Nihat Behram – Seni Anadolu’m Umudum
seni bıçkın günlerimin bıçağı
seni çağla tadıyla ağzımda
seni hasret günlerimin bucağı
seni tülü gibi sarındım yeryüzünün
seni sarındıkça dişlenip koparıldım
seni üzgünlüğün, seni sürgünlüğün
seni erginliğin ellerinde büyüttüm
seni sular gibi yorulmaz
seni ufuk gibi oyulmaz
seni çelik gibi eğilmez
huylarımla duruttum
yanıkların yarem olur sızılar
dorukların çarem olur tozular
nice koç yiğitler ölümlerde kuzular
seni kavgalarda arıttım
seni gelinimin duvağı
seni baba huyum, dal budağım, yar dudağım
seni haylazlığım, kurnazlığım, sırbazlığım
seni tadım tadım
seni adım adım aradım bin diyarda
seni kuştan sordum, yaştan sordum, taştan sordum
seni sakınmayıp belasından sözümün
seni usanmayıp tekrar tekrar baştan sordum
bebelerin çukurlara sürüklenmiş dediler
bileklerin duvarlara iliklenmiş dediler
anaların acılara yörüklenmiş dediler
seni dudağımda kilitlenmiş dişten sordum
içten sordum, dıştan sordum
meraklara kozalanmış düşten sordum
tetik tetik yangınlara körüklenmiş
kar altında filizlenen nice nice işten sordum
karalanmış satırlarım, ahdım benim, bahtım benim
zulümlerin katığı, acıların fetihi
bin rengi bin yaradan süzülmüş öksüz karacası dünyanın
yüreğimin beşiği
yurdum benim
Anadolu’m
umudum.