Nihat Behram – Yanan Aşk Ağıdı
içlenir yine gece
sarsılıp solarak usul usul
içlenir yine gece,
kaçarken acılardan
yeni acılara bulanan
acemi yüreciğin sendeler,
içlenir yine gece…
ah, türkülerin dalgını
rüzgarla nasıl da yaralısın…
sanki
en uçarı arısı çiçeklerin
yitirmiş kanadını
kendi balında
titreşip yanıyor için için…
ah, türkülerin dalgını
rüzgarla nasıl da yaralısın…
unut artık
rüyaların o buruksu tadını,
ayışığı donunca yüzünü unutmalısın,
unut ve kendini yeniden tanı
teninde şimşekler ışıldasın
sağnakların sesiyle barışmalısın…
her aşk gibi kaderi
acı olan bir aşkın
ırmağına uğradın
tanıdın yaylalarda çınlayan
köpüğün yankısını,
bu milat sana yeter;
bırak, kararan gecede mavi denizi
dalgın uykular halinde koyulaşsın,
sıyrıl yorgunluğundan
dişlerini öpüşlerin sancısıyla durula
dudakların sabahın yalazıyla kamaşsın.
ah, yine mi bir güvercin
parlamış gönlünün yokuşundan,
yel olup günboyu uzaklaşmış;
sanki
en narin yoncaları dolaşıp
yorgun düşen bir arı
soğumuş kanadına
kendi balında
titreşip
yanıyor için için;
ah, türkülerin dalgını
ne zaman coşkulansan
kırılır ey nazlı dalın,
rüzgarla nasıl da yaralısın…
içlenir yine gece
soğuyup solarak usul usul
içlenir yine gece,
kaçarken acılardan
yeni acılara bulanan
acemi yüreciğin sendeler,
içlenir yine gece…
ah, türkülerin dalgını
rüzgarla nasıl da yaralısın…