• Kişisel
  • Kitaplık
Ufuk Lüker
  • Ana Sayfa
  • Şiir
  • Öykü
  • Müzik
  • Sinema
  • Yazın
  • Görsel
  • Ara
  • Menu Menu
Sinema

Thin Red Line (İnce Kırmızı Hat)

“Savaş Cehennemdir” fikrini Saving Private Ryan‘da bütün gerçekliğiyle görsek de, The Thin Red Line, aslında sizi cennetle cehennem, insanla doğa arasındaki boyuta götürüyor.

‘The Thin Red Line‘, tıpkı Steven Spielberg‘in ‘Saving Private Ryan‘ı gibi bir İkinci Dünya Savaşı filmi.

Bunun dışında, aralarında ancak bu kadar az benzerlik olabilirdi. Spielberg’in filminin başında 24 dakika süren son derece kanlı ve sarsıcı bir çıkarma sahnesi vardı. Ve bu, filmin tonunu belirliyordu. ‘Savaş cehennemdir’ fikrine paralel olarak ‘insanlara gerçeği göstererek gazileri onurlandırma’ operasyonuna girişen Spielberg, her çatışmada şiddeti ayrıntılı olarak gösteriyor ve her şeyi sert bir gerçekçilik üzerine kuruyordu.

Bu, savaş karşıtı filmlerde sıkça rastlanan bir durum. ‘The Thin Red Line‘da da kanlı sahneler olmasına karşın, yönetmenin öne çıkarmak istediği görüntüler bunlar değil. Bir silahın göründüğü her sahneye karşı, filmde ağaçlardan süzülen güneş ışığına ayrılmış bir kare bulabilirsiniz. ‘Saving Private Ryan‘, savaşın korkunçluğunu seyirciye göstermek için fiziksel etkilerini gösteriyordu; ‘The Thin Red Line‘ ruhsal etkilerine odaklanıyor.

Film, İkinci Dünya Savaşı’nda Guadalcanal savaşını mekan tutuyor. Ama o savaşı anlatmakla ilgilenmiyor. Aslına bakarsanız, oradaki askerlerin yaşadıklarını harmanlayıp alışılmış anlamıyla bir öykü ortaya koymakla da ilgilenmiyor. Elbette git gel tanıdığınız, aşina olduğunuz bazı karakterler ve gevşek bir olaylar bütünü var (yine de film bittikten sonra hangi sesin kime, hangi yüzün hangi isme ait olduğunu hala tam olarak kavramamış olabilirsiniz) . Ama Amerikan ordusunun Guadalcanal’ı Japonlardan alışını anlatan bu bütünün her parçası, seyirciyi çatışmanın kendisine değil, filmin merkezindeki temalara gönderiyor. Çünkü Malick‘in ilgilendiği, bir öyküden çok bir ruh hali yaratmak.

 

Filmin ilk karesinden itibaren cennetle cehennem, insanla doğa arasında bir boyut yaratmaya çalışıyor ve seyirciyi bu boyutta gezintiye çıkarıyor.

Daha film başlar başlamaz perdede bir timsah boy gösteriyor. Sonra, güneş ışığının sızdığı bir orman. Ve şiir okur gibi konuşan bir iç ses: ‘Doğanın bağrındaki bu savaş nedir?.. Doğa niçin kendiyle çatışıyor?’. Malick, film boyunca doğayla insanın ilişkisini dinsel ve mitolojik bir altyapıya oturtmaya çalışıyor. Ve bunu gerçekleştirmek için karakterlerin iç seslerini ve muhteşem doğa görüntülerini kullanıyor. ‘The Thin Red Line‘ın, iç seslere düşsel görüntülerin üzerine şiir okutarak, bir savaş şiiri olmak için en kısa yolu seçtiğini düşünebilirsiniz. Ama ben Malick‘in üslubunu birebir değerlendirmedim. Ne kullandığı kareleri, birer simge, ne de giderek transendental bir hal alan karakterlerinin iç seslerini kendi öz ifadelerine sahip birer şiir olarak gördüm. Daha çok bütün bir ‘izlenim’ yaratmaya yönelik araçlar gibi bunlar. Sonuçta film de, bir noktasında katılınıp bir noktasında ayrılınan, ama aslında başı sonu olmayan bir yolculuk gibi tasarlanmış.

İnsan ruhunun savaşta çıktığı gezinti, sorduğu sorular ve bulduğu (çoğunlukla da bulmadığı) cevaplar hakkındaki düşüncelerinizi, filmin dini/mitolojik yönüyle kurduğunuz ilişki belirleyecek. Zaten ‘The Thin Red Line‘ın asıl güçlü olduğu nokta bu değil. Daha ziyade, Malick’in bu temaları ifade etmek için kullandığı görsel dil. Filmin anlattıklarını (ya da sorduklarını) hiç matah bulmasanız bile, sinemasal karşılığını görmelisiniz. Meramını anlatmak (ya da paylaşmak) için diyaloglara ve oyuncuların performansına yaslanmayan, görüntülerin ve seslerin bütünlüğüyle kendi dünyasını yaratan bir film var karşımızda.

Üstelik ‘The Thin Red Line‘, doğayı bu denli öne çıkararak, onu estetik bir araç olarak kullanmasına bir anlam kazandırıyor. ‘Saving Private Ryan‘da ilk 24 dakikadaki zıvanadan çıkmış, mantığa ve kalıba yer vermeyen savaş tablosunun, o ortamda yaşanabilecek her öyküyü baştan iptal ettiği hissine kapıldınız mı? Ya da Spielberg’in oluşturduğu görsel estetiğinin, seyirciyi sarsma üzerine kurulu görsel diliyle ve ‘savaş cehennemdir’den ibaret önermesiyle çatıştığını?

Terrence Malick‘in filmi, bu iki soruna da takılmıyor. Çünkü öncelikle, doğa ve sunduğu estetik, askerleri zihinsel gezintilerine çıkaran tetikleyici görevi görüyor zaten… Ve sonuçta film eylemden çok, izlenim üzerine kurulu. Bu yüzden ‘Saving Private Ryan‘ savaşı anlatmada gerçekçi bir filmse, ‘The Thin Red Line‘ empresyonist bir film.

Yönetmen: Terrence Malick
Yapım: Kanada, ABD, 1998
Süre: 170 dk.
Oyuncular: James Caviezel, Nick Nolte, John Travolta, John Savage, Sean Penn, Elias Koteas, Woody Harrelson, John Cusack, George Clooney, Adrien Brody

(Kutlukhan Kutlu, Sinema, 10 Ocak 2000)

Bu gönderiyi paylaş
  • Share on Facebook
  • Share on Twitter
  • Share on Tumblr
  • Mail üzerinden paylaş

Site içerisinde ara

Son Eklenenler

  • Deniz Durukan – Refik Durbaş İle
  • Ahmed Arif – Basübadelmevt
  • Ahmed Arif – Tutuklu
  • Ahmed Arif – Yurdum Benim Şahdamarım
  • Cemal Süreya – Bir Şair: Ahmed Arif

Site istatistikleri

  • 0
  • 178
  • 150
  • 8.972.084
  • 3.936.841

RSS [Kişisel] Son okuduklarım

  • Dünya Bu Kadar
  • Sapiens: a Graphic History, Volume 1 - The Birth of Humankind
  • Kara Yarısı
  • Atta
  • Gaip
  • Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde...
@ufukluker'i takip et

Etiketler

Sezai Karakoç Abdülkadir Bulut Cahit Zarifoğlu Yaşar Nabi Nayır Süleyman Çobanoğlu Kemalettin Kamu A. Kadir Adnan Özer Heinz Kahlau Ülkü Tamer Vasko Popa Nahit Ulvi Akgün Oruç Aruoba Ece Ayhan Turgay Fişekçi Kemal Burkay Süleyman Nesip Sabahattin Kudret Aksal Ercüment Behzat Lav Metin Demirtaş Bertolt Brecht Louis Macneice Feyzi Halıcı Yaşar Miraç Sandor Petöfi Sabri Altınel Ziya Osman Saba Füruğ Ferruhzad Yaşar Kemal Orhan Kemal Vecihi Timuroğlu Hasan Biber Sinan Kukul E. E. Cummings Nicolae Dragos Sun Yu-T'ang Ahmet Necdet Liana Daskalova Behçet Aysan Günter Kunert Nihat Behram Cevdet Kudret Bejan Matur Fang Vei Teh Bilgin Adalı Suat Taşer Ahmet Ada Kenneth Rexroth Kutsiye Bozoklar Adnan Yücel Mehmet Başaran Bedri Rahmi Eyüboğlu Asım Bezirci Ozan Telli Enver Gökçe Resul Rıza Cengiz Bektaş Ahmet Muhip Dranas Gülten Akın Tevfik El Zeyyad İlhan Berk Cahit Külebi Orhan Murat Arıburnu Hasan Hüseyin Korkmazgil Mehmet Yaşin Attila İlhan Kerim Korcan Veysel Öngören Erdal Alova Fakir Baykurt Özdemir İnce Oktay Taftalı Cevat Şakir Kabaağaçlı Hilmi Yavuz Özdemir Asaf Aziz Nesin Cahit Irgat Federico Garcia Lorca Celal Sılay Talip Apaydın Özge Dirik Vladimir Mayakovsky Yılmaz Güney Goethe İsmet Özel Ingeborg Bachmann Afşar Timuçin Ahmet Erhan Suat Derviş Pablo Neruda Nikola Vaptsarov Abdülkadir Budak Arif Damar Fazıl Hüsnü Dağlarca Louise Gareau Des Bois Orhan Veli Kanık Gabriel Celaya Sabahattin Ali İsmail Uyaroğlu Metin Eloğlu Edip Cansever Ömer Bedrettin Uşaklı Ümit Yaşar Oğuzcan Faruk Nafiz Çamlıbel Ahmet Oktay Hasan Basri Alp Kahraman Altun Murathan Mungan Yılmaz Odabaşı Zafer Ekin Karabay Sandor Forbath Haydar Ergülen Memet Fuat Yi Men Vedat Türkali Adalet Ağaoğlu Miguel Hernandez Türkan İldeniz Altay Öktem Nazım Hikmet Metin Altıok Necati Cumalı Erdal Öz Turgut Uyar İlhami Bekir Tez Birhan Keskin Akgün Akova Yannis Ritsos Neşe Yaşın Berin Taşan Barış Pirhasan Adnan Binyazar Dido Sotiriou Enis Batur Jose Marti Philippe Soupault Cemal Süreya Özkan Mert Bekir Yıldız Gülseli İnal Arkadaş Z. Özger Suat Vardal Refik Durbaş Konstantin Simanov Kostas Kleanthis Fethi Giray Oğuz Atay Konstantinos Kavafis Ahmed Arif Paul Eluard Halim Şefik Güzelson Müştak Erenus Behçet Necatigil Eugene Guillevic Tove Ditlevsen A. Hicri İzgören Yorgo Seferis Mehmed Kemal Sait Faik Abasıyanık Can Yücel Lale Müldür Ataol Behramoğlu Blas De Otero Hasan İzzettin Dinamo Behçet Kemal Çağlar Rıfat Ilgaz Ahmet Telli Conrad Aiken Şükran Kurdakul Melih Cevdet Anday Oktay Rifat Guy de Maupassant Kemal Özer Vyaçeslav Ivanov Salah Birsel Peter Abrahams Seyhan Erözçelik Sennur Sezer Şükrü Erbaş Asaf Halet Çelebi Cahit Sıtkı Tarancı İbrahim Karaca Jesus Lopez Pacheco
by Ufuk Lüker
  • 500px
  • LinkedIn
  • Youtube
DekalogAhmet Telli – Kalbim Unut Bu Şiiri
Sayfanın başına dön