Peter Abrahams – Ben Melezim
liza teyze
(evet?)
ben neyim?
(ne demek sen nesin?)
ırmakta bir çocuğa rastladım
dedi ki o bir zulu’ymuş.
teyzem güldü
(sen renklisin
üç çeşit insan vardır
beyazlar, renkliler
siyahlar
beyaz insanlar en önce gelirler
sonra da renkliler
en son da siyahlar gelir.)
neden?
(çünkü bu böyledir.)
ertesi gün joseph’i gördüğümde
göğsümü döverek
ben renkliyim, dedim.
o da ellerini çırptı ve güldü.
joseph ve ben o yaz
uzun öğleden sonralarının
çoğunu birlikte geçirdik.
ben ondan biraz zulu öğrendim
o da benden biraz afrikaans öğrendi.
dopdolu geçiyordu günlerimiz
en başta ırmak vardı araştırmak için
sonra benim yüzme derslerim vardı
o yaz sopalarla kavga etmesini
söğüt dalları ve yapraklarından
yeşil şapka örmesini
ellerimle
kurbağa ve iribaş yakalamasını
ceylan kapanı kurmasını
irmak kuşlarının sellerini yansılamasını
öğrendim.
bizi ısıtan sıcak bir güneş,
islak bedenlerimizi kuruttuğumuz yeşil çimenler vardı.
kocaman çekirgelerimiz vardı, yarıştığımız
ağustos böcekleri vardı
gün kararınca sürülerle ortaya çıkan,
ve yüzlercesini yakaladığımız.
gevrek kızarmış tuzlu böceklerin
o ayrıksı tadı vardı.
söğütlerle hışırdayan rüzgarın sesi,
fırtına çıktığında duyduğumuz
gökgürültüsü vardı.
kahkahalarla boğulan iki çocuğun sesleri,
bizim seslerimiz vardı.
joseph’in beyaz adamdan önce yaşamış
siyah kralları anlatan öyküleri vardı.
evde sordum;
liza teyze
(evet?)
bizim de renkli krallarımız var mıydı
beyaz adamdan önce?
(hayır)
peki, biz nereden geliyoruz?
joseph ve annesi beyaz adamdan önceki
siyah kralların soyundan geliyorlar.
(çok konuşuyorsun sen) dedi teyzem
gülerek ve saçlarımı okşayarak
(git yıkan artık.)
(türkçesi: özcan özbilge)