• Kişisel
  • Kitaplık
Ufuk Lüker
  • Ana Sayfa
  • Şiir
  • Öykü
  • Müzik
  • Sinema
  • Yazın
  • Görsel
  • Ara
  • Menu Menu
Sinema

Diarios De Motocicleta (Motosiklet Günlüğü)


Walter Salles
 imzalı “Motosiklet Günlüğü”, Ernesto Guevaraadlı genç adamın, adı devrim ile birlikte anılan Che Guevera‘ya dönüşmesinin öyküsü.

Ernesto Guevara De La Serna, devrimle birlikte anılan ismiyleChe Guevara, Latin Amerikalı bir gerilla savaşçısı ve kuramcısı olmanın dışında, insanın içindeki devrim ateşinin de sembolüdür. Küba Devrimi’nin (1956-59) önderlerinden olanChe, Arjantin’de İspanyol-İrlanda asıllı ve sol eğilimli bir orta sınıf ailesinin oğlu olarak dünyaya geldi. 1953’te tıp öğrenimini tamamlayan Guevera, tatillerinin çoğunu Latin Amerika ülkelerini gezerek geçirirdi. Kitlelerin olağanüstü yoksulluğu ve çaresizliğine ilişkin gözlemleri sonucunda, tek çözümün şiddet yoluyla devrim olduğu kanısına vardı. Latin Amerika’nın ayrı uluslardan oluşan bir topluluk değil, kültürel ve ekonomik bir bütün olduğu ve kurtuluşunun kıta çapında bir strateji gerektirdiği düşüncesini benimsedi.

İşte, Ernesto Guevara‘nın yaşama dair tüm gerçeklere uyanışı ve ‘Che Guevara’ya dönüşmesi, bu yolculuklara çok şey borçlu. ‘Merkez İstasyon’ ile yüreklere seslenen Brezilyalı yönetmen Walter Salles, adını Guevara‘nın 23 yaşındayken gerçekleştirdiği yolculukta tuttuğu günlüklerden alan son filmi ‘Motosiklet Günlüğü’ ile bu dönüşümün filmini yapmış. 23 yaşındaki tıp öğrencisi Ernesto, filmin iki genç Arjantinli kahramanından biri. Diğeri 29 yaşındaki kimyager Alberto Granado. İki kafadar, Latin Amerika’yı boydan boya keşfetmek üzere, 39 model eski püskü bir Norton 500 motosikletle 1952’de yola çıkarlar. Ernesto, sağlık sorunları olan (astım hastası) çekingen bir genç. Buna karşılıkAlberto, hedonist ve daha sosyal biri. Yolda karşılaştığı bütün kadınlarla beraber olmak isteyen hayat dolu bir adam.

 

Karakterlerindeki bu farklar yol boyunca ortaya çıkıyor ve yolculuğa renk katıyor. Arjantin’den Şili’ye, oradan Peru’ya, birçok Latin Amerika ülkesini kapsayan yolculuk boyunca görüp yaşadıkları, iki adamın geleceklerini şekillendiriyor. Yol boyunca rastladıkları insanlar sayesinde önceleri bilmedikleri bambaşka bir Latin Amerika ile karşılaşıyorlar, İnka uygarlığı iki genci derinden sarsıyor, Peru’da gözlerden uzak bir cüzam kolonisinde ise gerçekleri görüyorlar. Ekonomik sistemlerin tanımladığı şeylerin değerini sorguluyorlar. Ahlak ve siyaset üzerine yeni fikirler uyanıyor içlerinde. Yolculuk sonunda Alberto, Buenos Aires’e dönüp bir klinik açmaya, Ernesto Guevara ise,‘Che’ olmaya, yollara düşüp, içindeki devrim ateşinin gür sesine kulak vermeye karar veriyor. Bu her ikisi içinde kesin birer tercih demek. İki dost, birbirlerine sarılıp ayrılırlarken, gelecekte onları nelerin beklediğini az çok biliyor gibiler. Yaşam çok güçlü çünkü. Orada bir yerde bizi bekliyor. Bizler için bir çok yol ayrımı var yaşamda. Kimimiz bir odada oturup yaşlanmayı, kimimiz ezip güçlenmeyi, kimimiz ise başkaları ve insanı farklı kılan en önemli değer olan özgürlük için mücadeleyi seçiyoruz. Seçimler yaşamımızı oluşturuyor. Yaşamımız ise uzun bir yolculuğu… Yaşamı her alanda mücadele ve devrim olarak gören biri Che Guevera. Haksızlıklara, yoksulluğa, çaresizliğe karşı duran bir figür. Emperyalizmin ve yeni sömürgeciliğin bütün biçimlerine karşı çıkan bir kuramcı ve savaşçı o. Walter Salles, işte yirminci yüzyılın bu önemli kişiliğini beyazperdeye taşımış. Ernesto‘yu, ‘Che Guevara’ya dönüştüren bir dönemi anlatmış. İnsanların yaşam karşısında, o uzun yolculukta verdikleri önemli kararları gözler önüne sermiş. Dünyayı tanımak, yaşadığımız gezegene dokunmak ve şekillenmek, biz kimiz sorusuna bir cevap bulmak, hepsinden önemlisi kişiliğimizi oluşturarak insanlara yarar sağlamak üzerine bir yol hikayesi anlatmış. İnandığımız değerler için tüm benliğimizle onlara sarılmamız gerektiğinden, insan olmanın ve tüm oluşları anlamanın doğasında bu önemli erdemin yattığından söz etmiş. Yapımcıları arasında Robert Redford‘un yer aldığı film, ABD-Arjantin, Almanya ve İngiltere ortak yapımı. ‘Motosiklet Günlüğü’nde ‘Che Guevara’yı, son sürat yıldızlığa koşan Meksikalı aktör Gael Garcia Bernal canlandırıyor. 26 yaşındaki yetenekli aktör Bernal‘i, ‘Paramparça Aşklar Köpekler’(‘Amores Perros’, 2000), ‘Ananı da’ (‘Y tu mama tambien’, 2001), ‘Günah’ (‘El Crimen Del Padre Amaro’, 2002) ve geçtiğimiz haftalarda vizyona giren Pedro Almodovar‘ın son filmi ‘Kötü Eğitim’ (‘La mala educacion’, 2004) filmlerinde izlemiştik. Bernal, aslında Che’yi ikinci kez canlandırıyor. 2002 yapımı mini dizi ‘Fidel’de Che’yi canlandıran Bernal, iyi oyununa rağmen bence Che için yanlış bir seçim. Bernal, Che’nin fiziğinden oldukça farklı bir kere. Ve Che’yi oynarken gereken ağırlığı ve inandırıcılığı yansıtamıyor beyazperdeye. Bence yüzyılın mitlerinden biri olan Che, filmde tüm gerçek özellikleriyle vücut bulmalıydı. İzleyende sadece bir Che karikatürü etkisi uyandıran Bernal, belki de bu role bilerek seçilmiş. Zaten üzerinde durmak istediğim bir nokta da bu. Tüm dünyada birçok izleyicinin ve eleştirmenin rahatsız olduğu nokta da aynı işin aslı: Che’nin ticari olarak yeniden gündeme gelmesi. İyi satan bir figür Che… Her şeyin alınıp satıldığı, açık pazarda bozdurulduğu, vahşi günler yaşıyor dünya. Yeniden Che satılmasında ne mahsur var diye düşünmüş olabilirler tabii. Tişörtlerin, kupaların, posterlerin, defter kalemlerin, masa örtülerinin üzerindeki Che resmi, yeni kuşaklara Bernal tarafından sevdirilsin diye düşünmüş olabilir yapımcılar. Filmin hemen her izleyici için kolay okunabilir yapısı ve eğlenceli yanları, tüm bunları ister istemez insana düşündürüyor tabii. Ama ben umutlu olmak istiyorum. Salles gibi bir sinemacının her şeyin ötesinde, içinde insan olan bir film yaptığını, ‘Che’ gibi bir özgürlük ve devrim sembolünü de bu keşif ve umut öyküsünün ortasına yerleştirmiş olmasını diliyorum. Filmde Rodrigo De La Serna tarafından canlandırılan (ki bence Bernal’den daha inandırıcı ve daha güçlü bir oyunculuk sergiliyor) Che’nin yakın arkadaşı Alberto Granado’nun tanıklığına şahit oluyoruz. Yol boyunca arkadaşını kollayıp gözleyen Granado, filmin sonunda, kendi olarak, günümüzdeki haliyle 81 yaşında, arkadaşının, yoldaşının, ‘Che’nin arkasından anlam dolu gözlerle bakarken, oldukça sahici bir tablo çiziyor. Walter Salles’in ve filmin samimiliğinin, kim bilir belki de, bazı kaygılarla günah çıkarmasının sahnesi, Granado’nun arkadaşının arkasından, uzaklara hüzünlü, ama hala umut dolu dalıp gidişi…

Yönetmen: Walter Salles
Yapım: Arjantin, ABD, Küba
Süre: 126 dk.
Oyuncular: Gael Garcöa Bernal, Rodrigo De la Serna

(Murat Erşahin, Sinema, 5 Kasım 2004)

Bu gönderiyi paylaş
  • Share on Facebook
  • Share on Twitter
  • Share on Tumblr
  • Mail üzerinden paylaş

Site içerisinde ara

Son Eklenenler

  • Deniz Durukan – Refik Durbaş İle
  • Ahmed Arif – Basübadelmevt
  • Ahmed Arif – Tutuklu
  • Ahmed Arif – Yurdum Benim Şahdamarım
  • Cemal Süreya – Bir Şair: Ahmed Arif

Site istatistikleri

  • 1
  • 206
  • 174
  • 8.972.112
  • 3.936.865

RSS [Kişisel] Son okuduklarım

  • Dünya Bu Kadar
  • Sapiens: a Graphic History, Volume 1 - The Birth of Humankind
  • Kara Yarısı
  • Atta
  • Gaip
  • Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde...
@ufukluker'i takip et

Etiketler

Eugene Guillevic Cahit Sıtkı Tarancı Süleyman Nesip Fakir Baykurt Halim Şefik Güzelson Mehmet Yaşin Sun Yu-T'ang Miguel Hernandez Necati Cumalı Cevat Şakir Kabaağaçlı Cahit Zarifoğlu İlhami Bekir Tez Şükran Kurdakul Cahit Irgat Metin Eloğlu Afşar Timuçin Can Yücel Edip Cansever Ahmet Erhan Birhan Keskin Turgut Uyar Behçet Necatigil Füruğ Ferruhzad Hasan Biber Vasko Popa Arkadaş Z. Özger Refik Durbaş Ahmet Ada Erdal Alova Özdemir Asaf Bilgin Adalı Türkan İldeniz Kostas Kleanthis Müştak Erenus Federico Garcia Lorca E. E. Cummings Kemal Özer Sandor Forbath Rıfat Ilgaz Zafer Ekin Karabay Asım Bezirci Konstantin Simanov Aziz Nesin Yorgo Seferis Vladimir Mayakovsky Metin Demirtaş Ataol Behramoğlu Feyzi Halıcı Hasan Basri Alp Sabri Altınel Kemalettin Kamu Nazım Hikmet Suat Derviş Resul Rıza Yi Men Özge Dirik Ingeborg Bachmann Adnan Özer Ahmet Muhip Dranas Neşe Yaşın Cevdet Kudret Özkan Mert Gülseli İnal İsmet Özel Melih Cevdet Anday Nicolae Dragos Behçet Kemal Çağlar Sezai Karakoç Altay Öktem Bekir Yıldız Behçet Aysan Conrad Aiken Ahmet Necdet Ahmet Oktay Ozan Telli Ülkü Tamer Oğuz Atay Sabahattin Ali Paul Eluard Haydar Ergülen Sandor Petöfi Celal Sılay Goethe Heinz Kahlau Memet Fuat Kerim Korcan İbrahim Karaca Dido Sotiriou Yılmaz Güney Oktay Taftalı Orhan Murat Arıburnu Konstantinos Kavafis Kahraman Altun Guy de Maupassant Akgün Akova Metin Altıok Enver Gökçe Yaşar Miraç Nahit Ulvi Akgün Ahmet Telli Bertolt Brecht Mehmet Başaran Enis Batur Sait Faik Abasıyanık Fethi Giray Jose Marti Orhan Kemal Liana Daskalova Philippe Soupault Ece Ayhan Berin Taşan A. Kadir Bejan Matur Hilmi Yavuz Salah Birsel Erdal Öz Günter Kunert Barış Pirhasan Faruk Nafiz Çamlıbel Sabahattin Kudret Aksal Kutsiye Bozoklar Ömer Bedrettin Uşaklı Mehmed Kemal Nihat Behram Tevfik El Zeyyad Louis Macneice Vyaçeslav Ivanov Gabriel Celaya Yannis Ritsos Ziya Osman Saba A. Hicri İzgören Louise Gareau Des Bois Yılmaz Odabaşı Oktay Rifat Ahmed Arif İlhan Berk Cengiz Bektaş Abdülkadir Budak İsmail Uyaroğlu Adnan Binyazar Talip Apaydın Seyhan Erözçelik Şükrü Erbaş Yaşar Nabi Nayır Kenneth Rexroth Vedat Türkali Kemal Burkay Vecihi Timuroğlu Jesus Lopez Pacheco Pablo Neruda Suat Vardal Attila İlhan Hasan Hüseyin Korkmazgil Süleyman Çobanoğlu Özdemir İnce Hasan İzzettin Dinamo Yaşar Kemal Adalet Ağaoğlu Gülten Akın Lale Müldür Fang Vei Teh Nikola Vaptsarov Abdülkadir Bulut Orhan Veli Kanık Sinan Kukul Tove Ditlevsen Murathan Mungan Cahit Külebi Blas De Otero Veysel Öngören Turgay Fişekçi Ümit Yaşar Oğuzcan Suat Taşer Arif Damar Oruç Aruoba Adnan Yücel Asaf Halet Çelebi Peter Abrahams Fazıl Hüsnü Dağlarca Bedri Rahmi Eyüboğlu Ercüment Behzat Lav Sennur Sezer Cemal Süreya
by Ufuk Lüker
  • 500px
  • LinkedIn
  • Youtube
2046Swing
Sayfanın başına dön