya hükmeden Yahudiler
Bereket versin gökyüzünün tapusu yok
Herkes bakabilir
Bulutlara kimse el koyamaz
Hayal kurma hürriyeti var.

Nedir ki, bir çeşit kendini yenileme çabası olarak düşünebileceğimiz bu girişimci heveslere karşın, şair, duyarlığına egemen olan iki temel etkenden kurtulamaz: Yaşlanma ve ölüm…

Ölüm Tehlikesi, Dalgın Ölü, İnsan Hali, Paydos, Akıbet, Ölüm gibi şiirlerde; ölüm teması ya doğrudan doğruya, ya dolaylı olarak işlenmiştir.

Çoktandır tekneyi aldı sular.
Çoktandır ümitler sende ölüm?
Sabır tesbihim kopmak üzredir
Ne gün kalkacak bu perde ölüm
( Ö l ü m )

Bir de baktım ki ölmüşüm
Dünya sönmüş başucumda
( B i r d e B a k t ı m k i Ö l m ü ş ü m )

Gel diyordu uykumda ölüler gel
( D a v e t )

Bana da yolculuk göründüğü gün
Bulunmasına bulunur sanırım
Tabutumu taşıyacak üç beş dost.
( İ n s a n H a l i )

Ölüm yer yer bir istek olarak görünmesine karşılık, çoğun, korku ifadesidir Cahit Sıtkı’da. Bu nedenle, belki çevre koşulları değiştiği, iç güçlerine dayanarak kendini yaşının adamı kimliğinde duyduğu zamanlarında bilinçaltını saran bu korkulara yeter demek ister. Yalnızlıktan yakınır. İçtenliği şiirin başlıca koşullarından biri saydığı için saklamaz kendini, ‘Bitirdi beni bu içki, bu kumar’ (Paydos), ‘Hani ev bark/ Hani çoluk çocuk/ Ne geçti elime bu hayatın/ Meyhanesinde kerhanesinde’ (Garip Kişi) dizelerinde gördüğümüz gibi açılmamış penceresi kalmasın ister. Her şeyi duyarlığa bağlıdır. Sevgi bile sevgi özlemiyle birlikte yaşar onda. Kadını, aşkı, sevecenliğin egemen olacağı yaşamı özlediği zaman, kötümserliği de, içindeki gizemci adamı da yenmiş görülür.

Ölmek varsa günün birinde gayri
Göz nuru, el emeği, alın teri
Yaşadığım iyi kötü günleri
Değişmem hiçbir cennet masalına.
( İ n s a n o ğ l u )

dizelerinde gördüğümüz gibi, birçok şiirine ve usa aykırı olan her şeye yeter demek isteyen bir davranışla yılların biriktirdiği alışkanlıklara karşı çıkar. Bu elbette ki idealizmden materyalizme yöneliş değil, kişiliğinin artık kendine karşın, başkaldırısıdır.

Ahmet Hamdi ve Necip Fazıl şiirini, 1940 hareketine ulaştıran Cahit Sıtkı’nın, dönemi içinde yarattığı geniş etkiyi yaşadığını yazma alışkanlığına bağlayabiliriz.

ŞİİR KİTAPLARI: Ömrümde Sükut (1933), Otuz Beş Yaş (1946), Düşten Güzel (1952), Sonrası (1957).

KAYNAKLAR: Ziya’ya Mektuplar (1957); Muzaffer Uyguner, Tarancı’nın Şiiri Üzerine Düşünceleri (1960), Cahit Sıtkı Tarancı (1966); Turgut Uyar, Papirüs (Şubat 1968); İrfan Yalçın, Yansıma (Mayıs 1972); Selahattin Önerli, Cahit Sıtkı Tarancı’nın Hikayeciliği ve Hikayeleri (1976), Milliyet Sanat, özel bölüm (8 Ekim 1976); İlhan Gencer, Cahit Sıtkı Tarancı (1977); Mustafa Şerif Onaran, Düşlem (Ekim 1998).

* Akşam Vakti, Kuyu, Aynalarda Gece, Sen de Her Şey Gibi, Akşamlayın, Yağmur Yağadursun, Sular, Ağaçlar, Kuşlar, Hatıralar, Sayıklayan Ağaç.

(Şükran Kurdakul)

Etiketler: Cahit Sıtkı Tarancı
Bu gönderiyi paylaş
  • Share on Facebook
  • Share on Twitter
  • Share on Tumblr
  • Mail üzerinden paylaş
Beğenebilecekleriniz:
Cahit Sıtkı Tarancı – Desem Ki
Cahit Sıtkı Tarancı – Parmaklığın Ötesinden
Cahit Sıtkı Tarancı – Gün Eksilmesin Penceremden
Cahit Sıtkı Tarancı – Bir Ölünün Ağzından
Cahit Sıtkı Tarancı – Esmer Güzeli Yarim
Cahit Sıtkı Tarancı – Bir Şey
Cahit Sıtkı Tarancı – Korktuğum Şey
Cahit Sıtkı Tarancı – Portre

Site içerisinde ara

@ufukluker'i takip et

RSS Son okuduklarım

  • Küskün Kahvenin Türküsü
  • Basit Bir Olay
  • Dördüncü Protokol
  • Kırmızı Han (La Comédie Humaine #82)
  • Şeytan
  • The Death of Ivan Ilyich

Site istatistikleri

  • 1
  • 426
  • 344
  • 7.742.711
  • 3.071.810

Etiketler

Cahit Zarifoğlu Ece Ayhan Arkadaş Z. Özger İsmet Özel Özdemir Asaf Paul Eluard Faruk Nafiz Çamlıbel Konstantinos Kavafis Seyhan Erözçelik Hasan İzzettin Dinamo Günter Kunert Federico Garcia Lorca Pablo Neruda Edip Cansever Birhan Keskin Kemal Özer Conrad Aiken Ömer Bedrettin Uşaklı Philippe Soupault Kostas Kleanthis Ahmet Ada Cemal Süreya Behçet Necatigil Memet Fuat Kemal Burkay İlhami Bekir Tez Kenneth Rexroth Gülten Akın Louise Gareau Des Bois Fazıl Hüsnü Dağlarca Ahmet Muhip Dranas Yılmaz Güney Sabri Altınel Ozan Telli Kerim Korcan Mehmed Kemal Liana Daskalova Ziya Osman Saba Cahit Irgat Erdal Öz Neşe Yaşın Süleyman Çobanoğlu İbrahim Karaca Yaşar Kemal Türkan İldeniz Attila İlhan Kemalettin Kamu Ahmed Arif Resul Rıza Sabahattin Ali Şükrü Erbaş Asım Bezirci Blas De Otero Ahmet Erhan Sabahattin Kudret Aksal Yaşar Miraç Asaf Halet Çelebi Ahmet Necdet Turgut Uyar Barış Pirhasan Zafer Ekin Karabay Oktay Taftalı Sait Faik Abasıyanık Yannis Ritsos Ülkü Tamer Mehmet Başaran Afşar Timuçin Müştak Erenus Fakir Baykurt Vedat Türkali İlhan Berk Miguel Hernandez Behçet Aysan Mehmet Yaşin Arif Damar Behçet Kemal Çağlar Oğuz Atay Talip Apaydın E. E. Cummings Özge Dirik Goethe Vladimir Mayakovsky Nazım Hikmet Vecihi Timuroğlu Sandor Forbath Adnan Özer Bejan Matur Vasko Popa Abdülkadir Budak Hasan Hüseyin Korkmazgil Adalet Ağaoğlu Sennur Sezer A. Hicri İzgören Yorgo Seferis Sandor Petöfi Hasan Basri Alp Ahmet Oktay Cengiz Bektaş Nikola Vaptsarov Tevfik El Zeyyad Cahit Sıtkı Tarancı Ercüment Behzat Lav Refik Durbaş Ataol Behramoğlu Hasan Biber Özkan Mert Cahit Külebi Erdal Alova Özdemir İnce Enver Gökçe Metin Eloğlu Jose Marti Salah Birsel Suat Vardal Nicolae Dragos Bilgin Adalı Adnan Yücel Altay Öktem Bekir Yıldız Heinz Kahlau Enis Batur Jesus Lopez Pacheco Ingeborg Bachmann Füruğ Ferruhzad Nahit Ulvi Akgün Turgay Fişekçi Halim Şefik Güzelson Kutsiye Bozoklar Suat Derviş Gabriel Celaya Orhan Murat Arıburnu Oktay Rifat Sun Yu-T'ang Melih Cevdet Anday Fang Vei Teh Bertolt Brecht Süleyman Nesip A. Kadir Kahraman Altun Murathan Mungan Aziz Nesin Metin Demirtaş Suat Taşer Hilmi Yavuz Akgün Akova Yılmaz Odabaşı Bedri Rahmi Eyüboğlu Fethi Giray Abdülkadir Bulut Ahmet Telli Sezai Karakoç Cevat Şakir Kabaağaçlı Can Yücel Dido Sotiriou Haydar Ergülen Şükran Kurdakul Yaşar Nabi Nayır Rıfat Ilgaz Vyaçeslav Ivanov Metin Altıok Lale Müldür Louis Macneice Orhan Veli Kanık Konstantin Simanov Berin Taşan Tove Ditlevsen Oruç Aruoba Feyzi Halıcı Gülseli İnal Peter Abrahams Cevdet Kudret Sinan Kukul Ümit Yaşar Oğuzcan Eugene Guillevic Yi Men Celal Sılay Nihat Behram İsmail Uyaroğlu Necati Cumalı Orhan Kemal
by Ufuk Lüker
  • 500px
  • LinkedIn
  • Youtube
21 Grams (21 Gram)Özdemir Asaf Şiirine Bir Bakış
Sayfanın başına dön