• Kişisel
  • Kitaplık
Ufuk Lüker
  • Ana Sayfa
  • Şiir
  • Öykü
  • Müzik
  • Sinema
  • Yazın
  • Görsel
  • Ara
  • Menu Menu
Yazın

Fakir Baykurt İle

Yazın eğitimi ta başından beri yanlış yolda bizde. Yetişme çağındakileri yazından soğutucu, okuma isteklerini kırıcı bir izlencemiz var. Belki de, 1933’te Üniversite reformu yapılırken Türkoloji bölümüne dokunulmamasından kaynaklanıyor bu. Genelde yazın dersleri, Yazın tarihi biçiminde uygulanıyor. Türkoloji Bölümü’nden yetişigelen öğretmenler, “Divan yazını” dönemine, “aruz”a takılıp takılıyor. Uygulama izlencelerinde, bir türlü “Cumhuriyet Dönemi Yazının” gelemiyorlar…

Zaten kendileri de, -nedense- gelişen yazınımızı izlemiyorlar. Bilgileri, beğenileri günümüzden çok gerilerde kalmış. Böyle olunca, Ceyhun Atuf Kansu’nun vurguladığı gerçek ortaya çıkıyor: “Bugünkü yazın eğitimi, gerici yetiştirmeye yönelik bir eğitimdir.” Geçmiş özlemi yaratan metinlerle yapılan çalışmalar, Kansu’nun vurguladığı sonucu vermektedir. Köy Enstitülerinde Lise Müfredatı uygulanıyordu ama her gün bir “serbest okuma saati” vardı. O saatlerde öğrenciler, Türk ve dünya yazınının sevdikleri yapıtlarını okuyabilirlerdi. Onların özelliklerini, güzelliklerini anlama tartışmaları, öğrencilerin beğenilerini, düşün düzeylerini geliştiriyordu. Ardından geçmiş dönemlerin metinleri okunduğunda, onları gerçek yerlerine koymak kolaylaşıyordu.

Serbest okuma saatleri, öğrencilerin ufuklarını genişletmekle kalmıyor, öğretmenleri de, kendilerini yenilemeye zorluyordu. Bakanlık klasiklerinin “Yıllanmış köylü çarığına döndüğü kurumlarda” yazın öğretmenliği kolay değildi. Ancak böyle bir eğitimde, yaratıcılıklar serpilip gelişebilirdi. Ancak böyle bir okuma ortamından, Makal’lar, Fakir’ler, Talip’ler, Akçam’lar çıkabilirdi…

Bir öğretim yılı Antalya- Aksu Köy Enstitüsü’nde yıllardan sonra da Kartal, Göztepe ortaokullarında, daha sonra da 50. Yıl Tahran Lisesi’nde Türkçe- Yazın öğretmenliğimi sürdürebildim. Çok uzaklarda kalmıştı Enstitüler… Mustafa Kemal döneminin eğitim anlayışı… Büyük bir yozlaşmaydı yaşanan. Yönetmelikler, izlenceler değişmişti. Ama ne değişirse değişsin, önemli olan “öğretmen”di, öğretmenin kişiliğiydi… Kişilikli bir öğretmen, her dönemde bilimin verileri doğrultusunda çalışabilirdi. Otuz iki. yıllık öğretmenlik süremde hep Köy Enstitülerinde çalışıyormuş gibi çalıştım ben de… Yazın derslerini Enstitülerdeki yazın derslerine dönüştürdüm. Yönetimlerin de, öğrencilerin de sevdikleri bir uygulama oldu bu… Yazın dünyası, sanat dünyası; izleyen kümelerin çabalarıyla dersliğimizdeydi. Geçmiş dönemlerin ürünlerini de değerlendiriyorduk ama, Türkiye’deki dünyadaki düşün, sanat gelişmeleri de dersliğimizde capcanlıydı. “Haftanın Düşün ve Sanat Raporu” ile izliyorduk etkinlikleri.

Bilinçli, canlı röportajlarla tutuyorduk gelişen yazının nabzını. Yaşayan yazarlar, düşünceleri, görüşleriyle dersliğimizde soluk alıp veriyordu.

Fakir Baykurt da bir arkadaşımızın emeğiyle dersliğimizdeydi. Tıpkı Köy Enstitülerindeki serbest okumadaki gibi:

Kısaca yaşamöyküsünü anlatır mısınız?

1929’da Burdur’un Yeşilova ilçesine bağlı Akçaköy’de doğdum. İlkokulu köyümde okudum. Isparta Gönen Köy Enstitüsü’nü, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitirdim. İlkokul, ortaokul, lise öğretmenliği, ilköğretim müfettişliği yaptım. Öğretmen örgütlerinin yönetiminde çalıştım, Sanat çalışmalarıma şiirle başladım, Köy notları, öyküler, romanlar, yurt sorunları üstüne makaleler yazdım, Basılmış 20 kadar kitabım var. 1971’den beri öğretmenliği bıraktım, Yazarlık yapıyorum.

Siz daha çok, Anadolu “köy” gerçeklerini gerçekçi bir dille anlatan yazarlardansınız. Niçin bu alanı seçtiniz, nedenlerini anlatır mısınız?

Genellikle köy gerçeklerini ele alışımın iki nedeni var: Birincisi köyde doğup büyümüş, uzun yıllar köyde çalışmış olmam. Bu yüzden bilincim ve bilinçaltım, köy yaşayışının izleriyle dolu. Sanat bir yerde dışa vurma olduğu için, ben de köy yaşamından gelen izlenimleri dışa vuruyorum.. Ayrıca inanıyorum ki, bir sanatçı en iyi bildiği, yaşayarak katıldığı konular üstünde çalışırsa, daha verimli olur. Tam bilmediği konular üzerine ürün vermeye yönelmek, sanatçının yapıtlarını sığlaştırır, inandırıcılığını zayıflatır.

Köy gerçeklerini ele alışımın ikinci nedeni, düşünseldir: Kanımca köy yaşamı uzun yıllar yüzyıllar boyunca ihmal edilmiş, aydınlardan ve devletten gereken ilgiyi görmemiştir; Oysaki köy, Türkiye’nin büyük çoğunluğudur. Bunca göçe ve kentlere nüfus akışına karşın, hala genel nüfus içindeki kırsal kesim oranı %60’ın üstündedir.

Böyle bir çoğunluğun adeta çağdışı ve yoksul bir yaşama sürdürmesi Türkiye’nin uygar insanlık alemindeki yerini gerilere atmaktadır. Durumun bir an önce değişmesi için sanatçılar önemli saydıkları sorunlar üzerinde dururlar, aydınların ve yöneticilerin dikkatlerini çekerler. Köyden gelen, köy gerçeklerine eğilen öbür sanatçı arkadaşlarımla birlikte benim yaptığım budur.. Eklemeye gerek yok, bunu yaparken sanatın estetik gereklerini tüm tamlığıyla göz önünde bulundurmak zorunluluğu vardır. Yapıtlarımız sanat değeri taşımazsa, topluma yararlı olamazlar.

Yapıtlarınızı yazarken ya da yazdıktan sonra karşılaştığınız güçlükler nelerdir?

Öğretmen ve müfettiş olarak çalışırken, yapıtlarımı hazırlayabilmek için gerekli zamanı bulmakta sıkıntı çekerdim. Yeterince ünlenmemişken yayıncı bulma zorluklarıyla karşılaşırdım. Şimdi bunlardan kurtuldum. Sanatın yaratma ve yarattığı işleme yanlardan gelen sıkıntılar süreklidir, onlar da son yıllarda artarak sürüyor.

Yapıtlarınızdaki o dil tutumunuzu açıklar mısınız?

Dil devriminden yanayım, ama daha çok halk kaynaklarından beslenen ve halkın anlamakta zorluk çekmeyeceği bir dil anlayışını benimsiyorum.

Düşün ve sanat alanında iki ana düşün yaygındır. Bunlardan biri sanat sanat içindir; öbürüde sanat halk içindir. Siz bunlardan hangisine katılıyorsunuz? İkincisinden yanaysanız, halka neyi vermeyi amaçlıyorsunuz?

Günümüzde “sanat sanat içindir” ya da “sanat halk içindir” gibi kesinlemeler çok eskimiş, çağ gerisinde kalmıştır. Elbet sanat da pek çok başka insanı çabası gibi insan için, halk içindir, ama her türlü estetik yüceliğe ulaşmak koşuluyla. “Sanat sanat içindir” diyenler, sanatın estetik yücelik taşıması yanına işaret etmek istemişlerse, büsbütün haksız sayılmazlar. Yukarıda da değindim, estetik tamlığa ulaşmamış yapıtlarımız, yeterince halka yararlı olamazlar. En olgun sanat yapıtlarıyla, insan için, halk için demek gerek.

Günümüz yazını üstünde görüşleriniz?

Günümüz yazını her türlü gelişmeye koşut olarak, halkın nabzını yoklaya yoklaya ilerleyen bir yazındır. Özellikle çalışan halkın toplumsal ve ruhsal durumlarını ele almada gösterdiği başarı, henüz yeterli değilse de, büyük gelişmelerin habercisi gibidir. Eskiden sanatçılar bugünküler kadar toplumsal sorumluluk duymamışlar. Bugün yazının bütün türlerinde halkın davasına canla başla arka çıkan sanatçılar görüyoruz.

Sizce daha da gelişmek için hangi yönlerde çalışmalar yapılmalı?

Yazınımızın daha da gelişmesi için sanatçılar, çalışan halkın, işçinin, köylünün yaşamına daha çok karışmalı, katılmalı; bu katılımdan elde edecekleri zengin izlenimleriyle yeni yapıtlar oluşturmalıdırlar. Bilindiği gibi köy yaşamının verilmesinde son yıllarda bir oranda başarılı olunmuştur, ama işçi yaşamı henüz yeteri kadar tamlıkla ele alınmamıştır. Genç sanatçıların bu yöne doğrulmaları çok iyi olacaktır. Bir de, toplumsal sorunları işleyen sanatçıların estetik titizliklerini arttırmaları gerekir. Bu noktada açık veren sanatçılar halkın davasına yararlı olamadıkları gibi, yazınımıza da yararlı olamazlar.

Yazın ürünlerinizi üretmenin belli bir zamanı, o zamanı yeğlemenizin nedenleri var mı?

Genellikle gündüzleri, iş saatlerinde yazıyorum ben. Öğretmenlik, müfettişlik yaptığım yıllarda tatillerini kullanırdım. Şimdi, bütün vaktimi okumaya, yazmaya ayırabiliyorum. Günün çalışma saatlerinde yazmak bana iyi geliyor. Çalışan öteki insanlarla birlikte bir iş içinde olduğumu bilmekten kıvanç duya duya yazıyorum.

Aldığınız ödüller?

Yılanların Öcü romanımla Yunus Nadi Ödülü’nü aldım. Tırpan’a hem TRT, hem de TDK Roman Ödülü verildi. Sınırdaki Ölü kitabıma giren üç öykü, TRT Öykü Başarı Ödülü, Can Parası da Sait Faik Öykü Ödülünü aldı.

Geçen ay 5 kitabınızın okul kitaplıklarında bulundurulması yasaklanmıştı, bu konudaki düşünceleriniz?

Milli Eğitim Bakanlığı’nın buyruğu ile ilkokul sınıf kitaplıklarından ayıklanan kitaplar arasında benimkilerin de yer alması, beni şaşırtmadı. Kitap yasaklama yetkisi yasalara, yargıçlara verilmiştir. Yargıçların yasaklamadığı kitapları yasaklamak, doğru değildir. İllede kitaplarım okul kitaplıklarında yer alsın demiyorum. Hele ders kitaplarına girmeyi asla istemem. Ama bize sorulmadan kitaplıklara giren kitapların, nesnel ve hukuksal olmayan ölçütlerle çıkarılmaları yanlıştır. En iyisi her çeşit kitabın okunmasını serbest bırakmak, seçmeyi de okura bırakmaktır. Özgürlükçü, demokratik düzenlerde kitaba yasak konulmamalıdır.

Yazar olarak varmak istediğiniz yer?

Yazar olarak varmak istediğim yere yaklaştığımı duyumsuyorum (sanıyorum). Yapıtlarım basılıyor, okunuyor. Şimdi bunu bir olanak olarak değerlendirmek istiyorum. Halkın yaşamını daha dikkatle ve özenle dile getiren romanlar, öyküler yazarak, halkımın bilinçlenmesine katkıda bulunmaya çalışacağım..

Daha da yapmak istedikleriniz?

Bundan böyle temelli sanat çalışmalarına vereceğim kendimi. Birikmiş çok roman ve öykü var kafamda. Onları yazarak, gün ışığına çıkarabilmek dileğindeyim.

Baykurt’la 1976’da yapılmış bir konuşmaydı bu. Hiçbir yerde yayınlanmamış bir konuşma. O gün dersliğimizdeydi sanki yazar. Birçok konu Köy Enstitüleri yazın derslerindeki gibi özgürce tartışıldı. Yapıtlarını okuyan öğrenciler, dersi yazın şölenine dönüştürdü.

(Mehmet Başaran, Cumhuriyet Kitap, 2 Aralık 1999)

Etiketler: Fakir Baykurt
Bu gönderiyi paylaş
  • Share on Facebook
  • Share on Twitter
  • Share on Tumblr
  • Mail üzerinden paylaş
Beğenebilecekleriniz:
Fakir Baykurt İle
Fakir Baykurt İle
Fakir Baykurt Üzerine

Site içerisinde ara

Son Eklenenler

  • Deniz Durukan – Refik Durbaş İle
  • Ahmed Arif – Basübadelmevt
  • Ahmed Arif – Tutuklu
  • Ahmed Arif – Yurdum Benim Şahdamarım
  • Cemal Süreya – Bir Şair: Ahmed Arif

Site istatistikleri

  • 3
  • 511
  • 391
  • 8.967.927
  • 3.933.711

RSS [Kişisel] Son okuduklarım

  • Dünya Bu Kadar
  • Sapiens: a Graphic History, Volume 1 - The Birth of Humankind
  • Kara Yarısı
  • Atta
  • Gaip
  • Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde...
@ufukluker'i takip et

Etiketler

Can Yücel Altay Öktem Günter Kunert Enver Gökçe Kemalettin Kamu Turgay Fişekçi Ercüment Behzat Lav Afşar Timuçin Yorgo Seferis Ataol Behramoğlu Vladimir Mayakovsky Nikola Vaptsarov Enis Batur Nicolae Dragos Ahmet Telli Eugene Guillevic İsmet Özel Özdemir İnce Salah Birsel Kemal Özer Adalet Ağaoğlu Sinan Kukul Kostas Kleanthis Melih Cevdet Anday Behçet Aysan Behçet Kemal Çağlar Şükran Kurdakul Blas De Otero Philippe Soupault Sabahattin Ali İsmail Uyaroğlu Suat Derviş Erdal Öz Nahit Ulvi Akgün Berin Taşan Oruç Aruoba Sandor Forbath Cevdet Kudret Müştak Erenus Hasan Biber Pablo Neruda Attila İlhan Ahmet Oktay Fakir Baykurt Paul Eluard Oğuz Atay Resul Rıza Metin Altıok Haydar Ergülen Sun Yu-T'ang Suat Vardal Yannis Ritsos Sezai Karakoç Gülseli İnal Füruğ Ferruhzad Bejan Matur Refik Durbaş Abdülkadir Bulut Bedri Rahmi Eyüboğlu Hasan İzzettin Dinamo Türkan İldeniz Liana Daskalova Goethe Vasko Popa Kemal Burkay Talip Apaydın Mehmet Yaşin Cahit Sıtkı Tarancı Arif Damar Seyhan Erözçelik Cahit Külebi Louis Macneice Vedat Türkali Ingeborg Bachmann Metin Demirtaş Rıfat Ilgaz Cengiz Bektaş Vecihi Timuroğlu A. Kadir Oktay Rifat İbrahim Karaca Celal Sılay Orhan Veli Kanık E. E. Cummings Asım Bezirci Adnan Özer Sennur Sezer Abdülkadir Budak Hasan Basri Alp Ömer Bedrettin Uşaklı Hilmi Yavuz Louise Gareau Des Bois Asaf Halet Çelebi Akgün Akova Kahraman Altun Konstantin Simanov Fethi Giray Sabri Altınel Vyaçeslav Ivanov Ahmet Necdet Federico Garcia Lorca Fang Vei Teh Suat Taşer Tove Ditlevsen Nihat Behram Oktay Taftalı Ahmed Arif Veysel Öngören Özkan Mert Ozan Telli Kenneth Rexroth Ahmet Muhip Dranas A. Hicri İzgören Ümit Yaşar Oğuzcan Özge Dirik Hasan Hüseyin Korkmazgil Lale Müldür Yaşar Nabi Nayır Turgut Uyar Adnan Yücel Tevfik El Zeyyad Sandor Petöfi Özdemir Asaf Şükrü Erbaş Yi Men Ahmet Ada Edip Cansever Kerim Korcan Gülten Akın Metin Eloğlu Ahmet Erhan Neşe Yaşın Behçet Necatigil İlhami Bekir Tez Süleyman Çobanoğlu Barış Pirhasan Bilgin Adalı Bertolt Brecht Heinz Kahlau Mehmet Başaran Memet Fuat Orhan Murat Arıburnu Yaşar Kemal Fazıl Hüsnü Dağlarca Orhan Kemal Conrad Aiken Guy de Maupassant Mehmed Kemal Cahit Zarifoğlu Cahit Irgat Ziya Osman Saba Necati Cumalı Sabahattin Kudret Aksal Jose Marti Konstantinos Kavafis Dido Sotiriou Halim Şefik Güzelson Miguel Hernandez Kutsiye Bozoklar Nazım Hikmet Aziz Nesin Faruk Nafiz Çamlıbel Sait Faik Abasıyanık Feyzi Halıcı Süleyman Nesip Birhan Keskin Arkadaş Z. Özger Gabriel Celaya Yılmaz Odabaşı Murathan Mungan Cemal Süreya Zafer Ekin Karabay Erdal Alova Bekir Yıldız Peter Abrahams Yaşar Miraç Ülkü Tamer Jesus Lopez Pacheco Adnan Binyazar Ece Ayhan İlhan Berk Cevat Şakir Kabaağaçlı Yılmaz Güney
by Ufuk Lüker
  • 500px
  • LinkedIn
  • Youtube
Edip Cansever İleFakir Baykurt İle
Sayfanın başına dön