• Kişisel
  • Kitaplık
Ufuk Lüker
  • Ana Sayfa
  • Şiir
  • Öykü
  • Müzik
  • Sinema
  • Yazın
  • Görsel
  • Ara
  • Menu Menu
Yazın

Anlamın Anlamı

(…) Ahmet Haşim’ i, “Bir şiirin anlamı başka bir anlam olmaya elverişli oldukça her okuyan ona kendi hayatının da nalamını verir ve böylelikle şiir herkesin istediği yolda anlayacağı ve bundan ötürü de sonsuz duyarlıkları içine alabilecek bir genişliği olandır,” sözlerinin arkasından Valery’ nin şu sözlerini getiriyor:

“Şiirlerime ne anlam verilirse anlamları odur. Benim onlardan çıkardığım anlam bana göredir, kimsenin onlara başka anlamlar vermesine engel olmaz. Her şiirin, şairin belirli bir düşüncesine uygun, yahut bu düşüncenin tıpkısı, asıl, tek bir anlamı olduğunu söylemek, şiirin yapısına aykırı, şiiri öldürebilecek bir yanılmadır…Şiirin amacı, hiçbir zaman belirli bir şey anlatmak değildir… Şiirin anlamı, şairin içinden geçen anlaşılabilir, olabilir olayları okura aktarmak değildir. İstenilen, okurda bir ruh hali yaratmaktır.”

Bakın, Yahya Kemal de bu sözlerin bir benzerini dile getirmektedir, şöyle diyor : “Şiir duygusunu lisan haline getirinceye kadar yoğurmak, onu çok toplu bir madde haline sokmak, o kadar ki, mısra güya hissin ta kendisi imiş gibi okura samimi bir vehim vermek…İşte bunu özlüyorum.”

Oktay Rifat’ın bu konuda yazdığını da görelim : “Bir sözün gözümüzün önüne gelen görüntüsü, olabilecek bir şeyse o söze anlamlı, olamayacak bir şeyse anlamsız deriz. Ahmet düştü sözünün bir anlamı vardır, çünkü Ahmet düşebilir. Lambanın saçları ıslak sözünün bir anlamı yoktur, çünkü lambanın saçı olmaz. Bir kelime sanatı, bu yüzden görüntü sanatı olan şiirin sadece olabilecek görüntülere bağlanması istenemeyeceğinden, anlama da bağlı kalması istenemez.”

Tümü de doğru, güzel, yerinde sözler. Ancak bıunlar bir şiirseveri gene de doyurmayabilir. Çünkü şiirsever bir okurdur, okumak ise “sözcük” denilen göstergelerle düşünmek demektir. Bir sözcüğün nasıl olup da bir nesne durumuna geleceği kolayca anlaşılamaz. Ayrıca şiir sanatı, oldum bittim, burada burada açıklaması yapılan şiir olmamıştır; o bir zaman masal anlatmış, öykü de anlatmıştır, öyle yaptığı zamanlar , şiirlerin imgeleri, görüntüleri, düzyazıdaki imgeler, görüntüler gibiydi. Burada sözcüklerin niteliğini araştırırken, unutmamak gerekir ki, şiir sanatı sembolizmden sonra büyük değişikliğe uğramıştır. Şimdi gene sözcüklere, bilimsel adı ile “gösterge” lere dönelim. “Gösterge” yeni anlam bilimin temel terimlerinden biridir. Onun genel olarak ne olduğunu Pierre Guiraud’ nun çevirisi Berke Vardar’ca yapılan Anlam Bilim adlı kitabındaki tanımlardan almakta konumuz açısından yarar bulunduğunu sanıyorum.

“Anlamlama, bir nesneyi, bir varlığı, bir kavramı, bir olayı, bunları anladığımızda canlandırabilecek bir göstergeye bağlayan oluştur : Bir bulut, yağmur göstergesidir, yukarı doğru kalkan kaşlar şaşkınlığın, bir köpeğin havlaması kızgınlığın, at sözcüğü bir hayvanın göstergesidir.”

Şurası çok önemli ki, anlamın ortaya çıkması için bir değil, iki gösterge gerekli. Sürdürelim okumayı : “Demek ki, gösterge uyarıcı bir şey. Ruhbilimciler uyaran diyor buna. Uyaranın organizma üzerindeki etkisi bir başka uyaran’ın belleksel imgesini anlıkta canlandırır; bulut yağmurun, sözcükse nesne ya da varlığın imgesini uyandırır.”

Durum aşağıda biraz değişecek. Biz şimdi sözcüğün bir gösterge olduğuna gelmiş olduk. Onun bildirişim aracı olma niteliği de buradan doğuyor. Ancak “gösterge, anlıksal imgesini uyandırdığı bir başka uyaran’a bağlı bir uyarandır.” Demek ki, anlığımızda birbirini çağıran nesnelerin anlıksal imgeleri ile bunlara ilişkin olarak bizde uyanan kavramlardır. Saussure’ ün şu sözü üzerinde önemle duralım : “Dil göstergesi, bir nesne ile bir adı birleştirmez, bir kavramla bir işitim imgesini birleştirir.”

Saussure’ ün sözündeki yenilik şurdadır : Sözgelişi “ağaç” sözcüğünün kulağımda uyanan işitim imgesi, anlığımda ağaç kavramını uyandırır, ağacı değil. Nesne aradan çekildi gitti. Her şey iki imge arasında olup bitiyor. Böylece “anladım” dediğim zaman, işitimsel gösterge ile anlığımdaki kavramın birliğini söylemiş oluyorum. Fakat, “saf, arı diye nitelendirilen sanatlar diyor Pierre Guiraud, “bir başka uyaran’a bağlı olmayan uyaranlardır. Gerçeği göstermezler, kendileri bir gerçek oluştururlar. Gösterge değildirler, nesnedirler.”

Böylece tek göstergeli anlam diye bir anlama gelmiş olduk. Burada gösterge artık bir nesnedir. İşte Valery’ nin, Ahmet Haşim’ in, Yahya Kemal’ in, Oktay Rifat’ ın söyledikleri, söylemek istedikleri de bu değil miydi?

Bir tür dil göstergesinin araç değil nesne, kendi başına varlık olduğu bilgisi buradan doğuyor. Hangi tür imgelerdir bunlar? Müziğin uyandırdığı işitimsel imge belleğimde bir kavramsal imgeye dönüşmez artık. Şiirin müziğe benzetilmesi de bundandır. Sembolizm denilen şiir akımından sonra ortaya çıkan, çağdaş şiiri bütünü ile etkisi altına alan “saf şiir” anlayışı nesne-göstergelerin ardına düşmüştür, anlamın değil. Şiirde anlam konusunu tartışırken, bütün şiir tarihini eş örneklerle dolu sayamayız. Şiir sanatı büyük bir değişime uğramıştır. Nitekim resim sanatı da izlenimci akımdan sonra nitelik değiştirmiştir: Çizgiyi atmış, doğayı yalnızca renk olarak görmüş, konturu kaldırmış maddeyi eritmiş, renk karşıtlıkları kuramından büyük ölçüde yararlanmış, böylece akılla bilineni değil, gözle görüleni tuvale geçirmiştir. Yeni resmi anlamamız için, ona bakışımızı yeniden ayarlamak gerekir. Bu zahmete değer.

Şiir, resim, yonut, müzik… Niçin böylesi büyük değişikliklere uğradılar? Eskiden halk ile sanatçı arasında bir birlik vardı, şimdi ortadan kalktı mı o birlik? Kalktı ise doğru mudur bu?

Bu sorular yerindedir, sorulmalı ve yanıtları araştırılmalıdır demek istiyorum. Ama şunu da unutmayalım: Çağımızda değişen yalnızca sanatlar değildir, çağımızda bilimlerin de başdöndürücü değişimlere, gelişmelere, gelişmelere uğradıklarını hesaba katalım. Bu gün fiziğin bulduğu yeni gerçekler, bildiğimiz dille anlatılabilir gerçekler değildir, onları ancak yeni matematik anlamlandırabilir. Bunun gibi çağımızın felsefeleri de… Nereye gelmek istiyorum? İnsan aklının yetersizliğine mi? Hayır, bilimleri öğrenmek bizden nasıl yeni bir çaba istiyorsa, sanatlar da bakışımızı, görüşümüzü, anlayışımızı değiştirme yolunda bir çaba bekliyor bizden. Şiirde anlamdan, anlamsızlığa geçmek değildir olup biten, eski anlamlardan yeni anlamlara, daha zengin anlamlara geçmektir.

Biliyorum, bilimleri anlamak için gerekli olan çabaya benzer bir çaba güzel sanatlar için de gerekli oldu mu, kişinin sıtkı sıyrılır onlardan. Şiir olsun, resim, yonut olsun, tadını doğrudan doğruya duyurmalıdır bize, araya bilgileri sokmadan. Ben de buna inandığım için, yeni sanatların bilgisel bir çabayı gerektirdiğini değil de, sadece anlayışımızı, bakışımızı değiştirmemiz gerektiğini söyledim. Bu tür değişiklikler tarihin dönemeçlerinde hep gerekli olmuştur, ilk çağdan ortaçağa, ortaçağdan yeniçağlara geçerken sözgelişi.

(Melih Cevdet Anday)

Etiketler: Melih Cevdet Anday
Bu gönderiyi paylaş
  • Share on Facebook
  • Share on Twitter
  • Share on Tumblr
  • Mail üzerinden paylaş
Beğenebilecekleriniz:
Melih Cevdet Anday – Defne Ormanı
Şiirin Vazgeçilmez Üç Dönemi
Melih Cevdet Anday – Rahatı Kaçan Ağaç
Melih Cevdet Anday – Sevincin Yarısı
Melih Cevdet Anday – Gözlerim Mavi
Çağlar Geçiyor

Site içerisinde ara

Son Eklenenler

  • Deniz Durukan – Refik Durbaş İle
  • Ahmed Arif – Basübadelmevt
  • Ahmed Arif – Tutuklu
  • Ahmed Arif – Yurdum Benim Şahdamarım
  • Cemal Süreya – Bir Şair: Ahmed Arif

Site istatistikleri

  • 6
  • 8
  • 5
  • 8.980.740
  • 3.943.090

RSS [Kişisel] Son okuduklarım

  • Dünya Bu Kadar
  • Sapiens: a Graphic History, Volume 1 - The Birth of Humankind
  • Kara Yarısı
  • Atta
  • Gaip
  • Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde...
@ufukluker'i takip et

Etiketler

Nicolae Dragos Ömer Bedrettin Uşaklı Hilmi Yavuz Rıfat Ilgaz Behçet Aysan Süleyman Nesip Suat Vardal Murathan Mungan Kenneth Rexroth Ahmet Necdet Asaf Halet Çelebi Cahit Sıtkı Tarancı Oruç Aruoba Türkan İldeniz Ülkü Tamer Fazıl Hüsnü Dağlarca Kutsiye Bozoklar Kemal Özer Adnan Binyazar Melih Cevdet Anday Paul Eluard Özdemir İnce Kostas Kleanthis Özdemir Asaf Bejan Matur Müştak Erenus Blas De Otero Halim Şefik Güzelson Sabahattin Kudret Aksal Mehmet Başaran Cemal Süreya Miguel Hernandez Louise Gareau Des Bois Arkadaş Z. Özger Talip Apaydın Cahit Külebi Fakir Baykurt Akgün Akova Jesus Lopez Pacheco Seyhan Erözçelik Cengiz Bektaş Yaşar Nabi Nayır Arif Damar Nihat Behram Özkan Mert Ahmet Oktay Pablo Neruda Kerim Korcan Ahmet Telli Erdal Öz Memet Fuat Erdal Alova Ataol Behramoğlu İsmet Özel Ümit Yaşar Oğuzcan Birhan Keskin Vedat Türkali Şükrü Erbaş E. E. Cummings Adalet Ağaoğlu Nikola Vaptsarov Kahraman Altun Orhan Veli Kanık Fethi Giray Bilgin Adalı Jose Marti Adnan Özer Liana Daskalova Philippe Soupault Hasan İzzettin Dinamo Ahmet Erhan Peter Abrahams Enver Gökçe Vladimir Mayakovsky Sait Faik Abasıyanık Konstantinos Kavafis Fang Vei Teh Refik Durbaş Hasan Hüseyin Korkmazgil Metin Altıok Yi Men Goethe Salah Birsel Tove Ditlevsen Sinan Kukul Ziya Osman Saba Turgut Uyar Mehmet Yaşin Aziz Nesin Sabahattin Ali Özge Dirik Adnan Yücel Edip Cansever Oktay Rifat Sandor Forbath Necati Cumalı Resul Rıza Cevat Şakir Kabaağaçlı Suat Taşer Ece Ayhan Berin Taşan Metin Eloğlu İsmail Uyaroğlu Cahit Zarifoğlu Hasan Basri Alp Altay Öktem A. Kadir Orhan Kemal Yılmaz Güney Behçet Necatigil Guy de Maupassant Oktay Taftalı Neşe Yaşın Tevfik El Zeyyad Füruğ Ferruhzad Barış Pirhasan A. Hicri İzgören Gabriel Celaya Süleyman Çobanoğlu İlhami Bekir Tez Yaşar Miraç Suat Derviş Bertolt Brecht Louis Macneice Konstantin Simanov Nahit Ulvi Akgün Feyzi Halıcı Cahit Irgat Sezai Karakoç Hasan Biber Federico Garcia Lorca Ahmet Ada Turgay Fişekçi Günter Kunert Nazım Hikmet İlhan Berk İbrahim Karaca Kemal Burkay Veysel Öngören Ingeborg Bachmann Abdülkadir Budak Sennur Sezer Lale Müldür Bedri Rahmi Eyüboğlu Vecihi Timuroğlu Gülseli İnal Vasko Popa Oğuz Atay Sun Yu-T'ang Yannis Ritsos Behçet Kemal Çağlar Gülten Akın Yaşar Kemal Sabri Altınel Celal Sılay Kemalettin Kamu Zafer Ekin Karabay Cevdet Kudret Orhan Murat Arıburnu Faruk Nafiz Çamlıbel Yorgo Seferis Ozan Telli Metin Demirtaş Dido Sotiriou Şükran Kurdakul Can Yücel Conrad Aiken Haydar Ergülen Heinz Kahlau Ahmet Muhip Dranas Enis Batur Sandor Petöfi Vyaçeslav Ivanov Ercüment Behzat Lav Asım Bezirci Eugene Guillevic Afşar Timuçin Mehmed Kemal Yılmaz Odabaşı Attila İlhan Bekir Yıldız Ahmed Arif Abdülkadir Bulut
by Ufuk Lüker
  • 500px
  • LinkedIn
  • Youtube
Attila İlhan ve Bizim KuşakOrhan Kemal Üzerine
Sayfanın başına dön